CUMARTESİ günü bu köşeyi okuyanlar, Denktaş’ı hatırlayacaklardır. 26 Temmuz 1964 tarihli defterde ne kadar da kötümserdir.
Denktaş Ankara’dadır. Adeta çaresizdir, 19 Temmuz 1964 tarihinde defterine şöyle yazar: “Mücadele devam ediyor, altı aydır, ben uzakta seyirci. Her ne pahasına olursa olsun gitmem şart. Yoksa dava şu veya bu şekilde bittikten sonra, Kıbrıs’ta bana hayat hakkı tanınmayacağını, Kıbrıs’ı terk etmeye mecbur kalacağımı ben de biliyorum. Fakat mücadeleyi sürdürmek şart. Papaz (Makarios) içeri sokmuyor, Türkiye gizli yoldan gitmeme müsaade etmiyor; can sıkıntısı, kararsızlık, yarının ne getireceğini bilmemek insanı öldürmeye yetiyor.”
Şu ruh haline bakar mısın?
* * *
DENKTAŞ bir süre sonra Kıbrıs’a girişin yolunu bulur. Kıbrıs’a, Erenköy’e “Rıza Vuruşkan”la birlikte çıkacaklardır, deniz yoluyla...
Erenköy’de bir avuç mücahit canları pahasına, canlarını vererek Rumlarla çarpışmaktadır.
Denktaş, Başbakan İsmet İnönü’ye, özür dileyen bir mektup gönderir:
“Anavatana tamamen inanan, bütün gençliği ve halkı bu inanca sürükleyen kimse olarak, Kıbrıs davasını yalnız başımıza halledemeyeceğimizi, Anavatan’dan yakın gelecekte yardım gelmediği takdirde hepimizin de mahvolacağını biliyorum. Anavatan’dan yardım geleceğine inanıyorum ve bu inançla gidiyorum.”
* * *
AYLARDIR direnen Erenköy düştü düşecek...
Denktaş’ın 8 Ağustos 1964 tarihli anısından:
“Erenköy, bir tabak gibi, Rum mevzilerinin altında mahkûm bir arazi halinde.
Öyle bir an geldi ki mukavemete devam ümidi yok oldu. Birleşmiş Milletler bize gelerek ne yapacağımızı sordu, ‘Rum ve Yunan zırhlı birlikleri süratle ilerlemektedirler, teslim olmaktan başka çare yok’ dediler.
Komutan Rıza Vuruşkan’la istişare ettikten sonra kararımızı veriyoruz:
‘Sonuna kadar çarpışmak, teslim olmamak ve intihar etmek...’
‘O halde müsaade ediniz kadınlar ve çocukları alıp gidelim’ dediler. ‘Onlara sorunuz, gitmek isterlerse alınız’ dedik. Birleşmiş Milletler askeri kadınlara yaklaşarak teklifini yaptı. Kadınlar hep bir ağızdan, ‘Biz erkeklerimizden ayrılmayız, öleceksek birlikte ölürüz’ cevabını verdiler. Birleşmiş Milletler askeri bu kahraman insanları selamlayarak ‘Good luck’ (bahtınız açık olsun) diyerek zırhlı araçlara binerek uzaklaştılar.”
* * *
YA işte böyle!
Kıbrıs’ta böyle insanlar da vardır.
“Yes be anemciler”den, “ver be anemciler”den gayrı...
Hasan Pulur/Milliyet

Yorum Gönder