Vatandaşa her konuda tutulan mikrofon, “iyi” vatandaşın niteliklerini, özelliklerini bize gösteriyor. Bu konudaki çabaları dolayısıyla Pakize Suda’ya teşekkür borçluyuz. “İyi”, makbul vatandaş olabilmek için yalnız coğrafya, tarih, din konularında bilgi azlığı, açıkçası bilgisizlik yeterli değil; genel kültür yoksunluğu, ayrıca sözcük dağarcığının da son derece sınırlı olması da gerekli. “İyi” vatandaş, cumhur, layık, laik, bilhassa, bilakis gibi günlük konuşmamızda sık kullandığımız sözcüklerin anlamını da bilmeyecek. Vatandaş konuştukça, Mevlana’nın bir özdeyişini anımsıyorum: “Bilgin, başkalarının anlayabildiği kadardır.” Bilgimizin niçin sınırlı olduğunu bu özdeyiş açıklıyor.
“İyi” vatandaş, ağzı biraz kalabalık olacak, bilmediğini örtmek için şarlatanlık yapacak, bilmediğini de bilmeyecek. Bilgisizliği belli etmemek için soruyu, konuyu saptıracak; biliyormuş görüntüsü verecek; “bilmiyorum” demek dürüstlüğünü göstermeyecek.
İyi vatandaşın, vergi, kayıt dışılık, rüşvet gibi bazı sorunları olacak, devletten çekinecek. Ayrıca vicdanen de çok rahat olmayacak, kendini az da olsa günahkâr gibi hissedecek; birilerine, bir yerlere sığınarak şefaat dileyecek.
***
Tanımlamaya çalıştığım “iyi”, makbul vatandaş tipi, istenen niteliklere sahip olduğu için ulusal iradeyi temsil eder. Kolay yönlendirilir; bağımsızlık, özgürlük savaşına katılmaz, ayartılabilir; ileri demokrasi için gerekli konu mankeni rolünü iyi oynar. Biz bu tür vatandaşa değer verir, onun iradesini ulusal irade olarak kabul ederiz.
Öte yanda, irdeleyen, sorgulayan, bilgisini arttırmaya çalışan, düzgün davranan, vergi, kayıt dışılık, rüşvet gibi sorunları olmayan, ulusal bağımsızlıktan, özgürlükten yana olan vatandaşlar vardır. Bunlar okumuş da olsalar, sicilleri düzgün de olsa, vatandaşlık görevlerini yerine getirmekte de olsalar “makbul” vatandaş sayılmazlar. Ulusal iradeyi temsil edemezler. Bunların geniş kitlelere “kötü” örnek olmamaları için bir şekilde dışlanmaları gerekir. Büyük sözü dinlemeyen, başına buyruk, yönlendirilemeyen; emperyalizm, özgürlük, bağımsızlık, insan hakları gibi sözcükleri diline persenk etmiş, düzgün davranan kişiler “iyi”, ”istenen niteliklere sahip vatandaş olamazlar; iç ve dış çıkar odaklarının işine yaramazlar.
Türkiye’nin temel sorunu, ulusal iradeyi temsil ettiği savunulan yaygın “iyi”, makbul vatandaş tipinin değer yargılarını, davranış biçimini değiştirmek, algılama, iredeleme yeteneğini geliştirmektir. Başarılamadığı sürece Türkiye’de ne gerçek demokratik düzen kurulabilir, ne hukukun üstünlüğü sağlanabilir, ne genel yaşam kalitesi yükseltilebilir, kısacası ne de Türkiye kalkınabilir.
***
Günümüzde emperyalistlerin, politikacıların, medyanın büyük bölümünün, hatta eğitim kurumlarının işine “iyi” vatandaş tipinin yaygın olması, hatta daha da yaygınlaşması geliyor. Birkaç fakülte bitirmiş, lisans üstü eğitimi alan, devletle sorunu olmayan, topluma katkıda bulunmaya çalışan, aydınlanmadan yana olan kişiler, vatandaş bile sayılmıyorlar; görüşleri değer taşımıyor.
Türkiye için “iyi” vatandaş genel tanımı geçerli ise seçim sonuçlarına, halkoylaması sonuçlarına “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganına, devlet büyükleri önünde zıplamalara, alkışlara, yaşanan haksızlıklara, bir türlü çözülemeyen sorunlara şaşmamak gerekir. Bu ortamda alınan ve alınacak sonuçlar doğal ve tutarlıdır.
Türkiye’nin toplumsal yaşamında Gresham kanunu, kötülüğün iyiyi dışlaması geçerlidir. Bunun sonuçları politikada, medyada, bürokraside hatta eğitim kurumlarında gözlemlendiği gibi, bir yeteneksizler dayanışması da oluşmaktadır. Bu kısırdöngü kırılmadıkça sorunların çözümüne de olanak yoktur. Çözüm, “iyi” olarak nitelendirilen, açıkçası işimize gelen makbul vatandaş tipini değiştirmektir. Aydınlanmanın, bu ülkede hür, korkusuz, adil bir düzen içinde yaşamak için gerekli olduğunu kanıtlayan olayları gözlemliyoruz.
Öztin Akgüç/Cumhuriyet
Yorum Gönder