Dünyanın hiçbir yerinde, iktidar olan parti ve onun mensuplarının kendi milli ordularına bu kadar düşman oldukları bir ülke yoktur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman komutanları, cemaatin polisleri ve ABD’ li istihbarat elemanlarının müşterek yaptıkları dijital tuzaklarla hapse atıldılar.
65 yaşını geçmiş, emekli olmuş generaller de, olmayan darbelerin sorumlusu olarak cezaevlerine tıkıldılar. AKP Hükümetinin Başbakan Yardımcısı; “Komutanlar karşımızda topuk selamı veriyor” , “otur oturduğun yerde, sen benim memurumsun” diye kin kusarcasına, kendi ordusunun komutanlarına hakaret edebiliyor. Bununla da kalmayıp, bir operasyonda şehitler veren birliklerin komutanları suçlanıp, başka yere atanabiliyor. Ayrıca bir AKP Milletvekili, “Çin’de 190 General var, bizde ise 340 General var. Bunlar Ankara’da oturup, keyif çatıyorlar” diyebiliyor ve partisinden hiçbir ses çıkmıyor…
AKP, Cumhuriyetin kuruluş değerlerine açıkça karşı olduğunu söyleyen bir “Cemaatler Birliğidir.”
Bunu biliyoruz. İyi kötü kafası çalışan ve AKP üst yönetiminde bulunan kişilerin son 15-20 yıllık konuşmalarını dikkatle izleyenler de AKP’nin gitmek istedikleri yolun sonunu tahmin edebiliyorlar.
Genelkurmay Başkanı ve üç Kuvvet Komutanının “emekliliklerini isteyerek” istifa etmelerini, “Demokrasinin Zaferi” olarak yorumlayan “Cemaat Baykuşlarını” televizyonlarda hayretle izledik. Sanki bizimle savaşan, düşman ordusunun Generallerinden kurtulmuştuk !…
Türk tarihinde ilk kez olan böylesi önemli bir olayın içyüzünü tahmin etmemize rağmen, net olarak bilmiyoruz.
Bu işin aktörleri olan, Cumhurbaşkanı-Başbakan- Genelkurmay Başkanı, hepsi Türk Milleti adına görev yapan kişilerdir. Bulundukları makamlar, ne Kayseri’de Abdullah Gül’ün babasının atölyesidir, ne Başbakan Erdoğan’ın İETT Futbol Takımındaki mevkisidir, ne de Orgeneral Koşaner’in babasının çiftliğidir.
Madem ki bu olaylar, demokrasimizin gelişme işaretleri olarak takdim edilmektedir, o zaman demokrasinin en önemli şartı olan “Açıklık” gereği her şeyi Türk Milletine anlatmak zorundadırlar…
İşin asli sahibi Türk Milletidir, ve hiçbir şey ondan gizlenmemelidir. Daha önce benzeri olayları yaşadık. Hilmi Özkök, Ergenekon Savcıları ile köfte yedi, kenara çekildi. Tribün Paşası Büyükanıt, Başbakan Erdoğan ile sanki Kasımpaşa İmam Hatip Lisesi açılışı için program yapar gibi, sarayda konuştular ve ne konuştuklarını Türk Milleti bilmiyor. İlker Başbuğ, esti yağdı, emekli olunca sesi kesildi. Koşaner Paşa ise, emekliliğini istedi ve çekildi..
1.Soru şudur;
Neler oluyor beyler? Sizler kendinizi ne zannediyorsunuz? Hanginiz Türk Milletinden üstünsünüz ki, bizlere bir açıklamayı çok görüyorsunuz?..
2.Soru şudur;
Yeni Komutan Özel; Sizce, Komutanınız Koşaner Paşa ve Kuvvet Komutanlarınızı emekliliklerini isteyecek hale getiren iddialar, birer kuruntu mudur? Hapis’te yatan (170 Muvazzaf, 250 Emekli General-Amiral-Subay-Astsubay ve Uzman Çavuş) silah arkadaşlarınızın suçlu olduklarına inanıyor musunuz? Ege Ordu Komutanınız için de “Yakalama” emri çıkarılmış, yarın sizin içinde böyle bir karar çıkarılmayacağının garantisini peşin peşin birinden aldınız mı?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, en azından beni kimsenin enayi yerine koymaya hakkı yoktur.
Ben bilmek istiyorum;
Atatürk’ün Ordusunun yerini, İmamın Ordusu mu alıyor?
Ülkemin bir bölümünde, bir avuç sapık “Demokratik Özerklik” adı altında bölünme girişiminde bulunuyor. Teröristbaşı, İmralı’dan hem örgütünü yönetiyor, hem de AKP Hükümetine yol haritası veriyor. Türk Ordusunun rütbelileri, yurt içinde PKK tarafından kaçırılıyorlar ve günlerdir bulunamıyorlar. Vatan evlatları, PKK katilleri tarafından toplu olarak şehit ediliyor, suçlu yine Türk Subayları gösteriliyor!.. Barzani ve ABD destekli bir kalkışma hareketinin provaları yapılıyor. Ülkenin her yerinde Türk Bayrağı yerine, terör örgütünün paçavraları asılıyor. Güneydoğu bölgesinde PKK militanları yol kontrolü yapacak hale gelmişler, tam da bu ortamda Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları emekliliklerini isteyip, çekip gidiyorlar…
Dün gece bir dostum aradı ve bana; “Kapalı Poker bilir misin” diye sordu. Bilmediğimi söyledim, anlattı. 4 kişi ile, 7’li den başlayan kağıtlarla oynanır dedi. Eğer oynayacak dördüncü kişi yoksa, 7’liler desteden çıkarılır ve oyuna öyle devam edilirmiş…
İyi de, bunu bana neden anlatıyorsun diye sordum? Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını oyundan çıkarsınlar, onlar olmadan da devam ederler, nasılsa diye cevap verdi…
Siz ne dersiniz, Atatürk’ün Ordusuna gerek var mı? Yoksa Ahmet Şık’ın dediği “İmamın Ordusu” yeter mi?…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder