Hemşerim Yılmaz Özdil yıllık izinde…
Eğer izinde olmasaydı, futboldaki şike olayı üstüne ne yazardı diye düşündüm.
Ulemaya sordum; “Hocam ben bugün Yılmaz kardeşin yerine yazsam günah olur mu?” dedim.
Hocaefendi; “Para alıyor musun” dedi, “Ne gezer hocam, bol bol mahkeme daveti alıyorum” dedim.
Hocaefendi; “Devam et, bu işin günahı olmaz” dedi. O zaman alın size bir adet “çakma Yılmaz Özdil” yazısı…
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı’nın oğlu 16 yaşında(Reşit olmadan) tüccar oluyor, Mısır ticareti- İnternet üzerinden alışveriş sitesi kuruyorsa, Anayasa’ya göre “Sorumsuz” olan Cumhurbaşkanı, oğluna “muvafakat” verebiliyorsa…
Bir ülkenin Başbakanı, servetinin kaynağı olarak oğlan çocuklarının “Çükünü” (çocukların sünnetinde ve düğününde armağan edilen takıları) gösterebiliyorsa…
Bir ülkenin Bakanlarının çocukları, babacıkları Bakan olmadan önce, haftalık olarak aldıkları harçlıklarla idare ederken, babacıklarının Bakan olmalarının senesinde, bir santral ihalesi için 600 Milyon Dolarlık teklif verebiliyorsa…
Daha düne kadar bırakın müteahhit olmayı, kalfa bile olmayan bir kısım türedilerin bugün ülkenin en büyük müteahhitleri olarak televizyonlarda ülke insanlarına akıl satıyorlar ve millet de bunu yiyorsa…
Bir ülkede, bordro mahkumlarından başka hiç kimse vergisini dört dörtlük vermiyorsa, verdiği takdirde verenin batacağı kesinse, Maliye Bakanlığı bunları bildiği halde, Hükümet bu bozuk sistemi düzeltmiyorsa…
Bir ülke insanı; “Yahu biliyorum adam hırsız, çalıyor ama, çalışıyor da. Çalsın ama çalışsın kardeşim, benim oyum yine ona, diyebiliyor ve yüzü kızarmıyor, utanmıyorsa…
Bir ülkenin insanı, en kutsal varlığı olan oyunu, makarnaya-bulgura-kömüre satıyor ve bunu açıkça söyleyebiliyorsa….
Bir ülkede terör örgütünün lideri; “Yaptığımız temaslar artık bir görüşmeyi aşmış, bir ortaklaşma ve sözleşme düzeyindedir ki bu Kürt tarihinde bir ilktir” diyebiliyor, son on günde ikisi Polis, altısı Asker olmak üzere sekiz fidan şehit oluyor ve ne ülkeyi yönetenlerden, ne basından tek ses çıkmıyorsa, o ülkenin insanları “sen ne yapıyorsun, burası babanızın çiftliği mi, vatanımız üzerine nasıl pazarlık yaparsın” demiyor ve gelip geçen trenleri seyrediyorsa…
Bir ülkede, Adalet dağıtmakla görevli kurumlar iktidarın emrine girmişlerse, arabasının benzin parasını ödemediği için rehin alınan adam, insanları suçlu diye yaftalayabiliyorsa ve o ülkenin üniversiteleri, baroları, sivil toplum kuruluşları Agop’un kör kaz’ı gibi seyredebiliyorlarsa…
Bir ülkede, Müslümanların verdiği sadaka paralarını(Avrupa’nın en büyük soygunu) iç eden Türkiye’deki elebaşları korunuyorsa, iki yıldan bu yana bir iddianame hazırlanamıyorsa ve Şerefli Türk Ordusunun kırktan fazla generali, gazetecileri, bilim adamları, aydınları, seçilmiş milletvekilleri haksız yere hapiste yatıyor ve ülke inanları aval aval seyrediyorsa …
O ülkedeki en temiz adamlardan biri Aziz Yıldırım’dır, ne yaptı bilmiyorum ama bu işten dolayı boğazından tek kuruş haram geçmediğini iyi biliyorum.
Tüm bunlara rağmen, o ülkenin insanlarının iki kişisinden biri, o partiye oy veriyor ve mertçe “Ben verdim” diyemiyorsa…
Sizin topunuz zaten patlakmış be birader… Hay sizin topunuza…
Not:
Görevini tam bir tarafsızlık içinde yapıp TFF Başkanlığını gönüllü olarak bırakan, Türkiye’nin yetiştirdiği ve ileride çok hizmet beklediği, dedesinin-babasının-ailesinin pırıl pırıl ismini onurla taşıyan İzmir’in değerli evladı Sayın Mahmut Özgener de, yaptığı bir telefon görüşmesinden dolayı “Şüpheli” olarak ifadeye çağırıldı!… Cumhuriyet Savcıları, kamu hukukunu korurken, kişilerin de haysiyetini, şerefini korumak zorundadırlar. İntikam alır gibi, her ismi geçen, telefonla her konuşan ifadeye çağrılırsa, o devlete hukuk devleti denmez, dense dense “Hakim Devleti” denir, bu ise bir ülke için en büyük felakettir. Savcılar görevlerini yerine getirirken bu ayrımı çok dikkatli olarak yapmak zorundadırlar.
Bu soruşturmayı yapan Sayın Savcılara bir ihbar da benden olsun; TFF Başkanlığı görevini yaparken, Mahmut Özgener defalarca Başbakan Erdoğan’la görüşmüştür herhalde. Başbakan Erdoğan’da teknik takibe takılmış olamaz mı?
Haydi Sayın Savcılar, en büyük kimmiş gösterin Türkiye’ye, Başbakan Erdoğan’ı da çağırın “Şüpheli” olarak.
Son söz; Kontrolsüz güç, güç değildir…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Yorum Gönder