Gazetecilerimizle yazarlarımıza Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara geçişi ile bir şeyler oldu.
Önceki dönemlerde devletlilere karşı suç işlerken devlete karşı suç işlemeye başladılar.
Acaba bu değişimde “ben devletim” yaklaşımı mı ağır bastı?
Maç devam ederken kural değiştirmeye karşı çıkanlar,önce kimi soruşturmaların kolaylaştırılması,ardından da davalar sürerken yasalarda yapılan kimi değişiklikler mi bu sonucu doğurdu sorusu ceza hukuk uzmanlarından yanıt bekliyor.
***
1950'li yılların sonunda gazeteci,yazar ve karikatüristlerin yargılanması öyle sayılara ulaşmıştı ki duruşmaların içeriğini aktarmak için neredeyse gazetenin tüm sayfalarını ayırma zorunluluğu doğmuştu.
Bu nedenle de haberlerde yargılanan gazetecilerin sayılarını vermekle yetinmek gibi bir haber anlayışı yerleşmişti.O dönemde en kabadayı gazetenin dört yaprak.yani sekiz sayfa olduğunu da unutmayalım.
Şimdi her ilçede basın davalarına bakmakla görevli 2'nci asliye ceza mahkemesi var,binlerce dava görülüyor,ama tek bir duruşma bile haber olmuyor.
Belki de “bu iktidar bu kadar davanın altından kalkamaz,mutlaka bir yolu bulunur” düşüncesi hâkimdi.Beklenen oldu ve'Üçüncü Yargı Reformu', geçici bir süre için de olsa davaların rafa kaldırılmasını sağlayacak adımı attı.
***
Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk.1999-2000 Adli Yılı'nı açarken başkan olarak yaptığı konuşmanın “düşünce suçu” başlıklı bölümünde şunları söylemiş: “Bu konuda ciddi iddialar bulunmaktadır.Bunlara göre Türkiye'de 1993'te60,1994'te 102,1995'te83,1996'da 91 gazeteci yazar tutuklanmış.Türkiye İnsan Haklan Vakfı'na göre 1993'te 18.1994'te 45.1995'te46.1996'da 31 yazar düşünce suçlusu olarak cezaevine girmiştir.İnsan Hakları Derneği'ne göre 1997'de bu rakam 153'tür.
Başka bir iddiaya göre de 1997'de 22 ülkenin cezaevinde toplam 180 gazeteci bulunmaktadır.Bunun 78'i Türkiye'dedir ve birincilik bizdedir.Sayı Zambia'da 1, Sudan'da 2, Nijerya'da 8'dir.
Bu iddialar değerlendirilmeli.Türkiye yasalarla beyinleri ezilmeye,sesleri kesilmeye çalışılanların ülkesi olarak 21'inci yüzyıla girmemelidir.Yapılacak iş,salt düşünce suçları olan hükümleri kaldırma,suçları eylem çağrısı yapan,suça kışkırtan hükümlerdeki sözcük ve deyişleri,suçların yasallığı ilkesi gereğince,belirgin ve saydam kılmaktır.
Çağcıl demokraside devlet,düşünceler karşısında yansızdır.Hukuku,düşünceleri barış içinde yarıştırmak için kullanır,yasaklamak için değil.”
***
Özellikle Sayın Selçuk'un verdiği sayılar.Türkiye'nin gazeteci ve yazarlar için geçmişte de netameli bir ülke olduğunu anlatıyor
.Ancak bugün Türkiye'de övülmekten ve övünmekten hoşlanan bir iktidar var.
Adında da “Adalet” var,ama geçmişten bir farkı yok.
“ İleri demokrasi dönemi” diye böbürlenmek de gerçeği yansıtma konusunda yavan kalıyor.Düşünce suçunu hem korumak hem de terör suçuna dönüştürmek ne yazık ki sorunu çözmediği gibi daha da ağırlaştırıyor .
Orhan Erinç/Cumhuriyet
Yorum Gönder