Başıma yine böyle bir şey geldi.
Anlatayım da koca koca insanların, “zamanın unutturucu gücü”ne sığınarak, gerçekleri nasıl saptırdıklarını görün:
Bundan tam 3 yıl bir ay önce, “Çorumlu yoksul bir işçinin, Mercedes 320-S’e ulaşan yaşam öyküsü” başlıklı bir yazı yazmıştım...
Bu yazıda özetle dönemin Hak-İş Başkanı Salim Uslu’nun, “işçi maaşı”yla ulaşamayacağı bir refah düzeyine erişmesinin öyküsünü anlamış ve şöyle demiştim:
“Duyduk ki; bağlı sendikalardan biri bu ‘iktidar muhibbi’ arkadaşa piyasa değeri 340 bin lira olan Mercedes 320-S model bir makam arabası hediye etmiş. O da gazetecilere, ‘Güvenli arabaya binmek benim de hakkım. Bu, kimi niye ilgilendiriyor, hiç anlamıyorum’ diye yanıt vermiş... Hakkın tabii ki Salim Bey... (...) Yüz binlerce işçi işsiz kalıyormuş, sendikal haklar yerlerde sürünüyormuş, çalışanlar sefalet içinde yaşıyormuş...
Önemli mi? Eleştirilere kulak asma, kendi güvenliğine bak sen... Yat al, yat!”
Ertesi gün bir yazı daha yazdım ve Salim Uslu’ya bir dizi soru sordum.
Bu iki yazıdan sonra bana yazılı bir metin göndererek, sorularıma kendince yanıtlar verdi. Ben de bunları 26 Haziran 2009 tarihli Vatan’da “Mercedes’li Başkan’ın çelişkili açıklaması” başlığıyla yayınladım.
Merak edenler http://haber.gazetevatan.com/Haber/245679/1/Gundem linkinden girip bakabilirler...
Ben sormuştum, o yanıt vermişti ama hiçbir yanıtıyla beni tatmin edememişti... Bunu da açık açık yazmıştım! Ve o yazıyı şöyle bitirmiştim:
“Bir işçi lideri olan Salim Uslu, dünyada sadece birkaç kişinin alabildiği bir arabaya ‘işçi aidatları’yla binmekte sakınca görmüyor ve haklı çıkmak için saldırmayı, belden aşağıya vurmayı tercih ediyor.
Ben bu tavrı bir yerlerden hatırlıyorum da... Acaba nereden?”
Salim Uslu, son seçimlerde AKP’den milletvekili seçildi ya... CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Meclis Genel Kurulu’nun son oturumunda söz almış ve benim bu yazımı okumuş Salim Bey’in yüzüne karşı...
O da hemen kürsüye çıkıp, şu sözlerle savunmuş kendisini:
“Burada bazı gazete kupürleri okundu. Bu gazete kupürleri, 16 Haziran 2009 tarihinde yayınlanan bir gazete kupürüdür, 2009... Daha sonra ben bunu yazan beyefendiye cevap yazdım, tekzip yaptım ve sayfasında yayınladı, son cümlesini de şöyle bitirdi: ‘Evet, bana gelen bilgiler böyleydi, doğru olmayabilir, ben bu tartışmayı burada kesiyorum.’ Dolayısıyla, tekzip metnini arzu ederseniz zat-ı âlinize gönderirim. Hayal ürünü şeyler yazılmış.”
Meclis’te geçtiğimiz günlerde yaşanan bu diyalogtan dün haberim oldu... Salim Bey, Meclis kürsüsünde söylediği sözlerin hepsini uydurmuş... Çünkü:
1) O yazıları Salim Bey’in ifade ettiği gibi 16 Haziran 2009’da değil, 24 ve 25 Haziran’da yazdım.
2) Salim Bey iddia ettiği gibi tekzip falan göndermedi, sadece yazılı bir metin göndererek sorularımı yanıtladı. Milletvekili seçilen bir kişinin bilmesi gerekir ki “tekzip” sadece mahkeme kararıyla yayınlanır! Salim Bey, bunu bile bilmiyorsa, öğretmek gerekir!
3) Ve ben asla “Evet, bana gelen bilgiler böyleydi, doğru olmayabilir, ben bu tartışmayı burada kesiyorum” gibi bir cümle kurmadım.
Şimdi Salim Bey’e sesleniyorum:
O tekzip (!) metnini Ali Rıza Bey’e değil de bana gönder; tabii, mahkemeden aldırdığın böyle bir karar varsa...
Duymayacağımı ya da unutacağımı sanarak gerçekleri çarpıtıyorsun, bunu bir de Meclis kürsüsünden yapıyorsun!
Sana yakışabilir de... Bari bunu “milletin vekili”yken yapma!
Taşıdığın o sıfata gölge düşürme!
25’İNCİ GÜN!
Günlerdir Melek Doğan isimli ehliyetsiz bir sürücünün, 4 Temmuz’da Ümraniye’de Yazgülü Keleş’i çarparak öldürdüğünü ve kaçtığını yazıyorum.
Bu yazılar etkisini gösterdi ve İstanbul Asayiş Şube, yedi ayrı ekiple Melek Doğan’ı aramaya başladı.
Polis, “Birkaç gün içinde yakalayıp, adalete teslim edeceğiz” diyor ama bu bir türlü gerçekleşmiyor.
O zaman da insanın aklına ister istemez, “Acaba Melek Doğan, kuşların bile izinsiz giremediği bir tarikat evinde mi saklanıyor” sorusu geliyor.
Haydi; Sayın Emniyet yetkilileri...
Bulun suçluyu ve Yazgülü Keleş’in annesinin, kana dönüşen gözyaşlarını dindirin!
GÜNÜN SORUSU
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Bursa’nın Yenişehir ilçesinin Koyunhisar köyünde yapımı süren cami için kendi hesabından 100 bin lira yardımda bulunmuş...
Sorum kendisine:
Bugüne kadar okul yapımı için de herhangi bir bağışta bulundunuz mu?
Mustafa Mutlu/Vatan
Yorum Gönder