Org. İlker Başbuğ tutuklandı, ok yaydan çıktı: Sırada kimler var? - Mustafa Mutlu

Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Genelkurmay Başkanı sivil bir savcı karşısında “şüpheli” olarak ifade verdi ve çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’a yöneltilen suçlama, ‘silahlı örgüt yöneticiliği ve darbeye teşebbüs...’

Dün gece yarısı alınan bu karar, Türkiye Cumhuriyeti için bir dönüm noktası...

Bu nedenle sorumluluk bilinci içindeki tüm yurtseverlere düşen tek görev var:

Soğukkanlılığı ve sağduyuyu elden bırakmadan, iddianamenin açıklanmasını ve yargılamanın başlamasını beklemek...




***


Kamuoyunda İnternet Andıcı olarak bilinen davada savcılık tarafından açılan soruşturma jet hızıyla tamamlandı ve mahkeme, İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nı, “Bunlar kağıt parçası”, yer altında bulunan lav silahlarını da “boru” olarak yorumlayan Başbuğ’un tutuklanmasına karar verdi.

Peki; şimdi ne olacak?

Eski Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek bu durumu iki gün önce şöyle açıklamıştı:

“Yüce Divan’da genelkurmay ve komutanların yargılanması 12 Eylül 2010 tarihindeki referandumla yürürlülüğe girdi. Ancak görevleriyle ilgili olarak suç işlemeleri dahilinde görev kapsamında olursa Yüce Divan’da yargılanmaları öngörülüyor. İkinci olarak suç tarihi itibariyle mesele ele alınacaktır. İnternet andıcındaki suçlamalar, eylemler önceki tarihe ait... Bu da değerlendirilecektir. Bu konuda yüce divanda yargılanması söz konusu değil tamamen Ceza Muhakemesi Kanu’nun 250 ve 251. maddeleri çerçevesinde yargılanacağı yer Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesidir. Orada yargılanması gerekir. Hukuk sitemi bunu öngörüyor.”




***


Tekrar ediyorum; dün geceki karar Türkiye Cumhuriyeti açısından bir dönüm noktası olabilir...

Çünkü tarihimizde ilk kez, devletin bütün askeri sırlarını ezbere bilen, binlerce önemli kararın altında imzası olan bir Genelkurmay Başkanı, şu anda cezaevinde...

Bu kararın çok daha önemli bir anlamı daha var:

Ok yaydan çıktı; bu saatten sonra 28 Şubat ve 27 Nisan süreçlerinde adı geçenlerin ve imzası bulunanların yargılanmaları işten bile değil...

Bu da demektir ki; topun azında en az iki eski Genelkurmay Başkanı ve çok sayıda emekli kuvvet komutanı bulunuyor...




***


Tek dileğimiz; bu soruşturmaların ve davaların Ergenekon’da olduğu gibi “yılan hikayesi”ne dönmemesi ve adaletin biran önce tecelli etmesi...

Biliyorum şaşkınsınız...

Ve belki de yüzlerce yazardan, hukukçudan, siyasetçiden, akademisyenden, bürokrattan ve sivil toplum örgütü yöneticilerinden sonra sıranın ilk kez bir Genelkurmay Başkanı’na gelmiş olmasından dolayı endişelisiniz...

Bundan sonra olabilecekleri düşünmek bile istemiyorsunuz...

Şuandaki düşünceniz ve tepkiniz ne olursa olsun; lütfen sadece gerçekleri anlamaya odaklanın...

Bana göre ilk planda ihtiyaç duyduğumuz tek şey bu...




*****


SEVİNDİM!

Önceki gün bütün haber siteleri, Filistin Başbakanı İsmail Haniye’nin BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı ziyareti sırasında, “Diyarbakır’ın özgür olduğunu görmek isteriz” dediğini haberleştirmişti. Ben de bu haberlerden yola çıkarak, bu sözleri eleştirmiştim.

Hem Haniye, hem de Demirtaş, yaptıkları görüşmede asla böyle bir söz söylenmediğini belirtmişler...

İlk kez bir haberin yalanlanmasından bu kadar mutluluk duyduğumu söylemeliyim...

Ve umarım; bu yalanlamalar da yalanlanmaz!




*****


Günün Sorusu

Ekmeğe gizli zam yapılmış; yani bir ekmek 300 gramdan, 250 grama düşürülmüş... Yoksulun ekmeği küçülüyor ama bizi yönetenlere göre ekonomi hâlâ iyiye gidiyor... Sorum onlara:

Aranızda şu yaman çelişkiyi açıklayacak bir babayiğit yok mu?




*****


İki diktatörün ibretlik öyküsü!

Tek adamdı, tek... Gözünün içine bakmak yürek isterdi! Muhalifleri onun adını duyduklarında korkudan titrer, yandaşları esas duruşta beklerdi.

Klasik anlamda bir “diktatör” müydü? Kesinlikle hayır!

Her defasında seçimle işbaşına gelirdi!

Hem de öyle yüzde 47, yüzde 49’la falan değil... Neredeyse kullanılan oyların tamamını alarak!

Ağzından çıkan kanundu. Gözüne girenin başına devlet kuşu konardı. Gözünden düşen ise yaşadığına bin pişman hale gelirdi.

Ve halkı, nasıl severdi onu bir bilseniz...

Yok yok, Saddam’dan, Kaddafi’den falan söz etmiyorum...

Anlatmaya çalıştığım kişi Mısır’ın devrik lideri Hüsnü Mübarek...

Bir zamanlar yanına bile yaklaşamayan savcılar, dün onun idamını istediler!

Nedeni belli: Arap Devrimi oldu, Mübarek’in devri bitti!

Kaderin cilvesine bakın ki; onun idamının istenmesinden bir gün önce de Türkiye’de tam 31 yıl sonra Kenan Evren’in müebbetle yargılanmasına karar verildi...

Oysa onun yaptırdığı anayasa, bu halkın tamamına yakının oylarıyla kabul edilmiş ve Evren de böylece “güvenoyu” almıştı...




***


Bu iki olayı neden mi yazdım?

Siz tahmin edin!

Mustafa Mutlu/VATAN

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget