Bazı insanlar gibi bazı toplumlar da geçmişin travmalarından kurtulamıyor bir türlü.
Tarihle hesaplaşmak, geçmişimizle yüzleşmek sözcükleri bana hiçbir zaman çekici gelmez.
Nedeni de bu hesaplaşmaların çoğu zaman birilerinin, düşman saydıklarından intikam almasına yarayacak bir araç olarak kullanılacağı düşüncesi...
Üstelik geçmişle hesaplaşma dediniz mi, gelecekte yeni bir hesaplaşmanın da tohumlarını atmış oluyorsunuz.
Temiz toplum operasyonu, intikam operasyonuna dönüşünce yeni mağdurlar yaratılıyor, yeni tartışmalar başlıyor.
***
Kişisel hayatlarımızda bile böyle değil mi?
İnsanlar eşleriyle, geçmişin hatalarını didikleyip durarak tartıştıkça bir yere varabilirler mi?
İş arkadaşlarınızı, dostlarınızı geçmişleriyle yargılayarak, onlara size göre geçmişteki yanlışlarını sürekli hatırlatarak bir sonuç alabilir misiniz?
Tümüyle haklı bile olsanız bu türden suçlamalara kim uzun süre katlanır?
Ama kişisel hayatlarda dostlarınızı seçip eleme şansına sahip olabilirsiniz. Toplumsal hayat böyle değil.
***
Türkiye gibi farklı etnik kimliklerin, farklı inanışların, farklı ideolojik yapıların, aralarında uçurumlar olan farklı gelir gruplarının bir arada yaşadığı ve sınırlı olanaklara sahip ülkelerde geçmiş defterlerin karıştırılıp durması, yüz yaşında insanları mahkemelere çıkararak güya hesap sorulması, olur olmaz herkesin hapishanelere tıkılması barış içinde yaşamaya katkı sağlayamaz.
Bizim gibi ülkelerde geçmişle hesaplaşmak tek bir yolla olmalı.
O da, her ne düşünceden, kökenden, inançtan olursa olsun herkesin adalete güvenebilmesi, devletin herkese karşı eşit mesafede durduğuna emin olması...
Topluluklar arasında çok uzun tarihsel süreçlere dayanan çatışmaları ve hesaplaşmaları bir de devletin körüklemesi, çatışmaları, şimdilik su yüzüne çıkmasa bile derinleştirmekten başka bir şeye yaramaz .
Kürşat Başar/Cumhuriyet
Yorum Gönder