Özel harekat - Şükran Soner

Kaç yıl önce askeri nitelikli silahların polise alınması için karar çıkmıştı anımsadınız mı? Söz konusu teknik silahların TSK’nin bilgisi dışında alımına itiraz edilmiş, alımlar durdurulmuştu. Teknik bilgim yetersiz ancak dünkü haberlere bakılırsa istenen nitelikte silahların bir bölümünün alımı gerçekleşmiş, ilgili bölümlere teslim edilmiş. Dün medyada geniş yer verilmesi sağlanan bir de özel tim tatbikatı vardı. Başarılı tatbikat görüntüleri ile birlikte, özel eğitimden geçmiş Özel Harekât polislerinden bir grubun terörle mücadelede rol almak üzere bölgeye gönderildikleri haberine yer verilmişti...

13 askerin şehit olduğu Silvan haberleri ile yan yana gelen gelişmeler, doğrusu istense yaratılamayacak türden bir zamanlama çakışması... Asker çocuklarını şehit vermiş ailelerin acıları üzerine, şüphelerin oturtulduğu sorgulamalar bağlantılı yaratılan medyatik imaj dudak uçuklatıcı... Bakan, sorumlu komutanların görevden alındıklarını açıklamakla yetiniyor... Zaten yandaş medya haber ve yorumlarında askerlerin ölümlerinin bir dizi sorumsuzluğun ürünü olduğu yargısını bilinç altına kazınacak sayısız iddialar söz konusuydu... Çarklar işliyor. TSK’nin terörle gereken mücadeleyi veremediği, Özel Harekât güçlerine ihtiyaç duyulduğu yargısı kafalara kazınıyordu. Hükümet bu yoldaki icraat adımlarını peş peşe uygulamaya sokuyordu. Besbelli hazırlıklar önceden tastamam. Silvan son hamleler için ideal fırsattı...

İçişleri Bakanı Özel Harekâtçıların yeni mezunlarının töreninde, özel eğitimden geçirilmiş, göreve başlatılan özel timcilerin sayısının 6618 kişiyi bulduğunu açıklıyordu. Bundan bir sonraki eğitimden 600 mezun daha alınacak, en yakın tarihlerde 17 farklı bölgede, teröre karşı profesyonel görev alacak özel timci sayısı 11 bine ulaştırılacaktı..



* * *

Her şey iç içe, öylesine üst üste yaşanıyor ki... TSK’nin komuta kademesinden ne kadar çok sayıda üst rütbeli komutanın, suç, örgüt ilişkileri bilinmeyen özel yargının özel iddianamesi kapsamında tutuklu olduklarını bile kamuoyu henüz kavrayamamışken, ön tutuklamalı tümünün askeri şûra toplantısında emekliye sevk edileceklerinin haberleri dün kesinlik kazanmışa benziyordu. Seçim sonrası yandaş, cemaat medyasının ileri gelenlerinin sistematik işledikleri tezler; “Yüzde elli oy gücünün, iktidar gücünde verilmiş yetkiler anlamına geldiği, buna göre hükümetin TSK üzerinde, ağustos şûra kararlarında da varlığını, gücünü ortaya koyması gerektiği..” telkinleri yerini buluyordu.

Savaşa gönderilir gibi askere gönderilen, iç acıtan sayılarla terör kurbanı şehit düşen, cenazeleri evlerine geri gelen askerlerimizin gerçeği ortada dururken, “Terörle mücadele TSK sorumluluğunda sürdürülmeli” tezini savunmak hiç de kolay değil. TSK’nin gerçekten ideolojik, özellikle terörle mücadele ciddiyet konusunda haksız suçlanmasının büyük bir siyasi oyun olduğunu görsek bile. Asıl kuyruk acısının emir komuta zinciri içinde çok titiz işletilmiş terfi sisteminin istenildiği boyutlarda kırılamaması, siyasi, özellikle de cemaat kullanımına istenilen ölçeklerde açılamamasının olduğu kaygılarını taşısak bile. Demokrasilerde TSK yönetiminin sivil iktidar yönetimi üstünde bir güç olması savunulamayacağına göre, darbecilik suçlamaları karşısında da boynumuz kıldan ince.. Yine de insan hakları, hukuk devleti, demokrasi savunuculuğu, özel yetkilerle donatılmış yargı, soyut, toptancı, insan haklarını gasp eden suçlamalara, yargısız infaz içerikli tutuklamalara karşı yürekli duruş istiyor...

Oy çoğunluğu terörü üzerine, ele geçirilmiş, baskı altına alınmış medya terörü, göreceli kimliklerini korumaya çalışan tüm sivil toplum örgütlenmelerine yönelik “her yol mubah” baskı ve terörü eklenince, yürekli duruş sergileyebilecek örgüt, birey bulmak iyice zorlaşıyor.. Gazeteci tutuklusu rekoru kırılan ülkemizde, tutuklu gazetecilerle dayanışma yapan meslek örgütleri, arkadaşlarımızın haberleri medya eliyle sansürlenir, birçok arkadaşımız daha işini, yerini kaybederken, “Kamuoyuna nasıl ulaşılacak” sorusu giderek önem kazanıyor. Doğayı, çevreyi, üyelerini, toplumu, kamu yararı görevi, sorumluluğu ile korumakla yükümlü meslek örgütlerinin yasal yetkilerinin çaktırmadan ellerinden alınmasına ne demeli? Meslek odalarının yasal sorumluluk gereği yargıda hak aramaları bile ellerinden alınıverdi. AKP’nin 12 Eylülü ile zaten üst yargı kurumları ele geçirilmiş, yargıç güvencesi iyice tehdit altına alınmıştı...

Yazı başlığımıza dönersek, terörle silahlı güçle mücadelede asker gücünün yanında polis gücünün sorumlu olması, profesyonellik aranmasında yanlış bir iş yok gibi... İnsanlık tarihi sivil diktatörlüklerin özel sivil silahlı güce dayandıklarının kötü örnekleri ile dolu olmasa. Susurluk’ta ucu yakalanamayan, faili meçhul cinayetlerdeki sabıkalı timleri özel kötü örnekler olarak bir kenarda bırakalım... AKP iktidarında özel timlerin büyük kentlerdeki operasyonlarında kullanılan orantısız güç, gaz bombası, şiddet.. yeterince ürkütücü değil mi?

Şükran Soner /Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget