Fransız senatosunun kararını sadece Sarkozy'ye bağlamak kadar safça bir şey olamaz.Kararı sonuçta öyle ya da böyle parlamento almıştır.
Sayı azdı,vekâletti gibi mazeretler işin esasını değiştirmez.Fransa açık oynamış.Türkiye'nin AB üyeliğine de ipotek (ve veto)koymuştur.Bu bir tercihtir,saygı göstermek gerekir.
Küfrederek,ağız dalaşına girerek ne bu işler çözülür,ne de bir denge sağlanır,işin daha da ilginç yanı 'Fransa tarihi,kültürü,edebiyatı,sanatı,felsefesi ve devrimleri ile' asırlardır en fazla kaynaştığımız bir toplumdur
.Olayın en acı yanı da budur.bu kadar kaynaştığımız,yakınlaştığımız bir toplum (ve kültür)Türkiye'ye karşı hukuk dışı,uluslararası ilişkilerin felsefesine uymayan,ancak 'düşmana karşı' alınabilecek bir karar alıyor.
Kimse kendini kandırmasın; Sarkozy'yi günah keçisi yaparak işi geçiştiremeyiz; Fransa'nın en meşru organları,meseleyi kamu oyunda da tartışarak bu kararı almışlardır.
Daha dün Sarkozy'nin arkasına takılarak Libya'ya saldırmadık mı?Soğuk Savaş yıllarında Cezayir'e karşı Fransa'nın yanında tavır koymadık mı?
Hangi 'öteki'...
Esas sorun Türkiye'nin Fransa (ve Avrupa) tarafından 'öteki' olarak algılanmasında yatıyor.Yakın tarihimizde bu süreç yalnızca 1919-1938 döneminde değiştirilebildi.
İki bloklu dönemde Türkiye yine 'öteki' idi.Ancak kullanmaları gerektiği için sırtımızı sıvazlayıp 'Sen aslansın' dediler , 'öteki' olmadığımıza inandırdılar.
- Demokratikleşme eğilimleri güçlendiğinde ,'Olmaz,bu elbise size büyük gelir,henüz küçüksünüz' deyip kırptılar.
- Sanayileşme konusunda ,'Size gerekmez' diye geçiştirdiler.İleri teknolojiyi koklatmak istemediler,bizi sadece taşeron yaptılar.Ya da bütün bunları biz kabullenmiş olduk.Soğuk Savaş döneminde onlar için Türkiye ,'laik ama göstermelik bir demokrasiye sahip öteki' idi,öyle görmek istediler ;'şeklen Batılı olmak' size yeter de artar düşüncesindeydiler.
- Soğuk Savaş sonrasında ise 'gerçek öteki' tanımını yerleştirmeye başladılar . 'Türkiye Müslüman olduğu için bize göre ötekidir' fikrini geliştirerek biçimsel ötekiden gerçek ötekiye geçtiler.
Fransız Senatosunda kabul edilen kanun Türkiye'nin artık Fransa'nın gözünde'gerçek öteki'olarak değerlendirilmeye başladığının kanıtıdır.
Ab süreci,Sarkozy ve Fransa
Fransa Türkiye politikasında Avrupa'nın (ve AB'nin) kötü polisi rolündedir.Ancak bu sadece 'bir rol değildir'; reel politiğin kendisidir.
Fransa.TürkiyeAB ilişkilerinde ortaya çok net bir tavır koymuş ve bunu uygulamaya sokmuştur.Türkiye'nin ,'öteki olduğu için AB'ye alınamayacağını açık olarak söylemiş ve gerekenleri yapmıştır'. Fransa'nın TürkiyeAB ilişkilerinde şu konularda net tutum aldığını ve süreci belirlediğini gördük.
- 1999 Helsinki doruğunda 'Türkiye'nin AB adaylığı diğer adaylardan farklı değerlendirilecektir' i baresi.
-.Ekim 2005 Türkiye-AB görüşmeler sürecinin Türkiye'yi AB'ye üye yapmak için değil,yapmamak için hazırlanmasının ana hatlarının belirlenmesi.
- Türkiye raporlarına açık bir biçimde ,'görüşmeler üyelik için değil Türkiye'nin AB'ye uydurulması içindir' ibaresinin koydurtulması.
- Bütün bu detay kırıntıları Sarkozy ya da Fransa'nın yanlışlarını ortaya koymak değildir.tutum ve eğilimlerin esasta derinlere gittiğini göstermek içindir.
Yoksa Sarkozy'ye teşekkür mü etmeliyiz?
Herkes ona küfrederken ben aksini düşünüyorum.Sarkozy Fransa'nın (ve Avrupa'nın)Türkiye konusundaki gerçek yüzünü ortaya koyuyor.Diğerleri gibi sırtımızı sıvazlamıyor ,'benim Türkiye politikam budur' diye açık oynuyor,takıyye yapmıyor.Evet.ben çifte standart uyguluyorum.çünkü Türkiye benim için 'öteki' dir diyor.
Ancak kızgınlığımız.bizim Avrupa'nın (ve Fransa'nın) çağdaş değerlerine ulaşma çabalarımızı engellememelidir.Öyle yaparsak Sarkozy'leri haklı çıkarmış oluruz.
Türkiye içerde,katılımcı demokrasinin kurallarını uyguladığı zaman horlanmayacak ve meydanı Sarkozy' lere,ancak,zaman bırakmayacaktır.
Keşke bizim işçilerimiz,memurlarımız,köylülerimiz,KOBİ'lerimiz,sanayicilerimizde Fransa'da olduğu gibi örgütlü demokrasinin aktif katılımcıları olarak demokratik sistemde yerlerini alabilseler,bunu başardığımız zaman dışarıdaki Sarkozy'ler Türkiye'ye dil uzatmaya kesinlikle cesaret edemezler.Esas sorunumuz budur….
Erol Manisalı/Cumhuriyet
Yorum Gönder