AKP iktidarları; 2003'ten bu yana; PKK terörünü demokratik ve siyasi kanalları kullanarak çözebilmek için çok ciddi adımlar attılar.
İktidar partisini riske sokan bu açılımları; PKK kendilerinin silahlı mücadeleleri sonucu kazanılmış haklar gibi gördü ve gösterdi.
İmralı'daki terörist başı da verilen tavizleri kendisinin doğru taktiklerinin eseri zannetti.
Yani; PKK; Türk devletini (Onların ağzı ile Te Ce'yi...) dize getirdiğini zannetmeye başladı.
Örgüt; bu gelişmeleri kullanarak dağ başlarında; karakol baskını biçiminde sürüp gelen savaş taktiğini bir adım ileri götürdü ve KCK'yı kurdu.
KCK; PKK'nın şehirlere inme; şehirlerde savaşma örgütü idi.
Örgüt; devletin demokratikleşme adına yaptığı düzenlemeleri; kendisini yeniden yapılandırmak için kullanıyordu ve bunda da oldukça başarılı olmuştu. Hükümet; 'demokrasi' dedikçe; PKK da 'demokrasi ve barış' diyerek kendi savaş gücünü yayıyordu.
İktidarı tutan yayın organları da terör örgütünün elini kuvvetlendiren bu gelişmeleri alkışlıyor; hükümeti yanıltıyordu. Bu yüzdendir ki iktidarımız, karşısındaki terör örgütünün niyetinin 'barış ve demokrasi' olmadığını uzun süre göremedi.
Bugün PKK'nın Hakkari- Şırnak hattında bir tür 'Kurtarılmış Bölge' yarattığı söylenebilir.
Yani; Başbakan Erdoğan; Güneydoğu'daki bu 33 yıllık belayı kendisine göre barış yoluyla çözmek için hangi adımı atmış ise; karşıdaki örgüt; bunu kendi başarısı imiş gibi göstererek çatışmayı hep yüksekte tutmuştur.
En sonunda Başbakan Erdoğan uyandı. Karşısındaki örgütün derdi ne barıştı ne de demokratik haklar. Leyla Zana'nın açıkça söylediği gibi hedef bir Kürt devleti idi.
Devleti yöneten kişi; ya Türkiye'nin Irak gibi parçalanmasına; Güneydoğu'da bir Kürt devleti kurulmasına razı olacak ya da bu tehlikeli gelişmeye karşı daha aktif bir tavır takınacaktı.
Sayın Başbakan da, ABD'nin terör örgütlerine karşı uyguladığı taktiği uygulamaya başladı. Güvenlikli demokratikleşme... Bugün Uludere'deki hatalı bombalamayı kullanarak Başbakan Erdoğan'a saldıranlar; PKK'nın bitirileceğini görüp telaşa kapılan yeni yıkıcı odaktır. Bu odak; iktidarın yanında gibi görünse bile PKK'ya hizmet etmektedir.
YA MEMEDLERİN CANI?
Uludere'de terörist sanılarak dağ başlarında vurulan kaçakçı köylüler için kimse iyi oldu demedi; demiyor.
İyi amma aynı bölgede vurulan askerler için 'İyi oldu!' anlamında davrananlar ne olacak?
Teröristlerin kullandığı dağ yollarında yanlışlıkla vurulan o insanlara üzülüyoruz.
Peki aynı Uludere'nin Taşdelen Karakolu'nda o dağ başlarından gelen PKK'lıların canını aldığı 27 er için üzülen var mı?
Otobüsten indirilerek kurşuna dizilen 33 asker için böyle tepki gösterildiğini hatırlayan kaldı mı?
Daha 18 Ekim 2011 gecesi PKK'lı teröristler; sınırı aşıp Hakkari'nin Çukurca İlçesi'nde askeri noktaları bastılar 24 askeri şehit edip 19'unu yaraladılar.
Bugün, 'Katliam! Katliam!' diye bağıranlar o katliam karşısında niye sesini yükseltmedi?
Ankara'da sokaklarda sivillere yönelik katliam düzenleyen PKK'ya bu sözde liberaller niye tavır takınmadı?
Güngören'de 2009 yılında 18 sivili katleden PKK'yı niye kınamadı bu üçkağıtçı liberaller?
PKK'lı caniler katledince bunu görmezden geleceksin veya 'laf olsun torba dolsun!' kabilinden bir iki sözle geçiştireceksin. Hatta ve hatta; 'Bu işin Ergenekon tarafından düzenlenmiş olabileceğini' bile söyleyecek kadar düşeceksin.
Amma; binlerce şehit veren asker kendisini korumak için bir operasyon yapıp da hata sonucu kaçakçıları vurunca yeri göğü inleteceksin.
Doğrudur; o insanların hayat hakkına saygı gerekir.
Lakin; o karakollarda görev yapan bizim çocuklarımızın da hayat hakkına saygı gerektir.
Otobüslerde yakılan sivillerin de hayat hakkına saygı gerektir.
Kim ki canileri korur ise Allah onların belasını versin.
Rıza Zelyut/GÜNEŞ
Yorum Gönder