Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )

Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )Hukuk Adamı - Siyasetçi 1961 Kurucu Meclis CHP Nevşehir Üyesi 1973-1977 CHP Nevşehir Milletvekili

Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )

Mehmet Zeki Tekiner

Hukuk Adamı - Siyasetçi
1961 Kurucu Meclis CHP Nevşehir Üyesi
1973-1977 CHP Nevşehir Milletvekili
1955-1957, 1966-1973, 1978-1980 CHP Nevşehir İl Başkanı
1 Mart 1929 - 17 Haziran 1980

1929 yılında Nevşehir’de dünyaya geldi. Dört çocuklu bir ailenin ilk erkek çocuğu olması sebebiyle Tekiner, çocukluğunu Ankara’da Varidat Müdürü olarak görev yapan babasının yanında değil, dedesinin isteği üzerine Nevşehir’de geçirdi ve öğrenimine burada başladı. O dönemde Nevşehir’de lise bulunmadığından Ankara’ya gelerek, lise öğrenimini Kurtuluş Lisesi’nde tamamlayan Tekiner, 1952 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Tekiner’in ilk görev yeri savcı olarak atandığı Adıyaman’ın Besni ilçesiydi. Bir yıl sonra ise serbest avukatlık yapmak üzere yaşamının geri kalanını geçireceği memleketi Nevşehir’e geri döndü. 1951 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye oldu. 1955 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Nevşehir İl Başkanlığı görevini üstlendi. 27 Mayıs’ın ardından 1961 yılında Nevşehir il temsilcisi olarak TBMM’de Kurucu Meclis Üyeliği yaptı ve 1961 Anayasası'nın hazırlanmasında bir hukukçu olarak etkin rol aldı. Muhtelif tarihlerde il başkanlığı yapan Mehmet Zeki Tekiner, 1973’te Nevşehir CHP Milletvekili seçildi. 1977 yılındaki senatör adaylığının ardından öldürüldüğü güne kadar il başkanlığı görevine devam etti. Nevşehir’de genelde siyasi davalarda ilk adres olarak başvurulan ve bu davaları hiçbir karşılık beklemeksizin üstlenen, Orta Anadolu’nun kanaat önderlerinden olan evli ve üç çocuk babası Avukat Mehmet Zeki Tekiner, 11 Şubat 1980 tarihinde evinde uğradığı silahlı saldırıdan yaralı olarak kurtuldu, 17 Haziran 1980’de şehir merkezinde uğradığı ikinci silahlı saldırı sonucu ise hayatını kaybetti.
Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )
C.H.P Nevşehir il başkanlığı arkadaşlarıyla

18 Haziran 1980 günü Nevşehir’de düzenlenen cenaze töreninde konvoya çapraz ateş açıldı, çok sayıda milletvekili ve vatandaş yaralandı. O gün omuzlarda taşınan Tekiner’in naaşı hedef alındı. İnfial sırasında yirmi dakika yerde kalan tabuta 13 kurşun isabet etti. 19 Haziran 1980 günü ise Ankara, Tekiner’i, içindeki bitmez tükenmez hoşgörü ve sevginin büyüklüğüne yaraşır bir kortejle, son yolculuğuna uğurladı.




Neden Öldürüldü?

Mehmet Zeki Tekiner gerek Kurucu Meclis üyeliği, gerek milletvekilliği, gerekse uzun yıllar sürdürdüğü il başkanlığı süresince, tabir yerindeyse “Nevşehir halkının derdine koşan” kişi olur.

Nevşehir’de sadece sol davaların avukatı olmaktan öte, yoksul köylülerin de davalarına bakan tek avukattır. Öyle ki baro, kendisine başvuran köylüleri davalarına bakması için doğrudan Mehmet Zeki Tekiner’e yönlendirmektedir.

Sendikal hareketin ve meslek örgütlenmesinin önemine inanan Tekiner aynı zamanda, DİSK’e bağlı sendikaların ve Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖBDER) üyesi öğretmenlerin avukatlığını üstlenir.

Her ne kadar onu öldürenler ve azmettiriciler Zeki Tekiner’i, “Nevşehir’deki sol örgütlenmenin elebaşı” olarak tanımlasalar ve cinayeti bu ifadelerle gerekçelendirseler de, Zeki Tekiner’in hedef seçilmesinde, Nevşehir halkı ile arasında kurduğu sevgi, saygı ve en önemlisi güvene dayalı ilişkinin rolü çok büyüktür. Çünkü milletvekilliği süresince bile Nevşehir’den ayrılmayan, tüm hukuk birikimini halka yardım için kullanan Tekiner’in olmadığı bir Nevşehir artık tamamen “ele geçirilebilir”dir.

Özellikle 1970’li yılların ortalarından itibaren Nevşehir’de ülkücü hareket taban bulmaya ve gelişmeye başlar. Dönemin tanıklarına göre, Zeki Tekiner, o yıllarda ülkücü hareketin çeşitli illerde hazırlattığı “Ölüm Listeleri”nin Nevşehir bölümünde ilk sıradadır.

30 Haziran 1979 tarihinde Alparslan Türkeş ve MHP Konvoyu, Ürgüp Aksalur Kiraz Festivali için Ürgüp’e doğru yol alırken, Avanos’ta konvoy sol görüşlüler tarafından taşlanır. Konvoy Ürgüp Yolu’na çıktığında, Ürgüp’ten bir davadan dönen Zeki Tekiner, Türkeş’in yanındaki resmi koruma polislerinin havaya ateş edip, slogan attıklarına tanık olur. Bunun üzerine konvoyu durduran Tekiner, resmi koruma polislerine “Siz devletin memurusunuz, devletin silahını bu şekilde kullanamazsınız” diyerek çıkışır. Alparslan Türkeş’le göz göze gelirler ve herhangi bir olay olmadan konvoy yoluna devam eder. Bu olayın ertesi günü Avanos ilçesinde bir kahvehane beş ülkücü militan tarafından taranır ve sol görüşlü bir kişi hayatını kaybeder. Tekiner bu davada maktulun avukatlığını üstlenir. Dava sonucunda sanıklardan Ömer Ay, yedi ay tutukluluk süresinin ardından delil yetersizliğinden, 18 Şubat 1980 tarihinde beraat eder.

Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nın Ülkücü Gençlik Derneği’ni kapatma ihtimaline karşı 9 Mart 1980’de Ülkü Yolu Derneği (ÜYD) kurulur ve genel merkezi Nevşehir olarak belirlenir. Derneğin kurucusu ise Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu olan Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD)’nin 2. Başkanı, aslen Nevşehirli olan Abdullah Çatlı’dır. Ülkü Yolu Derneği’nin İç Anadolu Eğitim Sorumlusu Ömer Ay’dır. Ay’ın Abdi İpekçi cinayetinde Mehmet Ali Ağca ve Mehmet Şener’e yardım ve yataklık ettiği ve onlara pasaport sağladığı bilinmektedir.

Dönemin Nevşehir Emniyet Müdürü, ülkücülere yakınlığıyla bilinen Haydar Tek’tir. Tek, Şubat 1980’de Nevşehir’deki terör olaylarını önleme gerekçesiyle 20 kişilik bir “Vurucu Tim” kurduran kişidir. Aynı Emniyet Müdürlüğü’nde adı Susurluk’ta da duyulan Özel Harekâtçı İbrahim Şahin, Genel Bilgi Toplama (GBT) biriminde komiser yardımcısıdır. Ömer Ay, Abdullah Çatlı, Mehmet Ali Ağca ve Mehmet Şener’in Nevşehir Emniyeti’nden aldıkları pasaportlarda İbrahim Şahin’in imzası bulunmaktadır. Kentte askeri kanatta da ülkücü etki azımsanmayacak ölçüdedir. Öyle ki, dönemin tanıkları, sol görüşlülere yaptığı işkencelerle anılan ve rütbesini aşan bir yetkiye sahip olduğu iddia edilen Jandarma Yüzbaşı Kemal Şanlı ve Jandarma Alay Komutanı Özgün Özcan’ın taburda Haluk Kırcı, Abdullah Çatlı gibi ülkücü militanların talim yapmasına olanak sağladığını ifade etmektedir.

Devlet, asker ve MHP tarafından, Nevşehir’de ülkücü görüş öylesine etkin kılınır ki; Nevşehir, aranan birçok ülkücü militanın saklanıp, korunduğu bir şehir olur. Nevşehir artık “kurtarılmış bölge”dir.

Uzun süredir izlenmekte olduğu anlaşılan Tekiner’in evinin kapısı 11 Şubat 1980 günü çalınır ve dış bahçe kapısında üç kişi belirir. 20-30 metre mesafeden üç farklı “el”den sekiz el ateş edilir ve saldırganların karanlıkta hedefi seçememesi ve yerin eğimli olması nedeniyle kalbine hedef alındığı düşünülen kurşunlar Tekiner’in kasığına ve bacağına isabet eder. Bu ilk uyarıdır. Aldığı tehdit mektuplarını ailesinden gizleyen ve çevresindekilere yakın zamanda bir saldırıya uğramasının olası olduğunu söyleyen Tekiner haklı çıkmıştır.

Tekiner’in vurulmasından sonra şehirde bu olayın arazi ihtilafından kaynaklandığı yönünde söylentiler yayılmaya başlar. Hatta bu söylentilerin bizzat Nevşehir Valisi Fevzi Alaloğlu’ndan kaynaklandığı yönünde görüşler de öne çıkmaktadır. Olaydan sonra ailesi, arkadaşları ve partililer Tekiner’den bir süre Nevşehir’den uzaklaşmasını ister. Ancak bunu kabul etmeyen Tekiner, Nevşehir CHP İl Başkanlığı görevine devam eder.

Vurulmasının ardından Emniyet Müdürlüğü’nce olayla ilgili yeterince inceleme yapılmamasının yanında, korunması yönünde de hiçbir tedbir alınmayan Tekiner, bir süre sonra ilçe başkanlarının ısrarı üzerine, Nevşehir Valisi Fevzi Alaloğlu’yla görüşmeye gider. Ancak Vali, olayın siyasi yönünü görmezden gelmekte ısrarcıdır. Devletin bu konuda herhangi bir tedbir almayacağını fark eden partililer Tekiner’i (olabildiğince yalnız bırakmamaya çalışırlar) kendileri korumaya başlar.

O günlerde Ülkücü Gençlik Derneği Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, 2. Başkan Abdullah Çatlı ve Hukuk Masası Şefi Ali Kaçar silahlı eylemleri gerçekleştirmek üzere cezaevlerinden ülkücü militanların kaçırılmasına karar verir. 1960’lı yılların sonundan itibaren komando kamplarında eğitilen ülkücü militanlar Genel Merkez tarafından oluşturulan ölüm listelerinin tetikçileri olarak çalışmaya başlar. Bunlardan biri de, 1977 Şubat ayı sonlarında polis memuru olduğunu sonradan öğrendiğini iddia ettiği bir şahsı öldürmeye teşebbüsten İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesince 14 yıl hapis cezasına çarptırılan ve Konya Kapalı Cezaevi’nde yatmakta olan Mehmet Onur Miman’dır. 30 Nisan 1979 tarihinde sabah 9 sularında Miman, Orhan Ölmez isimli bir başka ülkücü ile birlikte çöp kamyonuna saklanarak cezaevinden kaçar. Önce İzmir’e, ardından Ankara’ya gider. Ankara’da Ülkücü Gençlik Derneği’ne giden Miman, Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu ile görüşmek ister. Yazıcıoğlu ile görüşememesi üzerine “Fatih” kod adlı 25 yaşlarında yetkili bir başka kişi ile görüştürülür. “Fatih” kod adlı kişi Miman’ı Nevşehir’e gönderir. Bu kişi, ikiye ayırdığı on liranın bir yarısını Miman’a parola olarak verir. Bu yarım on lirayı Nevşehir’de Nevşehir ÜGD Başkanı Salih Büyükkaya’ya vermesini ve sonrasında Salih Büyükkaya’nın Genel Merkez’i arayarak paranın seri numarasını teyit ettirmesini söyler. 1979 Ekim ayında Nevşehir’e giden Miman, ÜGD’nin yatakhanesine yerleştirilir. Aynı günlerde yatakhanede “Gökhan Çirkin” kod adlı, adam öldürme, adam yaralama ve bombalama suçlarından birçok ilde aranan ülkücü militan Uğur Coşkun da kalmaktadır. Cezaevinden kaçırıldıkları sırada sahte kimliği de hazırlanan Miman’ın yeni adı “Şeref Turan”dır. Miman, dernekte İl Sorumlusu ve Eğitim Seminercisi olarak görevlendirilen Nevşehir Ticaret Lisesi’nde Türkçe Öğretmeni olan Ömer Ay ile tanışır. Ömer Ay, Uğur Coşkun ile Mehmet Onur Miman’a kendilerinin kaçak ve cezaevi firarisi olduğunu bildiğini ve bundan sonra onlarla kendisinin ilgileneceğini söyler. Miman ve Coşkun bu tarihten sonra Ay’ın evinde kalmaya başlar. 1980 Haziran ayı başında Ömer Ay, Coşkun ile Miman’a “Gün Sazak cinayetine misilleme olarak solcuların avukatlığını yapan ve Nevşehir’de tüm solu örgütlediği düşünülen Avukat Mehmet Zeki Tekiner’in öldürülmesi kararının alındığı”nı ve tetikçi olarak da kendilerinin belirlendiğini söyler.

1 Haziran 1980 gecesi Ömer Ay Abdullah Çatlı’dan alınan arabayla tetikçileri Mehmet Zeki Tekiner’in evinin civarında keşfe götürür. Ertesi gece ülkücü Mehmet Yurtyapan ve tetikçilerin de bulunduğu Ömer Ay’ın evine, derneğin silah sorumlusu ülkücü militan Bender Üzümcü gelir. Üzümcü’nün yanında 2 adet 7.65 mm tabanca, 1 adet 14’lü ve 1 adet “kasalı” tabir edilen gestapo tipi tabanca vardır. Tabancalardan 14’lü Mehmet Onur Miman’a, 7.65 mm tabanca ise Uğur Coşkun’a verilir. Ertesi gün bu iki tetikçi şehir merkezinde bir ev kiralar ve Ömer Ay onlara Adliye civarında Zeki Tekiner’i göstererek, vuracakları kişinin o olduğunu belirtir. Cinayetin bir an önce gerçekleştirilmesi talimatına karşılık, tetikçiler uzun süre görevi yerine getiremezler. Mehmet Onur Miman 29.05.1981 tarihli ifadesinde o günleri şöyle anlatır:

“Gerçekten Zeki Tekiner’i birkaç kez gördük. Belki durum daha müsaitti. Fakat aramızda konuşmamıza rağmen gerek benim ve gerekse Gökhan Çirkin’in, öldürmek pek içimizden gelmiyordu. Ancak talimatı almamızdan uzun süre geçmişti ve Ömer Ay bizi sürekli sıkıştırıyordu. Talimatı aldıktan sonra da geri dönmek ve yapmamak mümkün değildi. Korkulduğu, becerilemediği şeklinde yorumlanabilirdi. Her gün gittiği yeri tespit etmek ve peşinde dolaşmak bıkkınlık vermişti. Her ne kadar Ömer Ay ‘Bu işi bitirin, fakat olay yerinden yakalanmadan kaçın, ondan sonrasına karışmayın’ demişse de anlattığım gerginlik sebebiyle nerede ve ne zaman olursa olsun bu işi bir an önce bitirmek, yakalanmamız pahasına da olsa bu işi yapmak üzere karar aldık. Olay günü kahvede otururken Gökhan Çirkin’in gelerek Zeki Tekiner’in dükkana girdiğini söylemesi üzerine hemen hareket ettik.”

17 Haziran günü, Zeki Tekiner’in, o sırada bakkalda bulunan ve ona adeta siper olan Yavuz Yükselbaba ile birlikte öldürmesinin ardından Nevşehir’de artık süreç tamamlanmış, “elebaşı”nın öldürülmesiyle seçilmiş bir Orta Anadolu kentinde yürütülen zorlu sol mücadelenin sonuna gelinmiştir.

Suikast Anı

Mehmet Zeki Tekiner, 11 Şubat 1980 tarihinde evinin bahçesinde uğradığı silahlı saldırıdan yaralı olarak kurtulmasından 4 ay kadar sonra, 17 Haziran 1980 sabahı Ürgüp’e gitmek üzere yola çıkar. Bu sırada takip edildiklerini fark eden taksi şoförü Tekiner’i uyarır ve yöreyi iyi bilmesi sayesinde izlerini kaybettirirler. Öğleden sonra Nevşehir’e dönen Tekiner saat beş sularında CHP Nevşehir Merkez İlçe Yöneticisi olan ve aynı zamanda bir bakkal dükkânı işleten Yavuz Yükselbaba’nın dükkânına gider.
Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )
Yavuz Yükselbaba

Dükkânda o sırada üç arkadaşının yanı sıra dokuz ve on beş yaşında iki de çocuk vardır. Dükkânın en arka tarafına oturan Tekiner arkadaşlarıyla sohbete başlar. Yakındaki kahvehaneden çay istenir ancak her zamankinin aksine birkaç kez istenen çay bir türlü gelmez. Bu esnada içeri iki kişi girer ve dükkân sahibi Yavuz Yükselbaba’ya “Sigara” diye bağırarak silahlarını çıkarır. Tetikçilerden Mehmet Onur Miman Tekiner’e ateş ederken, diğer tetikçi Uğur Coşkun olaya müdahale etmek isteyen Yükselbaba’nın başına iki, göğsüne bir el ateş eder. Oturmakta olan Tekiner’in ilk kurşun göğsüne isabet eder, yere düşmesinin ardından her iki bacağına ve kasığına olmak üzere üç isabet daha alır. Yavuz Yükselbaba o anda hayatını kaybeder. Ellerinde silahlarıyla şehir merkezinde bulunan bakkal dükkânından çıkan tetikçiler Ülkü Yolu Derneği’ne doğru yürüyerek olay yerinden uzaklaşırlar. Caddede bulunan kalabalığın içinde olan ve Tekiner’i hastaneye götüren tanık, olay sırasında bir sivil polisin de orada olduğunu ve olayı izlediğini söyleyecektir. Gerek sözü edilen sivil polis gerekse olaya tanıklık eden kalabalık arasından kimse tetikçilere müdahale etmez. Olay ikisi çocuk dört kişinin gözleri önünde gerçekleşir. Yaralı olan Tekiner yürüyerek dükkândan çıkar ve sözü edilen tanık tarafından Nevşehir Devlet Hastanesi’ne götürülür.

Tekiner, “Dikkatli ol, ölmediğimi anlarlarsa takip ederler ve yine gelirler. Bunlar beni ilk vuran kişiler” diyerek tanığı uyarır. Hastaneye vardıklarında üst kata yürüyerek çıkar ve sedyeye yatar. Günlerden salıdır, hafta içi ve saat 18:00 olmasına karşın hastanede genel cerrah yoktur ve Tekiner’e ilk müdahaleyi bir kadın doğum doktoru yapar. Ancak Mehmet Zeki Tekiner, vücuduna isabet eden dört kurşundan bir tanesinin kalbine denk gelmesi ve aşırı kan kaybetmesi nedeniyle kurtarılamaz.

Şehir merkezinde olmalarına ve civarda sürekli polis bulunmasına rağmen o gün olayın gerçekleştiği bakkal dükkânına polis çok geç gelir. Olayın 9 yaşındaki görgü tanığı, amcası Yavuz Yükselbaba’nın kanlar içindeki cesedinin uzun süre, üzeri bile örtülmeden yerde beklediğine ve kim olduğu bilinmeyen sivil bir aracın gelerek cesedi battaniyeye sararak götürdüğüne şahit olur.

Olay günü Nevşehir emniyetindeki bir başkomiser, polis ekibini “yanlış” yönlendirir, tetikçilerin aslında gittikleri yönün aksine, tam ters yöne, Göre yoluna kaçtıkları bilgisini verir. Tetikçiler dört gün şehir merkezinde kiraladıkları evde saklanır, bu süre zarfında ihtiyaçları Ömer Ay’ın talimatıyla Ülkü Yolu Derneği tarafından karşılanır. Olayın tanıklarından biri tetikçilerin Nevşehir’deki ülkücü öğretmenlerden birinin evini kiraladıklarını ve o evde saklandıklarını defalarca emniyete bildirmesine karşın güvenlik güçlerini ikna edemediğini söyler. Dördüncü günün sonunda tetikçiler Ömer Ay tarafından Hacıbektaş’a bağlı Avuç Köyü’ne kaçırılır, burada Mehmet Duran Biçici’nin evine yerleştirilir ve daha sonra yine Ömer Ay tarafından arabayla alınarak Kayseri’ye kaçırılır.

Cenazesi


Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )
18 Haziran 1980 günü, Tekiner ve Yükselbaba’nın cenaze namazları Nevşehir Kurşunlu Cami’de kılınacak, Yükselbaba Nevşehir’de defnedilecek ve Tekiner’in naşı Meclis Töreni yapılmak ve Ankara’da defnedilmek üzere yola çıkarılacaktır. O gün CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve 100’ün üzerinde milletvekili ve senatör cenaze için Nevşehir’e gelir ve CHP örgütü tarafından İçişleri Bakanlığı’na bir gün öncesinden cenaze törenine katılım ile ilgili bilgi verilir. Nevşehir’e gelen konvoy şehre girer girmez otobüslere doğru sözlü saldırılar ve ardından bir taş yağmuru başlar. Otobüslerin camları kırılmış ancak kimse olaylara müdahale etmemiştir. Otobüsler bu halde cenazeleri almak üzere hastanenin önüne gelir, bekleyen kalabalığa Genel Başkan Bülent Ecevit bir konuşma yapar. Ecevit konuşmasında tüm Nevşehirlilere başsağlığı diler ve Zeki Tekiner’in; Türk halkının mutluluğu uğrunda, barış uğrunda, özgürlük uğrunda verdiği mücadeleden yıldırmak isteyenlerin saldırısına uğradığını belirtir.

Ecevit, “Ulusun bir bölümünü düşman ilan edenler, kendi ulusunun insanlarını öldürtenler bu ulusun dostları olamazlar… Biz ölülerimizin başında bile kinden, intikamdan söz etmeyiz. Yüreğimiz kanasa da ağlarken kimseye düşmanlık gütmeyiz. En yaslı günümüzde de düşmanlıkların kurbanı olan sevgili arkadaşlarımızın cenazeleri başında da ancak dostluk çağrısında, sevgi çağrısında bulunuruz. Çünkü biz insan severiz. Çünkü biz Türk ulusunu severiz...” der.
Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )

Ecevit’in konuşmasının sona ermesinden sonra cenazeler, cenaze namazının kılınması için camiye götürülmek üzere omuzlara alınır. Kortej, Cumhuriyet Caddesi’ne çıktığında, Abdullah Çatlı’nın 1980’de kurduğu Ülkü Yolu Derneği’nin olduğu sokakta hakaret ve nefret dolu sloganlar atan 50-60 kişilik bir grupla karşılaşır. Grubun bulunduğu sokağın tam karşısında, inşaat halinde olan yedi katlı bir binadan ve onun karşısındaki TEK binasının çatısından cenaze konvoyuna otomatik silahlarla çapraz ateş açılır, bir yandan da taşlı sopalı saldırı yeniden başlar. Beşi milletvekili olmak üzere dokuz kişi yaralanır. Çatışma sırasında Muş Milletvekili Burhan Garip Şavlı kalçasından ve Gençlik Kolları Genel Sekreteri Mustafa Kemal Tekin ayağından kurşunla, milletvekillerinden Burhan Ecemiş, Hayri Mumcuoğlu ve Mukbil Abay taş ve darp sonucu yaralanır, Yücel Akıncı ise sırtına aldığı darbe sonucu omuru kırılarak bir çukura atılır.
Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )

O güne tanıklık edenler, infial sırasında cenazenin acısını daha da derinleştiren bir başka tabloyla karşı karşıya gelirler. Tekiner’in Türk Bayrağı’na sarılı naşı, 20 dakika kadar yerde kalır ve çapraz ateşe tutulan tabuta 13 kurşun isabet eder. Tekiner, 18 Haziran günü tekrar tekrar öldürülür. Ecevit gördüğü manzara karşısında bağırır: “Vurun, beni de vurun kalleşler.”

Görgü tanıklarının ifadelerine göre, Haluk Kırcı, Abdullah Çatlı, Oral Çelik ve Mehmet Ali Ağca’ya taburda ateş talimi yaptırdığı söylenen Nevşehir Jandarma Komutanlığı’nda görev yapan Yüzbaşı Kemal Şanlı’nın, ortamı provoke etmek için ilk ateşi açtığı iddia edilir. Yüzbaşı Kemal Şanlı o dönemde özellikle sol görüşlü kişilere yaptığı işkencelerle ün salmış bir askerdir. Korteje yapılan saldırı Valilik ve Emniyet Müdürlüğü’ne 50 metre mesafede gerçekleşmesine karşın, olaylara müdahale edilmez. Olay sırasında, Nevşehir Komando Birliği şehir dışında görevdedir ve il merkezinde sadece 80 polis görev yapmaktadır. Vali Fevzi Alaloğlu olayları odasından izlemiş, Emniyet Müdürü Haydar Tek ise hiç görülmemiştir. Yaklaşık 20 dakika sonra bir astsubayın ateş edilen binaya doğru ateş emrini vermesi üzerine kurşun yağmuru durur, tabutlar yerden alınır ve camiye götürülür.

Saldırılar sırasında yaralananlar Nevşehir Devlet Hastanesi’ne götürüldüğünde hastanede hafta içi ve öğle saatleri olmasına karşın, diş hekimi haricinde doktor bulunamaz. Bunun üzerine yaralılar bir araca bindirilerek Ankara’ya gönderilmek istenir, şehrin çıkışında yaralıları taşıyan araca da taşlı saldırılar devam eder.
Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )

Ecevit olayları anlatmak ve Başbakanı aramak üzere vilayete geldiğinde telefonların da çalışmadığı görülür. Anlaşılan, Nevşehir’in diğer kentlerle bağlantısı tamamen kesilmiştir. Bir süre sonra telefon hattı açılır, ancak bu kez de Başbakan Ankara’da bir türlü bulunamaz. Ecevit, Başbakan Demirel’in özel kalem müdürüne Nevşehir’de can güvenliği olmadığını, beş milletvekilinin yaralandığını ve buraya yeterli devlet desteği gelmeden Nevşehir’i terk etmeyeceğini bildirir. Bir saat geçmesine karşın Başbakanlık’tan bir haber gelmeyince Ecevit, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’i arar ve bu görüşme sonrasında Kayseri Hava İndirme Tugayı’ndan 500 komando Nevşehir’e gönderilir. Aradan bir buçuk saat geçtikten sonra Başbakan Ankara’da bulunabilir ve Ecevit mevcut durumu kendisine aktarır. Telefonu alan Nevşehir Valisi ise olayların abartıldığını söyleyince Ecevit tekrar telefonu alıp, valinin bu teşhisleriyle burada can güvenliğinin sağlanamayacağını belirtir. Bu sırada bir grup partili camiye giderek cenaze namazlarının kılınmasını sağlar. Yavuz Yükselbaba defnedildikten ve şehirde güvenlik sağlandıktan sonra milletvekilleriyle birlikte Tekiner’in ailesi saat 19.20’de Nevşehir’den ayrılır. Civar illerden cenazeye katılanlar geri dönmek için garaja gittiklerinde otobüs bulamaz, otobüs sahiplerinin tehdit edilerek halkı taşımaları engellenir.
Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )

Tüm bu olayların ardından Nevşehir Emniyet Müdürü Haydar Tek 17 kişinin yakalandığını duyurur ancak yakalanan kişilerin Ordu’dan çalışmak için gelen mevsimlik işçiler olduğu anlaşılır. Gerçek, polisin hiçbir şekilde araştırma yapmadığı ve belki de suçluları koruduğunu göstermektedir.

Bu arada Ankara’da parti yetkilileri olaylar hakkında bir basın duyurusu yayınlar, bunun üzerine İçişleri Bakanı Mustafa Gülcügil Meclis’te şu açıklamayı yapar: “Camiye giderken CHP Çanakkale Milletvekili ateş etti. Bunun üzerine halk arasından ateşe cevap verildi. Devleti aradığı zaman devlet Ecevit’in yanındaydı.” (Sözü edilen milletvekili CHP Genel Sekreter Yardımcısı İmadettin Elmas’tır ancak, sonrasında yapılan balistik incelemeler sonucu Elmas’ın silahının hiç ateşlenmediği saptanır.)
Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )

Ertesi gün, 19 Haziran 1980’de Mehmet Zeki Tekiner’in cenazesi için ilk tören yoğun güvenlik önlemleri altında Ankara’da CHP Genel Merkezi’nin önünde saat 10.30’da yapılır. Çevre Sokak’tan Cinnah Caddesi’ne kadar hınca hınç dolu olan partililere Ecevit burada da bir konuşma yapar:

“Nevşehir CHP İl Başkanı değerli ve yürekli arkadaşımız Zeki Tekiner’i yitirmiş bulunuyoruz. Kendisi uzun yıllar, bir CHP’li olarak, Kurucu Meclis üyesi olarak, Milletvekili olarak, İl Başkanı olarak Türkiye’de özgürlüğün yaşaması, demokrasinin güçlenmesi ve ülkemize barış gelmesi için mücadele verdi. Ve bunlar uğrunda sonunda Zeki Tekiner canını verdi. Allahtan kendisine rahmet dilerim. Zeki Tekiner’i öldürenler, bir anayı evladından yoksun bıraktılar, bir anayı da eşinden yoksun bıraktılar, üç küçük yavruyu babalarından yoksun bıraktılar. Ailelerini, bir aileyi değerli evlatlarından yoksun bıraktılar. Nevşehirlileri ise kendilerinin özgürlüğü için, insanca yaşamak hakkı için ve Nevşehirlilerin, Türk halkının can güvenliği için uğraş veren yürekli bir hemşerilerinden ayırdılar. Zeki Tekinerimizi ve onun değerli mücadele arkadaşı, partili arkadaşı, partili arkadaşımız Yavuz Yükselbaba’yı da öldürdüler. Onları öldürenlerle birlik olanlar dün, cenazelerin kaldırılmasına bile engel olmak istediler. Türk bayrağına sarılı tabutlar üstüne ve onları camiye taşıyanların üstüne ateş açtılar. Milletvekillerimiz, senatörlerimiz ve bir gencimiz yaralandı…
Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )

Düşman uluslar bile birbirlerinin cenazesine olsun saygı gösterirler. Dün Nevşehir’de cenaze töreninde yaratılmak istenen durum, işgal altındaki ülkelerinde bile görülmeyecek durumdu. Kendi milletinin bir bölümüne düşmanlık ilan edenler milliyetçi olamazlar. Kendi dindaşlarının cenazesine ateş edenler dindar olamazlar…”

Ecevit’in bu konuşmasının ardından CHP Genel Merkezi’nden TBMM’ye büyük bir cenaze korteji polis korumaları eşliğinde yürür, saat 11.00’daki Meclis Töreni’ne CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve Cumhuriyetçi Güven Partisi Genel Başkanı Turhan Feyzioğlu dışında diğer parti temsilcileri ve Başbakan Süleyman Demirel katılmaz. Törenin ardından Tekiner’in naşı Ankara Cebeci Mezarlığı’nda defnedilir.

TRT’nin Ana Haber Bülteni’nde tüm bu cenaze olayları, CHP yöneticilerinin bir hatası olarak verilir. Haberde, Nevşehir Valisi Fevzi Alaloğlu, ilk ateşi milletvekillerinin açtığını ve inşaat halindeki bir binadan kalabalığın üzerine ateş açıldığı yolunda herhangi bir ize rastlanmadığını bildirir. Hatta Vali, CHP milletvekillerinin kendi kendilerini yaralamış olabileceğini söyleyecek kadar ileri gider.

T.B.M.M cenaze töreni
Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )

Zeki Tekiner Cinayeti (17 Haziran 1980 )

Kaynak:Toplumsal Bellek Platformu
Etiketler:

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget