Bir yandan silahlı saldırılar yapacaksınız, öte yandan “demokratik özerklik” ilan edeceksiniz, şiddet yoluyla, dayatmayla “Kürt sorunu”nun çözümünü isteyeceksiniz.
Ana kuzularına pusu kurup onları öldürürken sesiniz soluğunuz çıkmayacak, etnik kimliğe dayalı “kör milliyetçiliği” ırkçılıkla birleştirip “Kürt sorunu çözülsün” diyeceksiniz.
Artık “Türk-Kürt kardeştir, etle tırnak gibidir” söylemleri çok geride kaldı.
Gerçekleri görmek, bir yol haritası çizmek gerekir...
Silahlar yok olmadıkça barışa gidilmeyeceğini anlamış olmamız gerekir...
Barışçıl çözümler, şiddetle, yollara mayın döşeyerek, pusu kurularak gerçekleşmez... Böyle bir oluşum o ülkeyi iç savaşa sürükler.
***
Kürt kökenli siyasetçiler, şiddeti arkalarına alıp dayatma gücünü silahın namlusunda gördükleri için bu yolun hâlâ geçerli olduğunu sanıyorlar.“Demokratik özerklik” ilanıyla da ABD’nin Ortadoğu için çizdiği “Kürdistan” planını yaşama geçirmek istiyorlar.
Yüksekova’da, Şemdinli’de, Diyarbakır kırsalında ve Mardin’de kurulan pusular zaten bu yüzden.
Açık açık dedikleri şu:
“Ben şiddeti kullanıp amacıma ulaşacağım!”
Sağcısından solcusuna, dincisinden dinsizine dek herkes bu sorunun salt “demokrasi ve özgürlük” olmadığını biliyor. Asıl sorun “kimlik”tir. Bu kimliğin öteki ayağı ise “demokratik özerklik”tir.
Umutlarını İmralı’da yatan Öcalan’a bağlayanlar 13 askerimizin şehit düşmesinden sonra anlamış, suçu askere yükleyerek işin içinden sıyrılma paniğine kapılıp şiddete karşı “polisin” devreye gireceğini açıklamıştır.
***
BDP’lilerin eli kanlı terör örgütü PKK’ye bakış açıları bellidir... Çünkü BDP, PKK’nin açtığı siyaset zemininde politika yapıyor.
Bunu devleti yönetenler çok iyi biliyor...
Devletin asker ve sivil birimleri, silahlı mücadeleyle “Kürt sorunu”nun çözülmeyeceğinin de farkında. Silah kullanarak çözüme varılmayacağını İmralı da biliyor, Kandil de...
Peki silahlar niye susmuyor, şiddet ve dayatma sürüyor?
PKK amacına bu yolla ulaşacağına inanmış...
Toplumu yıldırıp sindirmek, siyasetçiler ve hükümet üzerinde baskı yapmak.
Elbet devlet Kürt tarafıyla görüşmeli, onların düşüncelerini almalı, barışa giden yolu açmak için, “silahların yok olması” için adımlar atmalı.
***
13 şehidimiz için halk gözyaşı dökerken BDP’nin “demokratik özerklik” ilan etmesi, kimi milletvekillerinin abuk sabuk konuşmaları, gerçek Kürt aydınlarının, sosyalistlerinin tepkisine neden olmadı mı?
Önce silahlar susacak, sorun öyle çözülecek!
Ortada iki taraf var...
Türkler ve Kürtler...
Kürtlerin yüzde 60’ı Ankara’nın batısında yaşıyor. Çoğu iş güç sahibi. Varsılı da var yoksulu da... Tıpkı Türkler gibi.
O zaman sermaye-emek çelişkisi niçin gündeme getirilmiyor, şiddet ve dayatmacılık öne çıkarılıyor BDP tarafından?
PKK içinde bir liderlik savaşının olduğu da ayrı bir gerçek.
***
Kimi Kürt aydınları olup bitenleri doğrudan anlatıyor, sorunları ortaya koyuyor, sorunun çözümü için öneriler sıralarken “demokratik özerkliğe” karşı çıkıyor. Bunu yapanlar ise bölgede “hain” ilan ediliyor.
Güneydoğu sanki babalarının tapulu malı!
Sen vergi vermeyeceksin, kendi polis ve asker örgütünü kurmak isteyeceksin ve bunun adına da “demokrasi ve özgürlük” deyip “devlet bize ayrıca para göndersin” önerisi getireceksin.
Silahlı mücadele barışın ve demokrasinin önünde en büyük engeldir... Silahlar yok olmadıkça barışa giden yol açılmaz...
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder