Dün BDP’li Sabahat Tuncel’in “30 Haziran 96’da askerlerin bayrak merasimi sırasında ‘hamile kadın kılığına girerek’ intihar saldırısında bulunan ve 8 askerin şehit olmasına, 29 askerin yaralanmasına neden olan PKK’lının anma töreninde” yaptığı konuşma “terör baskısı altında atılan adımların yanlışlığını” açıkça gözler önüne seriyor. Tuncel “Bugün rahat siyaset yapıyorsak, rahat konuşuyorsak bu arkadaşlarımıza borçluyuz” diyerek 8 askeri şehit eden PKK’lıyı övmüş. Oysa aynı Tuncel TBMM çatısı altında yıllarca milletvekilliği yapmıştır ve “rahat siyaset için teröre gerek olmadığını” iyi bilmesi gerekir.
BASKI İÇİN TERÖR!
Ama BDP Meclis’te iken de PKK’yı övmekten geri kalmadı, şimdi de övüyor. Oysa bir noktayı (hatta iki noktayı) unutuyor, “karşılıklı bir çatışmada ölmek ve öldürmek” başka, bir karakola gece yarısı saldırmak veya bir merasime Truva Atı gibi girip arkadan vurmak başka şeylerdir, ikinci şıktakiler alçakça eylemlerdir, dünyanın hiçbir yerinde de “insanca veya kahramanca bir eylem” olarak kabul edilemez. İkinci nokta ise o operasyonlar da durup dururken değil bu arkadan vurmaları, döşenen mayınları önlemek için yapıldı, yapılıyor.
Şimdi terör yeniden artmaya başladı, bence bu kez iki nedeni var; her ne kadar “yemin törenini boykot etmekle” yetindiler gibi görünse de “Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi ve seçilen diğer 5 KCK’lının da tahliye edilmemesi” bir, “özerklik ve diğer taleplerin acilen yerine getirilmesi” iki... Birinci nedenin benzeri hatta çok daha haksız bir durum CHP için de mevcut ama onlar demokratik yolla çözüm arıyorlar. İkinci neden ise artık çok ciddi, zira “terör baskısıyla her şeyin gerçekleşebileceği” gibi bir durum yaratıldığı için bundan sonra tüm talepler “yeni terör eylemleri” üzerine oturtulacaktır.
VATANA HELAL ETMEK..
Umarım yanılıyorumdur zira son terör kurbanlarından sonra yine faturayı “gencecik askerlerin, bebek sahibi subayların ödeyeceğini” düşünmek dayanılır bir üzüntü değil. Geçen hafta “Van’da devriye gezerken saldırıya uğrayan Şehit Astsubay Erkan Durukan”ın cenazesinde eşinin “Seni vatana helal etmiyorum” demesinin sebebi de budur. Silahların, cinayetlerin gölgesinde yapılan anlaşma başlatılıp, sonuçlanması da gecikirse cezasını şehit aileleri çekiyor, ömür boyu yanarak.
Gelinen bu noktada devlet BDP VE PKK ile sorun çözecekse elini çok çabuk tutmalıdır!
Hayvan haklarına ‘insan’lar sahip çıkar!
Gelen yığınla mektuptan görüyorum ki 21’inci yüzyılda hala “kendi cinsinden başka hiçbir canlıyla ilgilenmeyen- hakkını korumayan bir toplum” olmak çok kişiye ağır geliyor. Çok sayıda duyarlı, saygılı, kendisi ve ilgi alanları dışındaki sorunlarla da ilgili insanımız var ama bir şeyler yapılıp ülke çapında çözüm üretilmesi, belediyelerin harekete geçirilmesi, hayvanlara kötü muameleye ağır cezalar getirilmesi için organize edecek kurumlar gerekiyor.
Şişli Belediyesi’ni aradım, Başkan Sarıgül’ün Ayazpaşa’da büyük bir alanda açacağına söz verdiği “bakımlı, veteriner doktorları olan, devamlı kısırlaştırma ve tedavi yapılacak doğal hayvan parkı” için son kararı öğrenmek istiyorum, henüz cevabı öğrenebilmiş değilim. Dönelim İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne.. Gelen cevap yazısında; tedavi edilen hayvanların mikroçip takılarak takibinin yapıldığı Vetistanbul projesi anlatılıyor. Anadolu Yakası’nda Hekimbaşı’nda 40 dönümlük alanda, Avrupa Yakası’nda Kemerburgaz’da 90 dönümlük alanda kurulacak ormanda; hasta, yaşlı, bakıma muhtaç, sakat ve yavru hayvanların yanında tedavi sonunda ‘alındıkları ortama bırakılmayan’ hayvanların da doğal ortamda barınmaları sağlanacak”mış.
SÜPER HABER BU İŞTE!
Biliyor musunuz, bütün bu yazıları günlerdir ‘bu haberleri duymak ve duyurmak için’ yazmaktayım işte.. İstanbul ve Şişli Belediyelerinden başlayıp diğer tüm belediyelerde benzeri yapılması gereken tamı tamına budur. Her belediye kendi sınırları içinde bunu yapsa, bunun yanında mahalle mahalle “sahipsiz hayvanları özenle, hırpalamadan alıp kısırlaştırsa” her yıl onbinlerce bebek hayvan sokaklarda telef olmadığı gibi, kendi il ve ilçe halklarıyla dayanışma yaratarak onların aç, susuz ve barınaksız kalmaları bile önlenebilir.
Eğer özellikle hasta ve bebek hayvanların yağmurda, karda, fırtınada, kızgın güneşte çaresizlik içinde nasıl sığınacak bir köşe, hamile hayvanların (ki çoğunun kendisi bebek yaşta) aradıklarını bir kez izlemiş olsanız, hastalanan bebeklerin nasıl kıvrandığını görmüş olsanız bana hak verirdiniz. Acaba bu yaz kapınızın önüne onlar için “bir kap su” bırakır mısınız?
Yarın HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Ahmet Kemal Şenpolat’ın mektubunu ve yer kalırsa hayvan gönüllülerinden gelenleri yazacağım. Bu arada Sayın Şenpolat’a söylemek isterim ki ben kesinlikle “HAYTAP neden bir şey yapmıyor” demedim,diyemem de zaten. ‘Hayvanlarla ilgili olarak il ve ilçe belediyeleri hakkında yazdığım yazılara HAYTAP gönüllülerinden haberler, bilgiler, destek geliyor, HAYTAP’ın kuruluş olarak sesi neden çıkmıyor acaba’ dedim. Aman onları üzmek istemem.
(Not: İstanbul Belediyesi’nin açacağı doğal parklar çok ideal görünüyor ama bu işler genellikle hep ertelenir. Tam olarak açılış tarihini bildirirlerse ben de duyuracağım.)
Yorum Gönder