Yağcılık Yalakalık Ve Döneklik Üzerine - Emin Çölaşan

Serdar Turgut benim eski arkadaşımdır. Bir zamanlar Hürriyet’te birlikte çalıştık. O zaman hızlı bir solcu, Marksist falandı. Bize bu konularda derin nutuklar atardı. Aradan yıllar geçti, Serdar kardeşim bu kez yandaş Habertürk gazetesinde yazmaya başladı…
Ve onun özellikle belden aşağı, erotik ve özellikle penis yazılarını takdirle okuma fırsatını bize verdi!
Son zamanlarda ise çok olumlu yolda bir değişim göstermeye başladı!
Penisi menisi bırakıp hem Fethullahçı, hem de Tayyipçi oldu!
Şimdi yazılarında bu ikiliye övgüler düzüyor, bizler de zevkle okuma fırsatını buluyoruz.
Dünkü “Erdoğan’a minnet duymak” başlıklı yazısını okudum. İlk bölümünde acı acı yakınıyordu:
“Bana yalaka dediler. Yandaş, dönek, hatta şerefsiz diyenler bile oldu. Ama ben yolumdan dönmedim.”
Serdar kardeşime yalaka, yandaş, dönek ve hatta şerefsiz diyenlerin ağzını yırtarım ben!
Ne var yani, insan biraz dönek olursa, özellikle Fethullah ve Tayyip’e birazcık yandaşlık ve yalakalık yaparsa şerefsiz mi olurmuş!
Sonracığıma efendim, Tayyip’e övgüler düzdüğü yazısını şöyle sürdürüyor:
“Cumhuriyet’in gereksiz yüklerini üzerinden attırdı, askeri vesayeti kırdı, ileri demokrasiyi kurdu.
Sonunda anladım ki, bizim başbakanımız hiç istemese bile tamamen irade dışı iyilik yapan insanlardan biri. Böyle insanlar dünyada ender görülür ve ne kadar şanslıyız ki, bu kişilerden en önemlisi bize yön veriyor. Planlı olmasa da bize her durumda iyilik yapıyor.”
Şimdi siz bu sözleri okuyunca “Senin Serdar kardeşin amma da yalaka imiş” diyebilir misiniz?
Elbette diyemezsiniz!..
Çünkü bizim Serdar, yazısının ilerleyen bölümlerinde bu sözlerine açıklık getiriyor. Anlattığına göre Tayyip geçen gün İstanbul’da evinden çıkmış ve birdenbire yön değiştirip konvoyuna Ataşehir’e gidilmesini emretmiş. Orada bir cami yapılıyormuş ve bu camiyi ziyaret etmiş. Tayyip orada bir şey söylemiş ki, bizim Serdar’ı etkileyen de o sözler olmuş. Şimdi yazıyı izlemeyi sürdürelim:
“Başbakan, cenaze namazları için Anadolu yakasında büyük bir yer yoktu dedi.
Yani bu cami yapıldıktan sonra herkes, ölümünün ardından kalabalık bir cenaze töreni planlayabilecek.
Bu bir anlamda ölümün bile demokratikleşmesi demek.”
Vay beee! Sonrasında Serdar kardeşim bu sözlerine açıklık getiriyor:
“Gördüğünüz gibi başbakan, vatandaşlarının çıkarlarını sadece yaşarlarken değil, onlar öldükten sonra da düşünüyor.
Bunu duyduktan sonra şahsen ben Anadolu yakasında oturan bir insan olarak artık gönül rahatlığıyla ölebileceğimi düşünmeye başladım.”
Aman haaa, Allah gecinden versin.
Devam edelim:
“Ve başbakana duyduğum minnet duygusu daha da arttı.”
Helal olsun, artışı her gün çoğalsın. Amin!
Ne mutlu Tayyip’e ki, arkasında böyle onurlu, omurgalı destekçileri var. Onlar olduğu sürece sırtı asla yere gelmez!
“Dolayısıyla başbakanın bizler için attığı bu son adımı sonuna kadar destekliyorum.”
Sevgili okuyucularım, bizim eski Marksist Serdar’ın dünkü yazısı valla çok muhteşemdi. Okurken ben bile çok duygulanmak zorunda kaldım, adeta gözlerim doldu!
Şimdi söyleyin bana, herhangi biri bu durumda ortaya çıkıp sadece Serdar Turgut için değil, benzerleri için bile dönek, yandaş, yalaka (ve sözüm meclisten dışarı) şerefsiz diyebilir mi?
Diyene yuh olsun.
Diyenin ağzını yırtarım, onu mahvederim.

HAYRÜNİSANIM FRANSA’YA DİZ ÇÖKTÜRECEK

Abdullah Bey Çankaya’da çok güzel, çok ince taktikler uyguluyor ve uygulatıyor. Bunun son örneğine dün öğle saatlerinde tanık olduk.
Muhterem eşleri Hayrünisanım Çankaya’da bir yemek verdi. Medyaya pek yansımadı ama ben derhal anladım ki, bu yemek Ermeni tasarısı konusunda Fransa’ya diz çöktürecek!
Yemeğin davetlileri tam 90 kişi. Ankara’daki kadın büyükelçiler, erkek büyükelçilerin eşleri, bazı kuruluşların kadın temsilcileri ile bazı bakanların eşleri.
Gördüğünüz gibi herkes kadın. Arada erkek sinek bile yok!
Ancak davet edilmeyen sadece iki kadın var:
İlki, Ankara’daki Fransız büyükelçisinin eşi madam.
Hayrünisanım o madamı yemeğe çağırmayarak Fransa’ya muhteşem bir gol atmış oldu!
Şimdi Fransız ve dünya basını bu olayı irdeleyecek, haber manşetlere çıkacak ve Fransız kamuoyu, Ermeni tasarısına onay vermesin diye Sarkozy’e bastırmaya başlayacaktır!
Davetli olmayan, ya da davet edilmesine karşın yemeğe şeref vermeyen ikinci kadına gelince, o da Eminanım!
Bu iki “First leydi” arasına ne yazık ki düşmanları tarafından sokulan kara kedi’nin marifeti bu!
Ben burada kaç kez “Kocalarınız arasında hiçbir dırıltı yok. Siz de onları örnek alıp barışın hanımlar” diye rica ettim ama beni dinlemediler.
Şimdi Eminanım’dan beklenen, dünkü 90 kişilik kadroya onun da görkemli bir yemek vermesidir. Bunu yaparak hem Hayrünisanım’ın dün attığı gole yanıt verecek, hem de Fransa’ya diz çöktürmemiz konusunda kocasının başaramadığı son vuruşu yapmış olacaktır!
Bastırınız Eminanım!

ÖMER ÖZKAN HOCA’YA AÇIK MEKTUP

“Sayın hocam, Antalya Akdeniz Üniversitesinde muhteşem işlere imza atıyorsunuz. Siz ve ekibinizle gurur duyuyoruz. Son olarak bir yüz nakli ameliyatı gerçekleştirdiniz ki, Türk tıbbı adına dünya çapında bir başarıdır. Daha nice başarılar dilerim.
Ancak hocam, bir konuda sizi eleştireceğim.
Gazeteler ve ekranlarda her gün sizi aile bireylerinizle birlikte izlemeye başladık. Ekibinizden olan eşiniz Özlenen Özkan ve küçük yavrunuz.
Herhalde ekibinizde bu ameliyatı gerçekleştiren daha nice doktorlar ve yardımcı sağlık personeli vardı. Tıptan anlamam ama, örneğin anestezi uzmanları, bu süreçte yanınızda yer alıp size yardımcı olan öteki uzmanlar…
Onların ismini cismini hiç göremedik.
İş bir anlamda sizin ve ailenizin şovuna dönüştü. Evde neler yediğinizden her konuya kadar konuştunuz, anlattınız.
Bilemiyorum, belki medya üzerinize üşüştü ve kaçamadınız. Belki de fırsat bu fırsattır, tanınalım dediniz.
Hocam unutmayın, böyle durumlar kısa vadede iyidir ama bir süre sonra belli kıskançlık ve meslek dedikodularını da beraberinde getirir. Sonunda siz yıpranırsınız.
Size bu mektubu, sizi hiç tanımayan bir gazeteci olarak yazıyorum. Lütfen bu aile boyu reklam faslına artık son noktayı koyun. Ekibinizde yer alan öteki doktorların da bir kez olsun isimlerinin geçmesini sağlayın. Siz ve aileniz kadar olmasa bile, onların da çok değerli insanlar olduğuna inanıyorum.
Sizin gibi doktorlarımızla gurur duyduğumu bir kez daha vurguluyor, size daha nice başarılar diliyorum. Saygılarımla.”

Emin Çölaşan/SÖZCÜ

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget