Türler Bilmecesi - Mümtaz Soysal

İNSAN denen canlılar familyasının nadir türlerinden biridir Kafaoğlu gibilerinki. O türdekilerin temel özelliği, öbür türlerin genellikle es geçtiği konuları kendilerine dert edinmeleri ve son nefeslerine kadar o dertlerle sarmaş dolaş olmalarıdır. Çanakkale’nin Ezine ilçesi Geyikli beldesinde o derdi yaşarken kalp ve böbrek yetmezliğiyle rahatsızlanıp dün İstanbul’da toprağa verilen çok değerli iktisatçı düşünür Arslan Başer Kafaoğlu o türdendi.
Niçin öyledirler, pek bilinmez.
Belki genlerinde vardır. Osmanlı’nın son demlerinde cepheden cepheye, bozgundan bozguna sürüklenmiş dedelerin, İstiklal Harbi’nde işgale uğrayıp baş kaldırarak Millicilere katılan babaların, devlet hizmetinde dirsek çürüten ağabeylerin geni.
Tuhaf olan şu: Böylesine çileli bir geçmişten geldikleri halde o türün insanları kendi çocuklarının da aynı yolu tutmasını isterler; ama son dönemlerin hengâmesinde torunların çoğu zaman değişik yollar seçmesine de üzülmezler, genlerinin sağlamlığından emindirler.
Bir tesellileri daha vardır; onunla övünmeseler de bilirler ki, sararan kitap sayfalarında bıraktıkları düşünceler arkadan gelenlere ışık tutmayı sürdürecektir. Yoklukları fark edildikçe yaşar onlar.
Azalan bu türün tam öbür ucunda çoğalan yeni bir tür var: Sevgili öldürengiller.
Hatta, tabancayla öldürmeyi yeterli bulmayıp tek operasyon olarak ya da kurşunun hemen ardından boğaz kesenler.
O türün anlaşılmaz özelliği, genellikle Çok seviyordum, ondan öldürdüm demeleridir. Böyle öldürüşün artışı hastalıklı yönüyle çok düşündürücü. Vampirler gibi kurban kanı içilse, olay bu denli şaşırtıcı olmazdı ve filmlerde olduğu gibi sevgiye doyamayışın marazi belirtisi sayıp geçerdiniz. Ama, çok sevileni koyun kesercesine kesmek? Söyleyecek söz, açıklayacak neden bulamıyor insan.
Belki, binlerce yıl öncesinin tuhaf uygarlıklarında insan kurban edişin bu topraklara bıraktığı bir mirastır bu. Peki, niçin hep kadınlar, toplum düzeni olarak onlara çektirdiklerimiz yetmiyormuş gibi?
Bu uçlar arasında yalpalayan bir toplumu sıradanlıktan kurtarıp büyük ve iyi düşünülmüş bir ulusal hareket başlatmanın tam zamanı gelmiş de olabilir. Medya, hiç değilse bu beklentiyi yansıtamaz mı?

Mümtaz Soysal/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget