Hani dünkü Cumhuriyet'in manşetiyle de DİSK'e kapıların kapandığının haberi verilen gelişme var ya.. Aslında Erdoğan hükümetlerinin Türk sendikacılığının resmen iflasını ilan ettiği, yukarısı bıyık aşağısı sakal bir durum...
Çalışma Bakanına düştüğü çıkmazda acımamak olanaksız. 6 dönemdir yasal yükümlülüğü olduğu halde ilan etmeyerek yasalara karşı suç işlediği resmi istatistikleri ilan etse de suç, etmese de suç...
Yürürlükteki yasal düzene, hukuka göre, birincisi Ocak ayında yılda iki kez ilanı zorunlu resmi istatistikler, sendikaların topu pazarlık ehliyeti (hakkı) için işkolunda yüzde 10 oranında örgütlenmiş olduklarının resmi kanıt belgesi. 12 Eylül yasaları yürürlüğe girdiği süreçte de bilindiği üzere özgür sendikalaşma, toplu pazarlık düzeni önünde bile bile konulmuş temel hak yasaklarının en etkin silahı. 1984 yılının ilk resmi istitastiğinde bile, bile bile lades sahteciliğine prim verilmek zorunda kalınılması bundandır.
Türkiye'nin acımasız kuralsız çalışma düzeni içinde, sendikal hakların kullanılabildiği kamu sektörü özelleştirmelerle hızla eritilirken, her işkolu için çalışanların yüzde onunu örgütleyebilmiş sendika bulmak fiilen hızla olanaksızlaştı. İlk yıllardan saadet zinciri gibi büyüyen resmi istatistik sahteciliğine prim verildi. Düşünün ki 2009 yılında yayımlanan son resmi istatistiği kadar, sendikaların toplam üye sayıları 3 milyona ulaşmıştı. Oysa Çalışma Bakaninın sözleşmelerden yararlanan işçi sayısına göre verdiği son bilgiye göre, sözleşmelerden yararlanan işçi sayıları 700 binlerde. Gerçek sendikalı işçi sayısının 500 binin altında olduğundan eminim. Malum özel sektörümüz çalışanlarının kendilerine yakın gördükleri önemli çoğunluğunu sendikalara üye yaptırmama inatları, gerçeği ortada...
Şimdi Bakan, yasal suç işleyerek yayımlanmamış, beklenen istatistiği yayımlasa, yararlananlara göre 700 binli bir rakamda tutsa, sendikaların en büyüklerinden de içinde olmak üzere çoğunluğu toplusözleşme yapma ehliyetlerini, haklarını kaybetmiş olacaklar. Sistemin iflası ilan edilmiş olacak. 5 katına çıkan bir sahteciliğe, eski istatistiklerde olduğu üzere göz yumsa, zaten üç yıldır istatistik yayımlamaktan kaçınmak zorunda kaldığı, SSK verileri ile ilgili yasal yükümlülüğünü de çiğnemiş olacak. Yine sistemin resmen iflasının ilanı olacak...
....
Yeni kuşaklar işçi sınıfının bilmediği 15-16 Haziran 1969 büyük direnişine yol açan, DİSK'in kapatılmasını hedef almış yasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi iptal ederken, sonuç gerekçesinde "sendikal örgütlenme, toplu pazarlık haklarının gaspı" demişti. 2821-22 sayılı sendikal yasaların baraj kapsamına ilişkin düzenlemelerinin tümü için de, ortada bağımsız bir yargı denetimi kalmadığı için, Uluslararası Çalışma örgütü'nün (ILO) sayısız kararları var.
Uluslararası sendikal haklara ilişkin tüm organlardan da aynı çerçevede kararlarda, bizdeki baraj sisteminin "sendikal örgütlenme, toplu pazarlık haklarına gasp içeriği" taşıdığının yüzlerce kararından söz edebilirim. Siyasi iktidarlar tınmadılar, sendikaları iktidarın, Bakanlığın elinde, sahtecilikle köle yapmayı yeğlediler. Ama sistem kendi kendine iflas etti.
Bakanlığın pek çok yaşamsal değerde sendikal özgürlük, toplu pazarlık, grev yasaklarını saklı tutarak, yine yasaklı düzen içinde barajı binde 5'e indiren bir taslakla karşımıza çıkmak zorunda kaldı. Kamu bitrilip, özel sektör kayıt dışı, taşeronluk, kuralsızlaştırma ile beslenerek, çalışma yaşamı Erdoğan iktidarlarında daha da hızlı çarpıtılınca ortada başkaca çıkış yolu kalmamıştı. SSK verileri ile düzenlenecek işkolu istatistiği içinde makul sayılarda sendikanın toplusözleşme yapma haklarını korumanın, yani var olan 700 bincik, sözleşmeden yararlanabilen 500 binin altında sendikalı gerçeğinin korunmasının başkaca yolu yoktu...
Türkiye'de yasal iş bulabilmiş halen 8 milyon 481 bin işçi üzerinden, her işkolu için barajı aşmak koşulunun geçerli olabilmesi, ancak bindeli oranda bir düzenlemeyi zorunlu kılıyordu...
Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki çok yaşamsal pek çok yasağı koruyan, bir tek sistemi şeklen ayakta tutacak Çalışma Bakanlığinın bu yasa tasarısı bile, kulislere göre iki ekonomi bakanının engeline takıldı. Pek sayın bakanlara göre ekonomik kriz döneminde, yabancı sermayenin gelişi üzerinde engel oluşturabilirmiş, 8 milyonu sendikasız, toplusözleşme hakkını kullanamayan sigortalı işçi gerçeğinde, 500 binin altındaki sendikalı işçi tehdit oluşturacakmış. Toplam sigortalıdan biraz daha yüksek oranda milyonlarca sigortasız, sözleşmeli, 4-C, geçici, hülle yasalar, yaygın taşeronluk elinde, kölelik düzeninde çalıştırmanın önlenemez çekiciliği yetmezmiş gibi...
Ha bir de bir o kadar milyonlarca işsizi olan bir ülke gerçeğinde....
Şükran Soner/Cumhuriyet
Yorum Gönder