TSK komuta kademesi görevden çekildi mi, çekilmeye mecbur mu edildi? Herhalde ikincisi... TSK son dönemde öylesine itibar kırıcı davranışlarla karşı karşıya kaldı ki, komutanların makamlarında oturmaya devam etmesi onursuzluk sayılacaktı...
Örneğin 13 şehit verdiğimiz olaydan sonra bölgeye sivil müfettiş gönderilmesi TSK adına hayli onur kırıcı olmuştu.
En büyük başağrısı Balyoz davasıdır.. Balyoz ve Ergenekon davalarında 44 general ve amiral ile 60’ın üzerinde albay tutuklu. TSK mensubu bir gün dahi tutuklu kalsa terfi edemiyor. Bunu normal sayabilirsiniz. Ancak bu davadaki kanıtlar üzerinde büyük tartışma var. Generaller ve amiraller imzasız dijital belgelerle tutuklanmış durumda. Eğer mahkeme sonuçlanır subayın suçsuzluğu kanıtlanırsa yeniden terfi edebiliyor. Denebilir ki generaller albaylar beklesin, suçsuzluğu anlaşılırsa nasıl olsa terfi edecekler. Ne var ki mevcut davaların da görünür bir tarihte bitmesi mümkün değil. Bu durum Genelkurmay ile Başbakan arasında gerginliği artıran en önemli nedenlerden biri...
Bitmedi... Dün mahkemeden “Askeri internet siteleri” ne ilişkin iddianame ile Ege Ordu Komutanı Orgeneral Nusret Taşdeler ve bir dizi generalin yakalanması kararı çıktı. Böylece onların terfisi de bir kalemde suya düştü. Bunların hepsi üstüste gelince komutanlara görevden çekilmek kaldı. AKP gidenlerin yerine dilediği komutanları atayacak, TSK’yı istediği gibi dizayn edecektir. Ancak bu olaylar TSK’nın gücünü, moralini, disiplinini, bütünlüğünü nasıl etkiliyor?
Bunlar hesaplanıyor mu?
Özerklik çalışması
DTK’nin Güneydoğu’da özerklik ilanının hemen ardından AKP, CHP ve BDP milletvekilleri ile gazetecilerden oluşan bir grup Britanya adasında özerklik konusunda saha çalışmasına girişti. Heyet İngiltere, İrlanda ve İskoçya’da “IRA, Güney Afrika ve İskoçya (kısmi yetki devri)” örneklerini yerinde inceledi. Heyette CHP’den Sezgin Tanrıkulu ve Levent Gök yer aldı... Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün düzenlediği 5 günlük programda CHP’lilerin de yer alması parti içinden tepki çekti... Eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen dün dedi ki:
“İngiltere ve İrlanda’ya anayasa konusunda incelemeler yapmak üzere bir heyet gönderilmesinin arkasında acaba IRA sorununun çözümü için İngiltere ve İrlanda arasında, 10 Nisan 1998 tarihinde imzalanan Belfast Antlaşması mı yatıyor?
Bu anlaşmanın 1. maddesi, Kuzey İrlanda halkının istediği takdirde bu bölgenin İngiltere’den ayrılıp, İrlanda Cumhuriyeti’ne katılabileceğini öngörüyor.
Türkiye gibi ülke bütünlüğüne Misak-ı Milli’den bu yana birinci önceliği veren bir ülkenin, anayasa hazırlık çalışmalarına girişirken böyle bir modeli dikkate alması ülkemizin temel değerlerine açıkça aykırıdır...”
CHP’li Şahin Mengü ise diyor ki:
“Anlaşılıyor ki CHP özerkliğe sıcak bakmaya başlamıştır. Ancak bizim anayasal sistemimizde özerklik yoktur.”
PKK’nın siyasi uzantısı olan DTK’nın demokratik özerklik ilanı bazı BDP’lilerden bile tepki görürken AKP ve CHP’nin bu modeli incelemeye başlaması anlaşılır gibi değil... DTK yarın bağımsızlık ilan ederse anlaşılan AKP ve CHP itiraz etmek yerine bağımsızlığın olabilirliğini incelemeye girişecekler...
Orgi
Ordu-Giresun havaalanının temeli atıldı...
İsim olarak önce Orgi düşünüldü
Fakat İngilizce’de Orgi’nin cinsel ahlaksızlığı ifade etmesi nedeniyle yeni bir isim arayışı başladı.
Bizim Batman Havaalanı daha önce en tuhaf havaalanı adları listesine girmişti.
Daily Telegraph gazetesi 2009 yılında “Dünyanın en edepsiz, garip ve tuhaf havaalanı isimleri”ni sıralarken çizgi film kahramanını hatırlattığı için Batman’ı da listeye almıştı.
Daily Telegraph listesindeki diğer havaalanları şöyle sıralanıyor:
- Useless Loop (Geresiz ilmek) Havaalanı, Avustralya (Useles Loop ülkenin batısını ifade eder)
- Mafia Havaalanı, Tanzanya,
- Puka Puka Havaalanı, Cook Adaları;
- Big Trout (Büyük Alabalık) Havaalanı, Kanada;
- Gaylord Havaalanı, ABD;
- Asbestos Hill (Asbest Tepesi) Havaalanı, Kanada;
- Red Devil (Kırmızı Şeytan) Havaalanı, ABD;
- Monkey (Maymun) Mia Havaalanı, Avustralya;
- Deadhorse (Ölü At) Havaalanı, ABD.
Merkez Bankası Başkanı kriz tartışmasında son noktayı koymuş: “Krizin geleceği varsa, göreceği de var.”
Helal olsun büyüklerimize, krizi korkutmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar doğrusu...
Haldun Ertem
Men
Kırşehir Postası ’nda çalışan gazeteci Havva Karakaya’nın Kırşehir Belediyesi’yle ilgili bir haberine yargıç ceza veriyor:
“375 gün gazetecilik mesleğini yapmaktan men.”
Patrona vergi cezası... Baskı ile gazetecinin ekran veya işten uzaklaştırılması... Ergenekon üyesi diye hapse atma... Sansür... Otosansür... Derken basın özgürlüğünde son tango: “Gazetecilikten men.”
Türkiye’de siyasi iradenin basına karşı tavrı belli ki yargıyı da etkiliyor.
Türkiye basın özgürlüğünde 112’inci sırayı Bangladeş, Kongo, Kenya, Senegal ve Uganda ile birlikte paylaşıyor... Her yıl geriye gidiyoruz. Görünen o ki bu yıl daha da gerileyeceğiz.
İşin tuhafı... Pek de umursayan yok dünya çapında imajın sarsılmasını...
Yolsuzlukla mücadelede Namibia ile aynı puan eşiğindeymişiz.
Eee, bu ayıp da Namibia’ya yeter herhalde!
Fahrettin Fidan
Melih Aşık/Milliyet
Yorum Gönder