Ne yazık ki “Aciliyet” sırası iktidarın nema önceliğine göre değişiyor.
Sorunların en acili, en can yakıcısı, en can, çok can alanı trafik...
Sayıştay özel olarak TBMM için bir ‘Trafik Güvenliği Raporu’ hazırlamıştı.
Trafiğin artık yayalar için bile ölüm saçtığını rakamla, belgeyle ortaya koymuştu.
Ama ortaya koyduğuyla kaldı.
“Devlette devamlılık vardır!” denir durur.
Herhalde TBMM içinde muhalefet partileri de yer aldığı için devlet sayılmaz...
TBMM’de devamlılık yoktur.
TBMM Trafik Güvenliği Araştırma Komisyonu’nun raporu da bu “devamsızlık”tan nasibini almıştır.
Çünkü o rapor başbakanı göreve çagırmakta...
Ve bu konuda yas ayı çiğnediğini, görevini ihmal ettiğini ilan etmektedir...
***
Daha önce de yazmıştık.“Şok” “astronomik” sayıda ölü ve yaralı beklemeden trafiği her fırsatta yazmayı sürdüreceğiz.
Yasalarımız, trafik güvenliğinde 1 No’lu sorumlu ve yetkili olarak başbakanı ve onun başkanlığındaki Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu’nu göstermektedir.
Başbakan, bu kurulu yasaya göre “Yılda en az 2 kere” toplamakla yükümlüdür.
Ama ne hikmetse başbakan bu görevini 1993 yılından beri yerine getirmiyor?
Neden?
“Başbakan bir de trafikle mi uğraşsın” diyorsa...
2918 sayılı Karayolları Yasası’nı değiştirip 4 yardımcısından birisini “Trafikten Sorumlu Başbakan Yardımcısı” yapmalıdır!
Trafık istisna tanımaz... Rütbe, makam dinlemez.
Hele de...
Başbakan’ın bir oğlu trafik kazası yaparak değerli bir sanatçının (Sevim Tanürek) ölümüne sebebiyet vermişse...
Başbakan Yardımcısı (B. Arınç) bir oğlunu kazada kaybetmişse...
Birçok yazar ve başyazar gibi...
Trafiği “entelektüel veya siyasal derinlikten” yoksun bir alan olarak mı görüyor?
Yoksa siyasal nema yönünden yetersiz bir konu olarak mı değerlendiriyor?
Elbet bir de başlıktaki gerçek var.
Hiç değilse bu nedenle trafiğe biraz ilgi!!
***
Sökülen sözün ardından
Meclis’te milletvekilleri iki özdeyişin gölgesinde çalışırlar:Birincisi Mustafa Kemal’e aittir: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!”
Genel Kurul’da gözlerinizi kapatmadığınız ve arkanızı kürsüye dönmediğiniz sürece “en hakiki mürşit” bu sözdür.
İkinci özdeyiş ise: “Hiçbir mazeret başarının yerini tutmaz!”
Bu sözün sahibi belli değildir.
TBMM garajının girişindedir.
Garaja “mazeret” özdeyişini selamlayarak, TBMM Muhafız Taburu Nizamiyesi’nin önünden girilir.
O söz askere mi söylenmektedir, mebuslara mı?
Sorunun yanıtını...
Bendeniz mazeret beyan etmek gibi olmasın ama...
Gazeteci ve milletvekili olarak kırk yıldır bulmaya çalıştım...
Başaramadım.
***
“Askerlikte mazeret yoktur!” gerçeğini bedelliler bile bildiğine göre...O sözün hedefi asker değil, milletvekilleri olmalı idi...
İdi...
Çünkü dün o özdeyiş duvardan söküldü.
“Hiçbir mazeret başarının yerini tutmaz!” sözünün hakkını ve gereğini asker değil...
İktidar yerine getirmiş oldu...
Ve 90 yıllık TBMM Muhafız Taburu’na marş marş çekmeyi başardı.
Böylece Yüce Meclis’i yüce yapan gerçeğin yani, Kurtuluş Savaşı’nın karargâhı olmasının tarihi izi de böylece silinmiş oldu.
Daha önce de belirtmiştik:
Muhalefetten hiçbir ses çıkmadı.
Bizce iyi de yaptı:
“Hiçbir itiraz, başarısızlığı izah etmeye yeterli olmaz!”
AŞK VE EVLİLİK
Aşk ve evlilik konusunda çok acemi olan Kızılderili delikanlılar akıl danışmak üzere kabile reisine başvurur:Reis, “Oturun” der ve ağır ağır konuşmaya başlar:
“Bizim dilimizde der, ‘İçime kurt düştü!’ diye bir deyimimiz vardır. Aşk ve evlilik söz konusu olunca, içimize her zaman bir değil, iki kurt düşer. Bu iki kurt sürekli birbiriyle dövüşür, biri ötekini boğmaya kalkar... Kurtlardan biri korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, üstünlük taslamayı ve bencilliği temsil eder...
Diğeri ise huzuru, sevgiyi, umudu, paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçak gönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı...”
Gençlerden birisi elini merakla kaldırarak sorar:
“Peki sonunda hangi kurt kazanır?”
Reisin yanıtı tek sözcüktür:
“Beslediğin!!”
Okuryazarokur
Pulsuz zarf, pullu zarf, faks, e-posta,Facebook... Derkeeen.
Ortalığı Cumhurbaşkanı’nın da dahil olduğu
Tweetçiler sardı. Bu köşeyi dahil ettiler.
Türkçe
Dilimizin zenginliği - enginliği:
Nela bu?
Bune la?
Nebu la?
Lane bu?
Labu ne?
===
Kullan-maKullanıldığını bilmeyen herkes âşıktır!
Karin Fişekçi
===
Müslümanlar5’e ayrılır.
1) Tam zamanlı Müslüman
2) Cumadan cumaya
3) Ramazandan ramazana
4) Bayramdan bayrama
5) Sadece kalbi temiz olan
===
AnlaşılırKadının huyu para yokken...
Erkeğin huyu para çokken...
***
Pompacı, “Kurşunsuz mu olsun abi” deyince “Kurşuna gerek yok; sözlerin var ya!” dedim, sarıldık ağladık !Ahmet Tan/Cumhuriyet
Yorum Gönder