“Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı” - Tünay Süer

1. Dünya Savaşı’nda paylaşıma konu olan coğrafya bir bütün olarak ele geçirilmek isteniyordu. Neydi bu coğrafya? Başbakanımız Sn. Erdoğan’ın eş başkanı olduğu bugünkü BOP projesiydi.
1. Dünya Savaşında yenik düşen Osmanlı’ya imzalattırılan “Sevr”; Anadolu’nun parçalanıp paylaşımıyla birlikte -Osmanlı toprakları olan- bütün “Ortadoğu’yu “da yeniden biçimlendiren bir düzenlemesiydi.

Ne var ki, Atatürk’ün müthiş zekâsı ve ulusun azmi ile kazanılan Kurtuluş Savaşı sonunda büyük projenin yolu, imzalanan “Lozan Barış Antlaşması” ile kesilmişti. Yani yılan ölmemişti sadece uykuya dalmıştı.(İsmet Paşamızın bunlardan 100 yıl daha ses çıkmaz demesi aslında çok anlamlıdır.)

Evet, onlar bu projeden hiçbir zaman vaz geçmemişlerdi.

Hatırlayalım 1993 yılında Amerika Türkiye’yi Irak bataklığının içine sürüklemek istemişti.

Saddam’ın petrollerine veya Irak’ın toprak bütünlüğüne yöneldiğini düşünmüştük o zamanlar. “Saddam elindeki kitle imha silahları ile bölge ülkeleri için tehdittir ”palavraları sıkılmıştı.

Saddam’ın Türkiye’yi bile tehdit ettiği masalları atılmıştı ortaya. Amerika’nın işgalinden sonra görüldü ki Irak’ta kimyasal silah filan yoktu.

Kuzey Irak’ta kurulacak kukla Kürt devleti ve Güneydoğu’nun PKK’yi kullanılarak Türkiye’den koparılması evet, hepsi o tarihlerde planlanmıştı. Barzani ve Talabani liderliğindeki işbirlikçi Kürtler tamamıyla Amerika’nın piyonlarıdır. Saddam devrilene kadar bu iki ismin zaman, zaman Türkiye’ye gelip, el etek öptüklerini unutmayalım. Sonradan karşımıza geçip ”Türkiye’ye bir kedi bile teslim etmem.” Diyen düzenbazlardır bunlar.

******

Amerika’nın hayali!

AKP nin iktidara gelmesi ile emperyalistler için iş kolaylaşmıştı. Zira AKP Atatürk’ün dış politikasını hiçbir zaman uygulamak istememişti.

Yine hatırlayalım;

Her zaman Türkiye’nin stratejik müttefiki olduğunu söyleyen Amerika’nın bizzat kendisi 80 bin peşmergeyi silahlandırdığını açıklamıştı. Bunların bir kısmının peşmerge kıyafeti giydirilen PKK’lılar olduğu söylenmişti. Eşref Bitlis Paşamızın neden bir suikasta kurban gittiği hep saklanmasına rağmen açığa çıkmıştı. Bitlis Paşa, PKK Kamplarına Amerika’nın silah indirdiğini ve kamplarda PKK lıları eğittiğini görmüştü. Uzun lafın kısası artık hepimiz biliyoruz ki bu işler Amerika ve işbirlikçilerinin sayesinde başımıza gelmiştir.

Biraz balık hafızalıyız, en azından bazılarımız. Burada önemli olan bir önceki yazımda yazdığım gibi ortada bir anlaşma var ki bu anlaşma sayesinde bölücüler cesaretlendiler.

Dünkü yazımdan (Başbakan dönerci ustası mı?)alıntı yapacağım şimdi:

1966 yılında barış adına, insanlık adına dünya devletlerinin imzasına açılan ve Türkiye’nin sürekli imzalamaktan kaçındığı sözleşme 2000 yılında DSP, MHP, ANAP koalisyonu ile 57. Hükümet tarafından imzalanmıştı. Ancak TBMM onayına sunulmamıştı.

(Hatırlarsak AB’ye giriyoruz diyerek uyum paketlerinin ilk üçü de o zamanlar çıkartılmıştı. Bunlardan en önemlisi idam cezasının kaldırılmasıydı. Bebek katili Apo da böylece idamdan kurtulmuştu.)

Birleşmiş Milletler Antlaşmalarından ‘İkiz Sözleşmelerin Yürürlüğe girmesi aradan 3 yıl geçtikten sonra Abdullah Gül başbakanlığında kurulan 58. Hükümet döneminde olmuştu.

Ardından “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi” Nisan 2003 yılında Başbakan Erdoğan döneminde meclise sevk edildi. Tabi oy çokluğu ile kabul edildi.

Sözleşmelerin önemi;

Bu sözleşmeler iyice incelendiğinde özellikle her iki sözleşmelerin ilk maddesinde yer alan;

“Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler. Sözleri çok önemlidir. BDP ‘i bu söylemlerden yola çıkarak devleti tehditle Özerklik ve Kürdistan’ı ilan edebilmiştir.

Bunun adı başbakanın söylediği gibi kendileri çalıp kendilerinin oynamaları mıdır, yoksa kendilerinde bir hak mı görmektedirler?

Bizler o tarihlerde belki bu sözleşmelerin üzerinde fazla durmamıştık.

Sözleşmeler neyin nesiydi anlayamamıştık o zamanlar. Zaten içeriği gizlenmişti halktan. Bizler sadece Avrupa birliğine giriyoruz diye İktidarın Ankara’da havai fişekli kutlamalarını anımsıyoruz.

Anlaşmalar hukukçular tarafından tekrar gözden geçirilmelidir.

Güneydoğu’nun Türkiye’den koparılmasına, bir Kürt devletinin kurulmasına asla müsaade edilmemelidir.

Bu İKİZ antlaşmalarda ne sözler verilmiştir, neler vardır halk olarak bilmeliyiz. Bugün gerek Ortadoğu gerekse Türkiye güvende değildir. Hatta bir uçuruma doğru sürüklenmekteyiz.

Türk Ordusunun bir suç unsuru gibi gösterilmesinin, yavaş, yavaş içinin boşaltılmasının altında hep o planlar yatmaktadır.

Onurlu bir şekilde istifasını veren Işık Koşaner paşamızın veda açıklamasındaki sözlere dikkat edersek acı gerçek zaten orada net bir şekilde görülmektedir.

“Tutuklamaların evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek birçok hukukçunun da ifade ettiği gibi mümkün değildir.”

Evet, işte bu! Bu sözlerde derin anlamlar vardır. Hiç bir hukuka, adalete vicdani değerlere uygun olmayan bu tutuklamalar tamamıyla emperyalistlerin ve onların iş birlikçilerinin BOP projesine katkılarıdır.

Şu anda 173′ü muvazzaf, 77′si emekli olmak üzere 250 general/amiral, subay, astsubay ve uzman jandarma çavuşun hürriyetlerinden yoksun olarak tutuklu olmaları hiç birimizin moralini bozmasın. Bir gün gelecek bunlar tarihe geçecektir. Türk Ordusu gücünü daima milletinden almıştır.

Ordunun eli kolu bağlanmış görülse de onca zafere ilkel şartlarda imza atmış bir ordu asla yıkılmaz. Düşman karşısında her zaman dimdik olacaktır.

Not: Tüm yazıların altındaki yorumları okuyorum bazı arkadaşlar Işık Paşa ve diğerlerinin sorumluluklarından kaçtıklarını ve neden istifa etmeyip emekli olduklarını sitemle yazmışlar. Bazı arkadaşlar da neredeyse hakarete varan eleştiriler yapmışlar.

Onlara şunu demek isterdim. Bu generaller en az 50 sene bu vatana hizmet etmişlerdir. İstifa etselerdi analarının ak sütü gibi helalinden olan aylıklarını alamayacaklardı. Ne yani, emeklerinin karşılığını devlete mi bıraksaydılar. Onlar gereğini yaptılar.

Tünay Süer

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget