Yıl 1932… Türkiye Cumhuriyeti 9, Mustafa Kemal’in adını verdiği “Cumhuriyet gazetesi” ise 8 yaşındaydı…
1932’de Cumhuriyet gazetesi “Türkiye Güzellik Kraliçesi” seçimini 4. kez düzenlemişti. O yılki yarışmayı Çerkez kökenli Tevfik Halis Bey ve Ferhunde Hanım’ın altı çocuğundan biri olan 19 yaşındaki Keriman Halis kazandı. Babası, elinden tutarak getirdiği kızının adını Cumhuriyet’teki düzenleme komitesine yazdırmıştı.
***
Piyano çalan genç Keriman, ailecek müzisyen bir aileden geliyordu. Amcası ünlü operet bestecisi Muhlis Sabahattin Ezgi, halası da ünlü kadın besteci Neveser Kökdeşidi.
İki yıllık eşi topçu subayı Mehmet Ali Üsküdarlı’nın Çanakkale Savaşı’nda şehit düşmesi ile 18 yaşında dul kalan Neveser Hanım’ın 500’ü aşkın bestesi vardı. Ağabeyinin operetlerinde piyano, gitar, tambur çalan Neveser Hanım sıkıntılı günler yaşamış, vasiyeti gereği notalarını yaktırdığı için günümüze yaklaşık 100 kadar bestesi kalmıştı.
Abdülhamit tahta çıkınca Abdülaziz’in başmabeyincisi olan baba Hurşit Bey’i Adana’ya sürmüştü. Muhlis Sabahattin 1890’da Adana’da doğdu. Muhlis Bey, Batı müziğine ilgi duymakla birlikte “Jön Türkler”in kurduğu “Osmanlı Demokrat Fıkrası’nın Genel Yazmanlığını” da yapan bir gazeteci idi.
“Monokl (tek camlı gözlüklü)” gazeteci, Osmanlı hükümetine karşı yazıları nedeniyle Avrupa’ya kaçmak zorunda kaldı. Mesleğini bırakıp Avrupa ve Amerika’da müzikle uğraştı. Mütarekeden sonra İstanbul’a döndü, ancak kente uzak bir köye sürgün edildi.
Cumhuriyet döneminde yeğeni Keriman Halis’in “kraliçe” seçilmesinden iki yıl önce kurduğu Süreyya Opereti’nde Surruri’ler, Dilligil’ler, Karaca’lar yetişti. “Ayşe”, “Karım Beni Aldatırsa”, “Milyon Avcıları”, “Söz Bir Allah Bir” gibi operet ve müzikli filmlerin bestelerinden sonra “Operet Kralı” ilan edildi.
Ne var ki besteleri kardeşi Neveser Hanım’ın notaları arasında yakıldı. Yıllardır büyük coşku ile söylenen şu şarkının Muhlis Sabahattin Ezgi’ye ait olduğunu çok kişi bilmez:
“Hatırla sevgili o mesut geceyi
Çamların altında verdiğin buseyi
Bana sen öğrettin, bu aşkı sevdayı
Ne çabuk unuttun beni sen hercai”
1939’da kızı Melek’in ölümü ile bunalıma girdi, verem hastalığına tutuldu. 1947’de yaşama gözlerini yumdu. Cenazesinde, Şehir Bandosu bestecinin çok sevdiği, “Ayşe”operetinden “Ayşe’nin Duası” şarkısını çalarak eşlik etti.
***
Keriman Halis 1932 İstanbulu’nun o ortamında “Türkiye Güzellik Kraliçesi” seçildi. Aynı yıl Cumhuriyet gazetesi, genç kızı Belçika’ya “Uluslararası Güzellik ve Zarafet Yarışmasına” gönderdi.
31 Temmuz’da 28 ülke adayının katıldığı yarışmada “Dünya Güzeli” seçildi, başı taçlandı. O an Türk bayrağı bulunamadığı için, sağlanan kırmızı bir atlas üzerine salonda ay yıldız işlenmiş, izleyicilerin alkışlarına balkondan dalgalandırılarak yanıt verilebilmişti.
“Kraliçeler gibi” karşılandığı “Sirkeci Garı’ndan” İstanbul’a dönen Dünya Güzeli kızımız, yarışma anını şöyle anlatmıştı: “En sonunda ben ve Almanya güzeli kaldık. Kırmızı bir tuvalet giymiş, yakasına da beyaz kurdele takmıştım. Jüri başkanı elindeki zarfı açtı. Heyecandan bayılabilirdim. Ve bütün tiyatro salonu, ‘Yaşasın Miss Turkey!’sesleriyle inledi.”
Yarışmayı izleyen Halit Turan Bey, anılarında o olayı ve sonrasını şöyle yazdı: “Genç Cumhuriyet yönetimi ile saygınlığı artan Müslüman Türk kadınına, yarışmanın tamamı Hıristiyan olan jüri üyeleri, büyük bir hayranlık duygusunu dile getirdiler.”
Türkiye’nin ilk “Dünya Güzeli” Keriman Halis’in resimleri yabancı basında sürekli yayımlanmakla kalmadı, kartpostal olarak da basıldı. Batı dünyasında İslamiyet ile özdeşleşen Osmanlı İmparatorluğu’nun geleneksel bir bağnazlık içerisinde olduğu yönündeki önyargılar yıkıldı. Öyküsü, Japonya’da okullarda ders kitaplarında “Keriman Halis Olayı” diye okutuldu.
***
Türkiye Cumhuriyeti’nde Atatürk’ün önderliğinde Türk kadınının erkek egemenliği ve baskısından kurtulmasının da simgesi oldu. Mustafa Kemal, Cumhuriyet gazetesini ve dünya güzelinin başarısını bir yazı ile kutladı.
1933’te kadınlara “muhtar” olabilme, 1934’te anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. Yarışmadaki başarısından sonra Atatürk, 1934’te çıkan Soyadı Kanunu ile dünya güzeline “kraliçe” anlamına gelen “Ece”soyadını resmi olarak verdi.
***
Bir yüzyıllık ömründe Keriman Hanım, Osmanlı’nın son günlerini, Atatürk Cumhuriyeti’nin devrimlerini ve bugünlerde kadının “türbana” ve “çarşafa sokulması” ve 2009’da 953 kadının öldürülmesi olaylarını da yaşadı!
Resimde önünde durduğu Haydarpaşa Garı’nın da Sirkeci gibi 20. yüzyıl tarihindeki işlevine son verdirileceği anlaşılıyor! Keriman Halis doğduğunda, 1908’de hizmete giren bu gar henüz beş yaşındaydı.
Sirkeci Garı, Türkiye’yi Batı’ya açıyordu. Adını 3. Selim’in subayı Haydar Paşa’dan alan bu gar ise Anadolu’yu Batı’ya bağlıyordu. Zamanla çeşitli kazalara uğrayan ve 28 Kasım 2010 tarihinde çıkan yangında garın çatısı çöktü.
***
Sirkeci Garı’ndan “kraliçe” unvanı ile Türkiye’ye çağdaş kadının simgesi olarak dönen Keriman Halis, Haydarpaşa Garı’nın görkemi önünde Ece soyadı ile bu resmi çektirmişti.
Cumartesi günü 99 yaşında ölen Keriman Halis Ece için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bir “başsağlığı” dileğinde bulundu .
Özgen Acar/Cumhuriyet
Yorum Gönder