"Sadullah Ergin, Türkiye’de hukuk garabetinden baş sorumlu bakandır.
Hukuk, ülkemizde bir zulüm hukukuna dönüştü, insanlar içeride boşuna yatırılıyor, tutukluluk bir ceza oldu, diyeceğiz..
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’de adaleti yerden yere vuruyor, en çok ceza alan ülke Türkiye, en fazla parayı ödeyen ülke Türkiye diye yazıp çizeceğiz..
Gazeteci tutuklamalarına Amerikan Büyükelçisi bile veryansın etti, Türkiye 148. sıraya düştü manşetleri atacağız...
Sonra kalkıp Adalet Bakanı için, efendi, konuşulabilir, her şeyi tartışmaya açık, yanlışları değiştirmeye hazır bir insan diyeceğiz...
Bu ikisinin bir arada olması zor.
Şüphesiz ki Adalet Bakanı, Erdoğan’ın dili, kulağı, uygulayıcısıdır. Aynı zamanda cemaatin de eşgüdümcüsüdür! Kendi başına ne kadar bir varlıktır, bilemeyiz. Ama bakanlığı ilgilendiren bütün uygulamalardan görünüşte o sorumludur.
Silivri’deki hücre hapislerinden tutun, Deniz Feneri savcılarının başlarına gelen bütün garabetlere ve HSYK’nin bütün tasarruflarına kadar...
Bir kadının İzmir’de yediği polis dayağına ve darp izlerine rağmen, “sağlamdır” raporu veren doktor kılığındaki zulüm mekanizmasının uzantısı görev yeri nöbetçisine kadar..
Otobüste dayak yiyen gençler için, dayak atan polislerden daha çok ceza istenmesine kadar..
Doğa direnişlerini terör örgütü üyesi suçlaması yapanlara ve gazetecilere hukuk terörü uygulayıcılarına kadar..
Hepsinin başında kendileri bulunuyor!
***
“Hukuk reformu” diye yutturulan yeni düzenleme, yanlış hukuku özünde hiç düzeltmeyecektir. “Gazeteciler hakkında 5000 dava düşecek” bir yandaş propagandasıdır! Bu davaların büyük çoğunluğu, Ergenekon vb. gibi siyasi davaların yasak olan soruşturma aşamasındaki “gizli” dosyalarını, sanıkları yerden yere vurmak ve savcıların bütün iddialarını gerçekmiş gibi topluma sunmak tetikçiliğiyle ilgilidir!
Hepsini içeri tıkmanın zeminini yaratan kara propagandaydı bu. Bu propagandanın Balyoz ayağındaki tetikçinin göğsüne, ayrıca bir de Gazeteciler Cemiyeti ödülü asılıyor, iyi mi!
Onlara “Hadi evlatlarım, suçmuş gibi görünse de merak etme, sonra sizleri kurtaracağız..” denildi. En büyük tetikçileri milletvekili yaptılar, büyük ödül olarak. Diğer yandaş tetikçileri de şimdi kurtarıyorlar. Tabii ki arada güme gitmiş gazeteciler de bundan yararlanacak...
Sadullah Ergin, yaşadığımız bütün hukuksal garabetlerin baş mimarı rolündedir; gülümsemesiyle, dışarıya verdiği efendilik izlenimiyle, her şeyi tartışabiliriz havasıyla, gerekirse düzeltiriz söylemiyle!
Her şeyi yapın, onunla bir milim ilerleyemezsiniz... Emirlerin uygulayıcısıdır, gülümser yüzünün ardında da bu vardır.
***
‘Tahrik’ indiriminin delili var mı?
Adalet kadınlar söz konusu olduğunda da kötü işliyor.
Önümde bir haber: “Korkunç cinayete tahrik indirimi.. kaçırdığı sevgilisini ailesi istemeyince boğup bahçeye gömdü. Mahkemede, cinayetten önce tartıştıklarını söyledi ve cezası müebbetten 15 yıla indirildi...”
Mahkeme, hangi verilerle ve delillerle katilin cinayeti “tahrik altında işlediği”ne kanaat getirdi? Eldeki tek “delil”, katilin mahkeme heyetine söyledikleri! Ve “iyi hali”!
Bütün katiller, mahkeme önünde “pişman”dır. “İyi hallidir”. “Tahrik” edilmiştir... Üstelik çoğu hayatında takmadığı kravatla “iyi izlenim” vermeye kalkışır. Amacı, işlediği büyük suçtan paçayı sıyırmadır...
“Tahrik delili” ortalıkta yoktur. Çünkü bunu teyit edecek tek kişi öldürülmüştür.
Mahkeme, “yaşasaydı, tahrik ettiğini söylerdi” gibi, öldürülmüş kadının yerine kendini koyup delilsiz karar veremez ve delil üretemez.
Kızın kafasını suya sokup boğarak öldüren (ve üstelik çok sevdiği elma ağacının altına gömdüm, diyen) insan kılığındaki ve ülkemizde mebzül miktarda bulunan bu alt insan türünün tek yeteneği, sahip olduğu kas gücüdür. Bu gücünü de, yararlı bir iş için değil, kendisinden zayıf insanları öldürmek için kullanmaktadır.
Beş on yıl sonra çıkacak ve yine kas gücüyle zayıf insanlara zarar verecektir..
Mahkemelerin bu tür kararları sayesinde!"
Orhan Bursalı/Cumhuriyet
Yorum Gönder