Altının Başı Göğe Erdi! - Özgen Acar

 Genelde “hayat pahalılığı” için söylenirdi, “aldı başını gidiyor”, diye… Oysa günümüzde “altın aldı başını gidiyor”, hem de fiyat tavanlarını dele dele…
Son bir haftada 1000 TL karşılığında dolar 28, Avro 14 TL getirirken altınınki 46 TL oldu!
Dünyada altının onsu (31.1 gr) on yıl önce bugünlerde 271, bu yılbaşında 1420 dolardı. Şimdi 1620 doları geçti. Bu gidişle “yılsonuna doğru 2000 dolarlık çıtanın aşılması şaşırtıcı olmayacak”, deniliyor.
Bu satırlar yazılırken “tam altın” 581 lirayı, “çeyrek” de 147 lirayı aşmıştı. Oysa tam altın Ocak 2008’de 220, Temmuz 2008’de 250 lira idi. Son aylarda yoğun ilgi gören “yarım gram altın” bile patlama yaparak 45 lirayı geçti.
Bir gazetemizin yaptığı hesaba göre, bu ayın ilk yarısında Türkiye’de “yastık altındaki” 5 bin ton altının toplam değerine 14 milyar dolarlık zenginlik eklenmiş. Artık para parayı değil, altın altını çeker olmuş!
Dünyada değerli madenlere yönelme eğilimi artarken Türkiye’de altından sonra “gümüşe” de hücum başladı. Bir düzineden fazla bankamız yatırımcılara “gümüş hesabı” açtı. Örneğin yalnızca bir bankamızda açılan “gümüş hesabında” 23.5 tonluk birikim sağlandığı bildirildi.
Yaz ayları “nişan, düğün” aylarıdır. Nişan ve düğün demek “takı” demektir. Takı ise altındır. Hele yaklaşan ramazan ve ardından “iki bayram arasında nikâh olmaz” inancı ile şu günlerde düğün salonlarında yer bulmak çok güç olmalı. Ancak basına yansıyan haberlerde altından dolayı “düğün salonlarında evlenmenin artık lüks olduğu” ve “gelinlikleri de vurduğu” öne sürülüyor.
Hatta bazı kuyumcuların siftah yapmadan kepenk indirdikleri de söyleniyor. Peki, “istem” olmadığı halde “altın” neden artıyor?

***

Avrupa çıkışlı bunalımlar küresel ekonomide art arda bilmem kaç “rihter” ölçeğinde depremler ya da Yunanistan’da olduğu gibi “iflas” damgalı “tsunamiler” ortalığı karıştırıyor.
Avro bölgesindeki istikrarsızlık, borçlanma bunalımları; Portekiz, İspanya, İrlanda, hatta İngiltere gibi ülkeleri iyiden iyiye sarsıyor. Avrupa Birliği (AB) ve Avro bütünlüğünün çatladığı dahi yazılıp çiziliyor.
Emlak piyasasının çökerttiği ABD ekonomisinde doğan açıkların kapatılması ve tasarruf siyasasının belirlenmesinde, iktidardaki Demokratlarla muhalifleri Cumhuriyetçiler arasında Kongre’de uyum sağlanamaması tehlikeyi daha da büyütüyor.
Bu oluşumlar içinde küresel fonlarda kapkaç yatırım alımları, sıcak para hareketlerinin yarattığı boşlukların kapatılması, bankalarda “altın hesabında” yüklüce hesabı olanların pompalamaları ile altının tırmanışı “merdiven” ile değil, yükselişini “asansörle” yaparken başı da göğe değiyor.

***

Peki, Türkiye’nin, “altın dünyasındaki” yeri nedir? Anadolu tarih boyunca “altın dünyasında” daima yerini almıştır. Türkiye’de ve yabancı ülkelerdeki müzeler ve özel koleksiyonların, Anadolu altını ile yaratılmış pek çok tarihsel hazineye ev sahipliği yapmaları bunun en güzel kanıtıdır.
Frigler’in ünlü eşek kulaklı kralı Midas’ın da her dokunduğunu altın yapması öyküsü bunun bir de mitolojik kanıtıdır. İçtiği suyun, dokunduğu ekmeğin de altın olmasından bıkan Midas, Gediz’in kollarından “Paktalos Çayı’nda (Sart Çayı)” yıkanarak bu “beladan” kurtulmuştur!
Ama o günden sonra o çaydan akan altın Manisa-Salihli’deki Sardes’te başkenti olan Lidleri dünyanın en zengin insanları yapacaktır. O nedenledir ki Lidya Kralı Karun, tarihe “Karun gibi zengin” deyişi ile geçecektir.
Dünyada ilk “altın arıtma” tesisi de İÖ 580’lerde Sardes’te hizmete girmiştir. Yolu oraya düşenler Amerikan arkeologlarının ortaya çıkardığı bu altın arıtma tesisini de görebilirler. Lidler, Sart Çayı’na koyun postunu sererlermiş. Özgül ağırlığı yüksek olan altın zerrecikleri postun tüylerine takılırmış. Ondan sonra bu tesiste altın, gümüşünden, bakırından arıtılırmış… İlk sikkenin de Sardes’te doğal altın-gümüş bileşimi “elektrum”dan yapılması da tesadüf değildir.

***

Altın Madencileri Derneği Genel Eşgüderi Maden Yüksek Mühendisi Dr. Muhterem Köse’nin hazırladığı “2011 Madencilik Sektörü ve Altın Madenciliği Raporu” Türkiye’nin altın dünyasındaki yerini çok iyi tanımlıyor. Bazı alıntılar yapalım:

• Dünyada altın üretiminde Çin 351, Avustralya 261, ABD 234, Rusya 203, G. Afrika 203 ton ile listenin başında geliyorlar. Dünyada altın üretiminin yüzde 15’i fiziksel yöntemlerle ve yüzde 85’i de siyanürle gerçekleşiyormuş.

• AB ülkelerinde 2010’da 17.6 ton altın üretilmiş. Listenin başında İsveç ve Finlandiya var. Türkiye’de aynı yıl altın üretimi neredeyse tüm AB ülkelerine eşdeğerde olup 17 ton. (Bu arada bir gazete haberine göre Almanya’da nehirlerde altın avına başlanmış. Bild gazetesi de olası altın bulunacak yerlerin haritasını yayımlamış!)

• Türkiye 10 yılda 82 ton altın üretmiş.

• Türkiye’nin 2010’da maden üretim değerleri şöyle tahmin ediliyor: Kömür-linyit 2.650, mermer 2.100, taşocakları 1.200 ve altın 800 milyon dolar.

• Ülkemizde 6.500 tonluk altın varlığından günümüzde ancak 710 tonu üretime hazır hale getirilmiş. 10 yılda 82 ton altın üretilmiş.

• Türkiye, 16 yılda toplam 2492 tonluk altın dışalımına son değerlerle 120 milyar dolar ödemiş. Petrol ve doğalgazdan sonra en çok altın dışalımına yılda ortalama 7 milyar dolar harcanıyormuş. 2010’da Türkiye’nin altına istemi 114.6 ton olmuş. Altına halkımızın yatırımı geçen yıl yüzde 27 oranında artmış.

• Kişi başına “altın alımında” Türkiye, Suudi Arabistan ve Hong Kong’dan sonra 3. sıradaymış.

• Türkiye 70 ülkeye işlenmiş altın takı ve mücevher olarak yılda 1.5 milyar dolar dışsatımla Hindistan’dan sonra dünyada ikinciymiş…

Özgen Acar/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget