Barış ve Demokrasi Partisi demokratik özerklik ilan ediyor. Dolar yükseliyor. Kriz mi mıriz mi tartışmaları basında
sütunlar dolduruyor. On binlerce öğretmen atanmıyor. Şike olayları baş sırada.
Ana muhalefet bu konularda neden susuyor diye köşe yazarları birbiriyle yarışta.
İnsaf ediniz.
Sıcak günlerde, sıcak konuları gündeme getirmek ne gerekli ne de zorunlu.
Ana muhalefet genel başkanı temmuz, ağustos sıcağında bu gibi konuları tartışmanın gereksizliğine inandığı için, Meclis’in tatile girdiği gün milletvekillerine şöyle iki ay bir güzel dinlenceye çekilin, eylül başında gelin yurdu birlikte tarayacağız diye talimat vermedi mi?
Muhalif milletvekili de insan.
Üstelik ant içme boykotunu Meclis grubunda müzakere etmeden milletvekillerinin uymalarını sağlamak için karar bu diye dayatan, tatile gidin, iki ay sorunları hasır altı edin diyen genel başkanlarını kıracak değiller ya!
Ana muhalefet tatile çıktı!
***
Haksızlık etmeyelim.
Başkentte nöbete kalan Emine Ülker Tarhan ile Faik Öztrak, hukuksal ve ekonomik konularda pekâlâ partinin suskun olmadığını kanıtladılar.
Ha, diyeceksiniz TÜSİAD’dan ünlü işadamlarına değin hemen pek çok çevrenin olasılığı tartışılan ekonomik krizle ilgili açıklamaları medyada geniş biçimde yer alıyor ama… CHP adına konuşan Öztrak’ın eleştirileri yok!
Öztrak’ın talihsizliği belki de manşetlere layık bir iki cümle parlatamaması!
Emine Ülker Tarhan’ın yeni anayasa konusunda iktidara höt diyen söylemlerindeki bir cümleyi lütfen anımsayınız:
Dingin, tek düze, aşırıya kaçmayan bir sesle, “326 milletvekili ile kabadayılık yapamazsınız” dedi AKP’ye. Manşetlerde.
Kime söylüyor? Kasımpaşalı kabadayının partisine!
Üstüne üstlük; iktidarı yeni anayasanın hazırlanış aşamasında köşeye sıkıştırdı.
AKP merkezinde bir komisyon kurup orada hazırlayacağınız bir anayasayı dayatamazsınız deyince Emine Hanım; karşı cephe, dayatma falan olmayacak içeriğinde güvence veren açıklamalar yapmak zorunda kaldı.
***
Bu iki milletvekilinin kendi alanlarında partilerinin görüşlerini açıklamaları suskunluktan söz edenlere yanıt olacak diye düşünürken bir başka eleştiri doğrudan genel başkana yöneldi.
Seçim boyunca demokratik özgürlüğü kısıtlayan uluslararası belgelerdeki sakıncaları kaldıracaklarını özellikle Güneydoğu’da açıklayan genel başkanının, BDP’nin demokratik özerklik ilanına ayrımcılığa, bölücülüğe yol açar diye karşı çıkması, bu ne perhiz ne lahana turşusu diye eleştirilere konu oldu.
BDP’nin demokratik özerkliğiyle CHP’nin vaat ettiği özerkliğin birbirinden ayrı anlamları olduğu -en azından tartışmaları, yakıştırmaları önlemek için- neden açıklanmıyor?
Üstelik dış konularda yeterli ve bilgili kimi eski diplomatlar, şimdi milletvekili Osman Korutürk CHP’nin iki diplomat milletvekilinden biri.
Geçenlerde Oslo Büyükelçiliği sırasında Norveç’teki aşırı faşizan eğilimlerin arttığını gözlediğini anlattı.
Başbakan’ın Kıbrıs konusundaki açıklamalarını eleştirdi amma… yazılı-sözlü basında gerektiği ilgiyi görmedi.
Bir diğer diplomat CHP Milletvekili Faruk Loğoğlu’nun, Norveç’teki katliamı, Batı dünyasındaki yabancı düşmanlığı, özellikle uzun mu uzun yıllar büyükelçilik yaptığı ABD’de son yıllarda aşırı milliyetçilik, İslam düşmanlığı konularındaki gelişmeleri analiz etmesi beklenirken…
…gazetelere düşen habere göre, daha önceki parti yönetiminin partiyi iktidara getirmek için çaba göstermediğini, artık işlene işlene çoktaaan bayatlayan konular sepetine atılan konuda konuşmayı yeğledi.
Bu dağınıklığa çare? Eylül ayında!
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder