Breivik: Köprüden Önce Son Çıkış! - Nilgün Cerrahoğlu

Avrupa’yı İslam ve “çokkültürlülüğü” savunan “hainler”den arındırmayı amaçlayan 1500 sayfalık Breivik manifestosunu okurken Nobelli yazar Primo Levi’yi hatırladım.

Türkçeye “Bunlar da mı İnsan?” adıyla çevrilen “Se questo e un uomo” adlı yapıtında Levi, “faşizmin yükselişini”, başka hiçbir yazarın anlatamadığı yalınlıkla anlatır.

Her şeyin başı, “pervasız bir kamuoyu inşası”dır…

Önce yoğun bir “propaganda makinesi” çalışır.

Nefret objesine dönüşen kesimler; kalın, kaba hatlarla belirlenir. Çeşitli sınıflamalar içinde kümelenir. Toptancı bir propagandayla sonra “Vurun abalıya!” hesabına, aşağılandıkça “aşağılanır”. Taa ki giderek varlık “meşruiyetlerini kaybedene” dek…

Hedef alınan gruplar, “insan altı yaratıklara” indirgenip; “varoluş meşruiyetlerini” bir kez böyle yitirdikten sonra, toplum içinde barındırılmaz..

Yazarın “genel, denetimsiz bir çılgınlık atmosferi” olarak tarif ettiği bu süreçte; ezilip, ufalanarak yok edilirler.

Bu “yok edilişe”, “fiziki yok ediliş” denli; hedef alınan kesimleri topluca sindirmek, susturmak, pıstırmak da dahildir.

Sürece paralel olarak, “hukuk devleti” de aşama aşama zehirlenir ve bir noktada iflas eder.

“Hukuk devletinin” iflas ettiği aşamada dört kol çengi “faşizm” başlamış demektir…

Hangi evredeyiz?

Anders Behring Breivik’in “2083: Avrupa Bağımsızlığı Bildirgesi”ni okurken; kendime “Acaba hangi aşamadayız?” sorusunu sormaktan geri kalamadım.

Gitgide artık nefret listesindeki kesimlerin; “Avrupa’daki meşruiyetlerinin sorgulandığı” noktaya ilerlediğimizi düşündüm.

Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezinin dolaşıma girdiği 90’lı yıllardan bu yana tam gaz yol alan vahşi propaganda dönemi artık meyvelerini vermiş.

Ortaya böyle bir manifesto çıkmış/çıkabilmiş!

Breivik manifestosunun -Bernard Lewis, Ayaan Hirsi Ali, Oriana Fallaci gibi geniş okur tabanı olan isimlerden oluşan- o kadar uzun ve kapsamlı bir kaynakçası var ki 1500 sayfalık “bildirgenin” hiç yabana atılmayacak bir arka plan üzerinde yükseldiği açıkça görülüyor.

“Propaganda” yönüyle birlikte, en ufak ayrıntısına dek milim milim hesaplanarak yaşama geçirilen Norveç katliamı, teorinin artık etkili biçimde pratiğe geçtiği aşama.

Bu nedenle, “Bir delinin işi!” diye arşivlenmesi olanaksız.

Resmi söylemler ağız birliği etmişçesine bu yönde olsa da Avrupa çapında şimdi çok yaygın bir “Breivik etkisi” paniği yaşanıyor.

Kıtayı boydan boya etki altına alacak Breivik tarzı eylemlerin çoğalmasından korkuluyor…

Breivik, başını kuma gömmek isteyen etkili ve yetkili çevrelerin iddia ettiği gibi sahiden “münferit bir meczup” olsa; bu boyutta paniğe gerek olur mu?

“Münferit meczupluk”, “kuş gribi” gibi süratle yayılan bir şey midir ki kıtada böyle bir “alarm” yaşansın?

Avrupalı yetkililerin “korkulu rüyası” gerçekte, toplama kampları deneyiminden geçmiş olan yazar Primo Levi’nin işaret ettiği minvalde kontrol dışına çıkan bir “genel çılgınlık atmosferine” girilmesi…

Olayların bir anlamda yani “şirazesinden çıkması”…

Norveç katliamı ardından “kuş uykusundan” uyanan Avrupa polisi, “aşırı sağcı terörist” avı başlatıyor.

Günaydın!

Brüksel’de “Europol” toplanıyor, Avrupa çapında güvenlik uzmanları, kafa kafaya verip; yeni saldırılara karşı alınacak önlemleri tartışıyor…

Bunlar hem geç, hem yetersiz hamleler…

Norveç saldırılarına verilecek tek güçlü cevap, “siyasi” olabilir.

Mesele çünkü polisiye değil, politik.

Norveç sonrası aşırı sağın encamı

Kendisi de bir İskandinav olan AB İçişleri Komiseri Cecilia Malmstörm “siyasi yanıtın”, alınabilecek tüm önlemlerden katbekat önemli ve yaşamsal olduğunu vurgulayan sayılı otoritelerden biri...

“Gelinen noktada” diyor Malmstörm; “AB devlet ve hükümet başkanları, orta sağ ve orta soldaki tüm liderler, başlarını nihayet kaldırıp, seslerini yükseltmeliler. Seslerini şimdiye dek olduğundan çok fazla çıkarmalılar… Şiddeti lanetlemek yetmez. Şiddeti lanetlemenin yanı sıra, ‘çok kültürlülük’ ve ‘entegrasyonun yararı’ halklara ve özellikle de gençlere anlatılmalı. Yabancı düşmanı kampanyalara tavır koyarak, açık biçimde ‘hayır’ denmeli. Bunlar yapılmazsa, aşırı sağ gruplar bundan böyle büsbütün güçlenir!”

Breivik sonrası evrede, “aşırı sağın” encamı tartışılıyor ya…

Nefret kampanyalarına bugüne değin taviz veren/görmezden gelen ana akım siyaset; Malmstörm’ün değindiği tarzda bir U-dönüş sergilemediği sürece, “aşırı sağı” frenlemenin terörist avıyla filan yolu yok…

Norveç, bir dönüm noktası. Köprüden önceki son çıkış! Buradan, fırsat buldukça devam ederiz.

Nilgün Cerrahoğlu/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget