Sevgili okurlarım, terörün kıyıcılığından, siyasetin çaresizliğinden, medyanın seviyesizliğinden ve yazarların birbirine karşı olan sevgisizliğinden bıkmış olduğunuzu düşünerek size bugün romantik bir masal anlatmak istiyorum:
Geceleri de gölgesi olan insanlar.
***
Masalımız bir müzik albümünün kapağındaki resimle ilgili.
Resimde iki çıplak insan deniz kıyısında el ele görünüyor.
Gece olmasına rağmen kadının da adamın da gölgeleri var.
İşte masalımız bu insanların öyküsünü anlatıyor.
***
Geceleri de gölgesi olan insanlar:
Yalnızlıktan korkan insanlar, gece de yanlarında kalsınlar diye gölgelerine yalvarıyordu.
Sabaha kadar tembellik etmeyi seven gölgelerse bu saçma sapan isteği bir şartla kabul ediyordu:
İnsanlar da onlara eşlik edecekti.
Bu iş karşılıklı yapılacak, geceleri gölgeleriyle yaşayanlar bir süre sonra onların diyarlarına göçüp gölge haline geleceklerdi.
Şartı duyan herkes vazgeçiyor, sadece iki kişi eyvallah diyordu:
Dünyanın en yalnız kadınıyla dünyanın en yalnız erkeği.
Geceleri yalnız kalmaktan, karanlık saatleri tek başlarına saymaktan o kadar bıkmışlardı ki, anlaşmanın bedelini ödemeye razıydılar.
Geceleri de gölgeleriyle yaşamaya başlayan kadın ve erkek günün birinde birbirini buluyordu.
Üstelik, ilk görüşte âşık oluyorlardı; kayıp yarılarını bulduklarını anladıkları için.
Artık geceleri yalnız kalmaktan kurtulmuşlardı, gölgelere ihtiyaçları kalmamıştı.
Ama anlaşma hâlâ anlaşmaydı; belirlenen gün gelince dünyayla vedalaşmaları gerekecekti.
Albüm kapağındaki resimde, masala göre son gecelerinde görünüyorlardı.
Sabahın ilk ışıklarıyla yeraltına inmek ve hayatlarına gölgelerinin gölgesi olarak devam etmek zorundaydılar.
Yine de mutluydular; birbirlerini sevdikten sonra her yerin cennet olacağına inanmışlardı.
***
Bu masalı Tuna Kiremitçi’nin “Selanik’te Sonbahar” adlı romanından aldım. (ss.111-112)
Çok güzel, karmaşık, çok katmanlı okunabilecek, postmodern bir roman bu.
İnsan var içinde:
Birey olarak…
Grup olarak…
Toplum olarak.
Her türlü ilişki var:
Baba-kız ilişkisi…
Anne-oğul ilişkisi…
Baba-oğul ilişkisi…
Dostluk-arkadaşlık ilişkisi…
Nefret ilişkisi…
Ve aşk var!
Serüven var…
Gerilim var…
Toplumsal eleştiri var…
Uluslararası eleştiri var…
Ve sürpriz bir son var!
***
Bugünlerde siyasetin, medyanın ve sıcakların bunalttığı ruhunuzu serinletmek istiyorsanız, bu romanı okuyun!
Not: Arslan Başer Kafaoğlu’nun vefatını büyük bir üzüntüyle öğrendim. Kendisine rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı dilerim.
Emre Kongar/Cumhuriyet
Yorum Gönder