Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanı Selahattin Demirtaş; “Başbakan PKK’ye çağrı yapsın. Barış iradesini açıkça ortaya koysun” diyor.
İşte PKK’nin hain saldırılarına son verecek, çözüm arayanları rahatlatacak basit formül bu!
Ufak bir sakınca var; çağrıyla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, terör örgütünü Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıdığını ilan etmiş olacak. Kürt’e ne gam!
***
Rahatlatmadıysa bu öneri, öyleyse BDP’nin ünlülerinden Sırrı Sakık’ın açıklamalarına kulak verin lütfen…
Diyor ki: “Bir yandan (İmralı ile) diyalog kuruyorsunuz. Öteki yandan öldürüyorsunuz.”
Ha demek ki yollara mayın döşeyen, içerideki yandaş muhbirlerinden aldığı bilgilerle erleri, astsubayları, uzman çavuşları, subayları kalleşçe arkadan vuran PKK değil, asker!
Sırrı Sakık’ı üzen bir başka gerçek: Terörist saldırısına silahla yanıt veren asker tarafından, iki ayda 100 çete üyesi (Sakık’lara göre gerilla) öldürülmüş!
Şimdilik öldürülen PKK’lilere şehit demiyorlar. Şehit mezarlıkları yapılmasını önermiyorlar.
Bir de şaşı bakan Öcalan’ın heykelini dikeceklerini açıklasalar!
***
Rahatlamamızı sağlayacak bir diğer gelişme; BDP’nin sertlik yanlısı, aşırı eylemleriyle ünlü BDP milletvekili Bengi Yıldız’ın, Taraf’ta Neşe Düzel’e yaptığı son açıklamalar.
Bu açıklamalara önce şu açılardan bakmalıyız. Türk-Kürt kardeşliğinin somut biçimde kanıtlanmasını istiyor muyuz? Ülkede barış sağlamak için ilan buyurdukları demokratik özerkliğin gereği görülen kuralları yerine getirmemiz gerekmiyor mu?
Evet diyorsanız bu sorulara; 74 milyon nüfuslu Türkiye Cumhuriyeti’nin 60 milyonu; bugüne kadar mağdur durumda bıraktığı Kürtlere; “kendi kendini idare etmelerini sağlayacağı gibi, kendi polisini kurma” olanağını sağlamalı.. ha, vergiye gelince:
Vergiyi özerk bölge kendisi toplamalı.. ama toplanan vergi “o bölgenin (yerelin) kalkınmasına ve Türkiye’nin diğer bölgeleriyle arasındaki makasın kapanmasına yetmeyeceği” için…
….“Merkez”, yani Kürt özerk bölgeleri dışında kalan, ülkenin her türlü sorununu üstlenecek olan devlet, “pozitif ayrımcılıkla” orayı desteklemeli!
Hep bana hep bana diyorsun; nah sana diye yorumlanacak nitelikte; Sakık’tan Yıldız’a uzanan çizgideki olmayacak duaya amin diyen bu öneriler; Kürt siyasal dehasının ürünleri olarak alkışlanacak değerde ve soruna çare arayanları rahatlatacak düzeyde!
***
24 Temmuz Basın Bayramı’ndaki açıklamalar, gazetecileri rahatlatacak nitelikte…
Başbakan RTE; gazetecinin mesleki faaliyetleri dolayısıyla baskı görmesine müsaade etmeyeceğini söyleyerek; sayıları 70’e ulaşan mahpus gazetecilerin meslek dışı iş tuttuklarını öğrenmemize vesile olduğu…
…Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın “Bugün Türkiye’deki basın özgürlüğü çağdaş dünyayla yarışır haldedir” diye demeç verdiği…
…gerçekleri bu denli saptırdıkları için öyle rahatladım ki… Meslektaşlarıma da bu demeçleri bir değil, birkaç kez okumalarını öneriyorum.
Hele şu haberin bugün yarın içeriye düşecekleri veya içeride yıllardır yatan, mahpusluktaki yaşamsal şikâyetleri her gün medyada yer alan gazetecileri rahatlatacağına inanıyorum…
ABD’ye herhalde incelemeler yapmak, görgülerini arttırmak için gönderilen bir Türk heyeti, Columbia kentinde gezdikleri bir cezaevindeki “yatakların üstünde hafifçe zıplayarak yumuşaklığını” kontrol etmişler, tek kişilik hücrelerin resimlerini çekmişler ve… Türk hapishaneleri ile Amerika’daki hapishanelerin “birbirine benzediğini” beyan etmişler.
***
Asıl rahatlık (veya rahatsızlık) veren, kafalara aylardır takılı bir soruyu yanıtlayan belge; Prof. Yılmaz Esmer’in başkanlığında Bahçeşehir Üniversitesi’nin yaptığı araştırma sonuçları.
Araştırmada yer alan kimi veriler:
Kendini dindar olarak tanımlayanların oranının yüzde 81, namaz kıldığını söyleyenlerin oranının yüzde 70, cehenneme inananların oranının yüzde 97, “Din esas olarak öteki dünyaya anlam kazandırır” görüşüne katılanların oranının yüzde 79, din ve din değerlerine saldıran kitap ve yayınların yasaklanmasını isteyenlerin oranının yüzde 63, tek doğru dinin kendi dinleri olduğunu söyleyenlerin oranının yüzde 79 olduğu bu ülkede…
…yerine göre aşırı muhafazakâr, gerektiği zaman dinci olan AKP’nin neden üç kez tek başına iktidar ve son olarak yüzde 50 oy aldığını hâlâ sorguluyorsanız…
…gelecek seçimde de rahat edemeyeceksiniz demektir!
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder