İdil Biret’le nefes nefese... - Zeynep Oral

Kimi insanlar Tanrı’nın seçilmiş kulları… Benim için İdil Biret de öyle… Allah baba, daha doğarken onun on parmağına da birer öpücük kondurmuş! Ama sonra ne olduysa hepsini kendi dehası, yeteneği, azmi, çalışması ve mükemmeliyetçi kişiliğiyle elde etmiş… Müthiş bir hafıza… Mükemmel bir teknik… Olağanüstü geniş bir repertuvar… Besteciye sonsuz sadakat… 70’i aşkın CD ve LP… Satış rekorları kıran plaklar, kayıtlar… Benzeri olmayan bir disiplin… Sonsuz duyarlık… Bunlar onu öne çıkarak özelliklerinden sadece birkaç başlık…

Onu düşündüğüm, yaptıklarını sadece satır başlarıyla gözden geçirdiğim vakit, nefes nefese kalıyorum. Onun plaklarından birini dinleyerek ancak soluklanabiliyorum.

Önümüzdeki aylarda İdil Biret’in baş döndürücü programına, CD yayınlarına, kayıtlarına, çalışmalarına bakarken, bir minik kuş “Asıl sürpriz aralık ayında” diye fısıldadı. Merak kediyi bile öldürürmüş diye bir rivayet var. Nedir diye, sürprizin peşine düştüm. İşte yanıtı:

Yıl 1958: Brüksel’deyiz
Şimdi arkanıza yaslanın, gerilere dönüyoruz. Yıl 1958. Brüksel’deyiz.

O güne dek dünyanın görmediği kadar görkemli Dünya Fuarı açılmış. Atom çağını simgeleyen “Atomium” dev çelik küreleriyle Brüksel’in göbeğinde yükseliyor. Dünya, Brüksel’e akın ediyor fuarı görmeye… 8 Ağustos Cuma akşamı… Dünya Fuarı’nda “Türkiye gecesi” var…

Hayır hayır, sandığınız gibi değil. Mehter takımıyla ya da halk oyunlarıyla katılmıyor Türkiye. Çağdaş sanatçılarıyla ve yorumcularıyla katılıyor. (Bunlardan biri de Bedri Rahmi’ydi… Hani o meşhur kaybolan pano hikâyesi…)

O akşam, fuardaki dev oditoryumun dev sahnesinde Paris’den gelen Colonne Orkestrası yerini almış. Üç Türk bestecisinin eserleri çalınacak: Cemal Reşit Rey, Cemal Erkin ve Adnan Saygun’un… Salon hınca hınç dolu. En ön koltukta Belçika Ana Kraliçesi Elizabeth oturuyor.

Konserin iki de genç solisti var: (Genç mi dedim? Neredeyse çocuk bunlar!) Ayla Erduran ve İdil Biret..

O akşam Adnan Saygun’un 1. Piyano Konçertosu’nun dünyadaki ilk çalınışı… Piyanonun başında İdil Biret.

Ve işte şimdi sürprizi açıklıyorum: O akşam Adnan Saygun’un yönettiği o 1. Piyano Konçertosu’nun konser kaydı, şu sıralarda ABD’de dijital ortama geçiriliyor ve CD, aralık ayında piyasaya sürülecek. Bu tarihi konserin kaydı İdil Biret arşivinde bulunuyordu. Dijital ortama geçirecek olan ise bu işin ustası Mark Obert-Thorn… Bu CD’de ayrıca Adnan Saygun’un İdil Biret’e ithaf ettiği 12 Prelüt, 70’lerdeki konser kayıtlarıyla yer alacak…

Ben bu heyecan verici kaydı beklerken, İdil Biret’in CD kayıtlarıyla ilgili çalışmalarına bir göz atayım dedim. İşte öğrendiklerim:

Gelecek Kuşaklara
Ekim ayında dünya piyasalarına İdil Biret’in komple Beethoven dizisi çıkıyor. 19 CD’den oluşan bu dizi, ölümsüz bestecinin 32 sonatını, 5 konçertosunu, Fantezi’yi ve Lizst’in piyanoya uyarladığı 9 senfonisini içeriyor.

23 yıla yayılan bir çalışma bu! (Bir çırpıda yazılan, bir çırpıda okunuveren şu yukarıdaki cümleyi, lütfen dönüp bir kez daha okuyun!) Bütün bu eserlerin tümünü, hepsini, tamamını konserlerde çalan ve tümünün kaydını yapan tarihteki ilk piyanist İdil Biret! Bildiğim kadarıyla halen de tek! Daha kimse böyle bir işe kalkışmadı!

Bir yandan Beethoven dizisini tamamlarken, bir yandan da Brahms, Chopin ve Rachmaninov’un tüm piyano eserlerini ve konçertolarını; Liszt, Çaykovsky, Ravel, Saint-Saens, Schumann, Grieg, Franck, Massenet’nin piyano konçertolarını ve solo piyano eserlerini; Boulez’in üç sonatını, Gyorgy Ligeti etütlerini; Berlioz’dan Symphonie Fantastique, Harold en Italie ve Stravinsky’nin “Ateşkuşu”nu 50 kadar CD’ye kaydettiğini anımsatayım.

İdil Biret ilk kayıtlarını Fransız radyosu stüdyolarında yaptığında 8 yaşındaydı. O gün bugün durmak bilmedi. O gün yaptığı kayıtların hemen hemen tümü bugün IBA (İdil Biret Arşivi) etiketi altında toplandı, toplanıyor. Yukarıda sözünü ettiklerim de…

Müthiş bir çaba! Olağanüstü emek! Akıllara durgunluk veren bir çalışma, bir üretim, bir disiplin…

Kalabalık bir toplulukta şu size verdiğim dökümü paylaşıyordum. Dinleyenlerden biri, “Bugünün Türkiye’sinde kaç kişi farkında ki?” deyiverdi…

“Türkiye değilse de dünya farkında” demekten kendimi alamadım…

Bakmayın son yıllarda değer ölçülerimizin allak bullak olmasına, giderek içimize kapanmamıza; geçmişe duyulan özleme; “ötekine” karşı öfkeyle yatıp kalkmamıza; “popüler kültür” adı altında halk dalkavukluğu yarışına girdiğimize… Cumhuriyet ilkeleriyle yetişen değerler kolay kolay yok olmuyor. Emeği, çabayı, bayrak yarışını sürdürüyorlar….

“Türkiye’de kaç kişi farkında ki?” Elbet yanlış bir soru bu. Dünya farkında! Ülkemde çok sesli müziği, niteliği sevenler farkında! Gelecek kuşaklara bir hazine bırakmaktan haz alanlar farkında…

Zeynep Oral/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget