Düşünün lütfen:
Saatte 90-100 kilometre hızla gidiyorsunuz ve birden bire sağ tarafınızda üzerinize taş düşebileceğini belirten bir tabela görüyorsunuz... Ne yaparsınız?
Ben ne yaptığımı söyleyeyim:
Kendimi Allah’a emanet edip, o tabelayı oraya dikerek görevlerini yaptıklarını sanan yetkililere küfrederim!
Çünkü 90-100 kilometre hızla giderken, üzerime yağması muhtemel taşlara karşı yapabileceğim başka hiçbir şey yoktur!
İşin ilginci kimse de çıkıp o tabelayı oraya diken Karayolları yetkililerine sormaz:
“Kardeşim madem yolun bu bölümünde heyelan tehlikesi olduğunu biliyorsunuz; o zaman neden bizim o yolu kullanmamıza izin veriyorsunuz? Neden bir tabela yerleştirip çekip gideceğinize, heyelan riskini ortadan kaldırmıyorsunuz?”
“Dikkat! Heyelan bölgesi” tabelasının konulmasında tek amaç vardır:
Birilerinin başına taş düştüğünde, “Ben uyarmıştım” diyerek, sorumluluktan kurtulmak!
Aynı şey bugünlerde ilginç bir şekilde ekonomide yaşanıyor!
Sandık sonuçları netleşinceye kadar ağızlarından “Ekonomimiz güçlü, cari açık sorun değil” sözlerini düşürmeyenler, birden bire “kriz çığırtkanlığı”na başladı...
Üstelik bu defaki çığırtkanlar bizzat ekonominin direksiyonundakiler!
Yani iktidardakiler!
Önce AKP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, dünya ekonomisi üzerinde kara bulutların dolaştığını belirterek, “Türkiye’ye olumsuz etkileri olacaktır. O yüzden tedbirli olun. Ne varsa onu tutun. Fazla harcamayın” dedi...
Ama bu “beylik öneri”yle yetindi...
Parası olmayanların ve zaten harcamayanların ne yapacaklarını...
Parası olanların harcamamaları durumunda da esnafın, tüccarın başına neler gelebileceğini söylemedi!
Sonra ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Dünyadaki olumsuz senaryoların bize yansımasına hazır olmamız gerekir” diyerek “uyarı” görevini yapmış oldu...
İyi de biz tıpkı o anlamsız “Dikkat! Heyelan bölgesi” tabelası örneğinde olduğu gibi, “Aman, kriz geliyor” diye uyarılmak istemiyoruz ki?
Bu krizin neden patlayacağını...
En çok hangi sektörleri etkileyebileceğini...
İşsiz kalıp, kalmayacağımızı...
Ekmek-yağ almak için kuyruklara girip girmeyeceğimizi...
Ülke ekonomisinin ve aile ekonomimizin ne oranda bir zarara uğrayabileceğini...
Ve bizi yönetenlerin ne gibi önlem aldıklarını öğrenmek istiyoruz...
Başbakan’a ve tüm ekonomi yöneticilerine soruyorum:
Madem kriz tehlikesi var, zırt pırt bizi uyaracağınıza gerekli önlemleri alsanıza...
Yoksa bu uyarıları sadece, başımıza taş düştükten sonra, “Ben sizi uyarmıştım” demek için mi yapıyorsunuz?
18’İNCİ GÜN!
İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Hüseyin Çapkın...
Melek Doğan isimli ehliyetsiz bir sürücü, bundan
4 Temmuz’da Ümraniye’de Yazgülü Keleş’e çarptı...
On beş metre sürükledi ve ölümüne neden oldu.
Sonra da kayınvalidesine ait aracın ruhsatını ve iki çocuğunu alıp kayıplara karıştı!
Ve ne ilginçtir ki; emrinizdeki polis teşkilatı, insanlıktan nasibini almamış bu kadını 18 gündür bulamıyor!
Sayın Çapkın; lütfen yanıt verin:
Melek Doğan’ı çarşafa saklandığı için mi bulamıyorsunuz?
Çarşafsız olsaydı, şimdiye kadar çoktan yakalamış olmaz mıydınız?
Günün Sorusu
AKP’li yöneticilerin ve bakanların uyarılarıyla tüylerimizi diken diken eden ekonomik kriz gerçekten çıkabilir mi? Yoksa yapılan sadece örneğine binlerce kez tanık olduğumuz “kriz ticareti” mi?
Meclis TV ve eylem!
AKP Meclis Grubu, kaşla göz arasında bir karar aldırdı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nun bütün oturumlarını canlı yayınlayan Meclis TV’nin yayın süresini kısalttı.
Meclis TV bundan sonra haftada üç gün, 14.00 - 19.00 arasında canlı yayında olacak. Kısıtlamanın nedeninin muhalefetin kürsüdeki konuşmaları, ‘propagandaya çevirmesi’ olduğu belirtiliyor.
1995’ten bu yana devam eden uygulama, bir anda, “Ben dedim oldu” ile bitti...
CHP ile MHP, Meclis açıldığında bu kararı protesto için eylem yapacakmış...
Peeehhh...
Görürsünüz; MHP zaten bu eyleme katılmaz, CHP de esip gürledikten birkaç gün sonra AKP’yle uzlaşma metni imzalayıp paşa paşa kabul eder!
Yorum Gönder