Sevgili okurlarım, rahatsız edici, belki de yanlış bir soruyla başlamak istiyorum bugünkü yazıma:
Hangi cinayet daha kötüdür acaba?
Hatay’da aile kararıyla amcası tarafından infaz edilen genç kadının katledilmesi mi?
Norveç’te yabancı düşmanı bir fanatiğin, hükümet binalarına koyduğu bombayla yedi, bir kampta seksen altı genci kurşunlayarak toplam doksan üç kişiyi öldürmesi mi?
Mardin’de PKK tarafından pusuya düşürülüp öldürülen biri uzman çavuş, ikisi astsubay başçavuş üç askerin katledilmesi mi?
Ayrılmak isteyen karısını ve ailesini katleden, gözü dönmüş kocanın cinayeti mi?
***
İsterseniz bu rahatsız edici, belki de yanlış soruları biraz daha genelleyelim:
İslam adına Amerika’ya 11 Eylül saldırılarının düzenlenmesi ile işlenen cinayetler mi daha kötüdür?
Bush’un “Haçlı seferi” diye nitelediği Irak harekâtında yüz binlerce Iraklının hayatına mal olan cinayetler mi?
İsrail-Filistin savaşında her iki tarafın da birbirini öldürmesi mi?
***
Şimdi isterseniz işin biraz da köküne inelim ve daha rahatsız edici sorular soralım:
Din adına, mezhep adına, inançlardan dolayı işlenen cinayetler meşru mudur?
Şu aralar siyasal terörün bütün dünyada İslam adına etiketlendiğini anımsayalım...
Norveç’teki katilin fanatik bir Katolik olduğu bilgisini kaydedelim...
Arap âleminde Sünni-Şii ayrımının diktatörler tarafından acımasızca kullanıldığı gerçeğine dikkat edelim...
Türkiye’de Sünni-Alevi ayrımının neden olduğu Sivas, Kahramanmaraş ve Madımak katliamlarını unutmayalım.
Peki milliyet adına, ırk adına işlenen cinayetler meşru mudur?
IRA’nın, ETA’nın, PKK’nin cinayetleri bir ırk ya da millet adına yapıldığı için meşru mu sayılacaktır?
Peki çoğunlukta ve yönetimde olan millet ya da ırk, azınlıkta kalanları öldürmeye kalkarsa ne olur?
Bu deneyimi insanlık Hitler faciası ile yaşamıştır...
Bu nedenle ben her zaman “Faşizmin ırkı, milliyeti olmaz, hangi ırk ya da millet adına yapılırsa yapılsın, faşizm lanetlenmelidir” diyorum.
Ya cinayetleri “namus” peçesi altında maskelemeye çalışan ilkel, feodal kafanın kadın cinayetleri, “gelenek, görenek adına” meşru mu kabul edilecektir?
Karısını öldüren koca, kızını öldüren baba, kardeşini katleden ağabey, ablasını öldüren erkek kardeş, bu ölüm kararlarını alan “aile meclisi”, sözde toplumsal değerler adına daha mı “az kötü” cinayet işlemiş kabul edilecektir?
***
Sevgili okurlarım, herhalde ne demek istediğim anlaşılmıştır:
Cinayetin, insan öldürmenin her türlüsü, ne nedenle olursa olsun kötü, çok kötü, insanlık dışı bir eylemdir.
Nedeni ne olursa olsun, ister inanç, ister ırk, ister gelenek, her türlü cinayet lanetlenmeli, asla ve asla hoş görülmemelidir!
Ülkemizi, ülkemizin eğitim ve kültür düzeyini, insanlarını, yöneticilerini, yasalarını, yargısını, toplumsal yapısındaki feodal kalıntıları sürekli eleştiriyoruz...
En acımasız eleştirileri de ben yapıyorum...
Ama unutmayalım ki bu ülke, Türkiye Cumhuriyeti, idam cezasını kaldırmış olmak gibi bir uygarlık adımını (her ne nedenle olursa olsun) atabilmiş bir devlettir.
Devletin, kendini korumak adına bile insan öldürmeyi uygun görmediği bir düzende yaşayanlar bu kararın anlamını hiç düşünmüyorlar mı?
“Baskıcı” diye, “birey haklarını korumuyor” diye, “demokratik değil” diye, “yargısız infaz yapıyor, insanları yargılamadan hapse atıyor” diye eleştirdiğimiz bu devlet bile idam cezasını kaldırmıştır.
Çünkü insan öldürmenin, cinayetin “az kötüsü”, “çok kötüsü” olmaz:
Cinayet cinayettir, lanetlenmesi ve herkesin bütün cinayetlere karşı çıkması gerekir!
Emre Kongar/Cumhuriyet
Yorum Gönder