Silivri’den bıkmaya hakkımız yok... - Mustafa Mutlu

Tuncay Özkan’ın bu kitabını, yayınlandığı ilk günlerde aldım. O günden bu yana başucumda duruyordu. Ne yalan söyleyeyim; geçen haftaya kadar kapağını bile açmadım.

Çünkü bu yıl Mustafa Balbay’ın “Silivri Üçlemesi”ni, yani üç kitabını neredeyse arka arkaya okudum. Bu yüzden Silivri’ye biraz mola verme ihtiyacı duydum.

Hemen belirtmeliyim ki; geçen hafta bir gecede okuduğum Tuncay’ın bu kitabı Mustafa’nın kitaplarından oldukça farklı...

Çünkü 316 sayfalık kitabın yaklaşık 60 sayfalık bölümü Özkan’ın önce Metris’teki, sonra Silivri’deki anılarından ve günlük yaşamdan aktardığı kısa notlardan oluşuyor.

Bu kısa notların aralarına ise ilk duruşmadan bu yılın şubat ayına kadar geçen sürede mahkemede yaptığı konuşmalar serpiştirilmiş.

Ben anılardan aldığım keyfi, usta bir hatip olan Tuncay’ın mahkemedeki konuşmalarını okurken de aldım.

Kitap, bu özelliğiyle bir anlamda, “yazılan değil konuşulan bir kitap” olmuş...

Konuşmaların, asrın davasına, yargılama biçimine, siyasi iktidar-yargı ilişkisine ve bu davayı çarpıtan yayınlar yapan yandaş medyaya bir isyan niteliği taşıması da önemini artırıyor.

Ben bu kitap vesilesiyle Tuncay’a ve içerideki tüm meslektaşlarımıza bir kez daha sabır diliyorum ama kitap için asıl“kutlama” hakkımı, Cumhuriyet Kitapları’ndan yana kullanmak istiyorum:

Bu yıl gerçekten müthiş bir atılım yaptılar. Önce Mustafa’nın, sonra da Tuncay’ın elle yazılmış notlarını kitaplaştırdılar... Ve bunu yaparken; yazım ve noktalama işaretleri konusunda, deyim yerindeyse sıfır hatayla işin üstesinden geldiler...

Özenli, tertemiz, pırıl pırıl eserler meydana getirdiler.

Dizgici ve düzeltmen arkadaşlar başta olmak üzere bütün Cumhuriyet Kitapları çalışanlarını ve yöneticilerini yürekten kutluyorum.

Tuncay’ın kitabındaki hata sayısı bir elin beş parmağını bile geçmiyor. 28, 30, 41, 101 ve 136’ncı sayfalarda küçük yazım yanlışları var ki; o kadar kusur kadı kızında da oluyor artık!

Kitabı okurken yaşadığım sürpriz ise; 267’nci sayfaya geldiğimde karşılaştığım ismim oldu: Tuncay bu bölümde kendisiyle ilgili bir yazımı yayınlamış ve benimle ilgili görüşlerini anlatmış... Hiç merak etmesin; özgürlüğe “Merhaba” dediğinde, artık ben de yeni ve iyi bir dost kazanmış olacağım!

Zorbalığın Pençesinde; Tuncay’ın Silivri’de yazdığı dördüncü kitabı... Sırada Nedim Şener, Soner Yalçın ve Ahmet Şık olduğu düşünülürse; daha önümüzde Silivri’yle ilgili okuyacağımız çok kitap var demektir.

Bu da; en azından uzunca bir süre daha bu ülkenin okur-yazarları olarak Silivri’den bıkmaya hakkımız olmadığı anlamına gelir!



*****


ZORBALIĞIN PENÇESİNDE

Türü: Anı.

Yazarı:

Tuncay Özkan.

Yayımcı:

Cumhuriyet

Kitapları.

Baskı tarihi:

Nisan, 2011.

Sayfa sayısı: 316.

Kitapçı fiyatı: 15 lira.

İnternet fiyatı: 10,5 lira.

Kişisel not: Yazarla tanışıyorum.



*****


Hafızanızdan memnun değilseniz... Değiştirelim!

Haberi iki buçuk yıl kadar önce gazetelerde okuduğumda “Hadi canım, bu kadarı da olmaz” demiştim. Çünkü haber, Sil Baştan filminin gerçek olduğunu, Amsterdam Üniversitesi’ndeki bazı bilim adamlarının, insan hafızasındaki acı ve korku veren, kötü anıları silen bir ilaç geliştirdiğini duyuruyordu.

Uluslararası bir şirkette yönetici olarak çalışan Leyla Zerger, ilk romanında hayal dünyamızı biraz daha zorluyor ve üç büyük dinin temsilcilerinin peşinde koştuğu dünyanın en zeki kadınının (bir Türk) hem hafızasını siliyor, hem de bir tür yazılımla ona başka bir hafıza yüklüyor.

Böyle olunca da ortaya Türk kadın roman yazarlarının kaleminden okumaya çok da alışık olmadığımız yarı fantastik, psikolojik, sosyolojik, bilimsel bir gizli örgütler savaşı öyküsü çıkıyor.

Hemen belirtmeliyim ki kitap bir “ilk roman” için, gerçekten dikkat çekici ve başarılı... Leyla Zerger bizi hiç bilmediğimiz, belki de ilgilenmediğimiz başka dünyalarla tanıştırıyor ve bunu yaparken de nefessiz kalmamıza neden oluyor.

Akıcı ve duru diliyle, temposuyla, yaratıcılığıyla, bilgi zenginliğiyle mutlaka okumanızı önerdiğim bu kitabın, elbette bazı küçük hataları da var...

Yazım ve noktalama yanlışları; “Yazar Hakkında” bölümünden başlıyor ve 20, 56, 57, 68, 69, 74, 76, 100, 136, 149, 153, 156, 157, 167, 169, 187, 190, 196, 205, 208, 212, 234 sayfalara ve hatta arka kapak tanıtım yazısına kadar gidiyor.

Beni en çok rahatsız eden üç temel kurgu hatası ise:

Yapılan buluşun ne işe yaradığının biraz es geçilmiş olması...

Trafik kazasına karışan bir sürücünün, olay yerindeki üç araba dolusu polise rağmen, ağır yaralanan diğer sürücünün telefonunu alıp elini kolunu sallaya olay yerini terk etmesi.

Ve bir de hiç Türkçe bilmeyen bir Fransız bilim adamının Türkçe bir şifreyi şıpın işi çözüvermesi.

Eminim Leyla Zerger, önümüzdeki sonbahar aylarında çıkaracağı “devam kitabı”nda, bana kurgu hatası gibi görünen bu konulara ustaca bir çözüm bulacaktır.

Bu arada... Galata Yayıncılık da genç yazarlara el uzattığı için kocaman bir alkışı hak ediyor.



*****


YİRMİ ÜÇ ON

Türü: Roman.

Yazarı:

Leyla Zerger.

Yayımcı: Galata

Yayıncılık.

Baskı tarihi:

Haziran, 2011.

Sayfa sayısı: 296.

Kitapçı fiyatı: 14 TL.

İnternet fiyatı: 11.9 TL.

Kişisel not: Yazarla tanışıyorum.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget