‘Masumiyet karinesi’ varsa bu ne? - Ruhat Mengi

Ben 4 Ocak’ta okurumuz Ali Aykanat’ın hatırlatması üzerine yazmıştım, aynı gün Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik aynı hatadan söz etmiş, Uludere olayıyla ilgili olarak “Kıbrıs harekatında Türk uçaklarının yanlışlıkla batırdığı Kocatepe gemisi”ni hatırlatmış ve çatışma ortamlarında bu tür hataların olabileceğini söylemiş.

Sonra da “Başbakan TSK’ya hassasiyeti için teşekkür etti ama asker olur, MİT olur, yanıltıldığını anlarsa Erdoğan gereğini yapar” demiş. Evet, Kocatepe yanlışlıkla bir Türk uçağı tarafından hedef alınarak batırıldı ve bunu hatırlattık, Çelik de aynı hatırlatmayı yapmış ama bu olay 1974 yılında, bundan 38 yıl önce ve “tam bir savaş ortamında” gerçekleşmişti.

AYNI HATALAR OLMAZ

Buna rağmen “teröristlerin de katırlarla ve kalabalık gruplar halinde saldırı için sınırı geçtiğini” , çok benzer bir tablo görüldüğünde ve uyarılara cevap verilmediği takdirde yanılma olabileceğini düşünmek tabii ki mümkün. Ama.. Artık 2000’li yılların son teknolojisi ile 1974 yılındaki hataların da yapılmaması lazım. Gerçi şu sıralarda “Uludere olayında PKK parmağı” olduğu, şaşırtma yaptıkları da TRT’de söylenmiş, ne olduğu tam olarak anlaşılamadı, bununla birlikte TSK’nın bu tür operasyonlarda “tam doğru istihbaratla, elindeki tüm teknolojiyi, özel dürbünler vs’yi kullanarak, iyice emin olduktan sonra görevini yapması” şarttır.

EMİN OLMADAN TEŞEKKÜR

TSK’nın saldırılarda bazı önemli gecikmeleri ya da strateji veya istihbarat hataları kendi askerlerinin hayatı söz konusu olduğunda da görülmüştü, her büyük hatada onlara “pardon yanlış yapmışlar” mazereti bulunamaz. Söz konusu insan canıdır ve hata yapılmamalıdır. Bu nedenle detaylı bilgi önem taşıyor.

Aynı şekilde Başbakan ’ın “TSK’ya teşekkür etmeden önce olayın tüm detaylarının açıklanmış olması, onun da ‘emin olarak’ teşekkür etmesi” gerekirdi. Önce teşekkür edip arkasından Hüseyin Çelik’in “yanıltılmışsa gereğini yapar” demesi devletin zirvesinde olacak şey değildir, ciddiyete sığmaz.

AKSİ İSPAT EDİLENE KADAR..

Aynı konuşmada Hüseyin Çelik yine hayati önem taşıyan , yüzlerce insanın yıllar boyu özgürlüğüne mal olan, terörle mücadeleye hayatını adamış isimlerin veya gazetecilerin bile “terörist” damgası yemesini sağlayan bir konuyu dile getirmiş. O “TSK’nın Uludere’de bombalama olayı” için söylemiş, “TSK, terörist zannıyla vurduk diyor. Masumiyet karinesi diye bir şey var. Aksi ispat edilene kadar böyle kabul edilmesi lazım (Ö) Murat Karayılan bile gelse, 30 masum hatırı için o adamlar bombalanmaz” demiş.

BAŞBAKANLA TERS DÜŞER

Şimdi bu “TSK hatasını kesinkes kabul eden ve özür anlamındaki” sözler öncelikle “Başbakan’ın teşekkürü” ile tam ters düşüyor. Aynı zamanda “PKK teröristleri zannedilse bile” masumiyet karinesi diye bir şey olduğu hatırlandığına göre, acaba Hüseyin Çelik cezaevinde yıllardır duruşma bekletilen ve haklarındaki “bir türlü ispatlanamayan iddialarla ilgisi olmadığını söyleyen” insanlar için bu karineyi neden hiç dile getirmiyor?

“Aksi ispat edilene kadar insanların suçlu olduğu söylenemez” ise neden sivil-asker -gazeteci-bilim adamı-milletvekili yüzlerce kişi “Ergenekon örgütü mensubu, öyleyse terörist” damgasıyla cezaevine konuyor ve orada bekletiliyor?

Bu masumiyet karinesi “bazıları için var, bazıları için yok” mudur? Yargı “hukuk biliminde olmayan” böyle bir yetkiyi kimden alıyor ? Bu çelişkiler sorgulanmak zorundadır!





*****


Hakan Şükür futbolu çok seviyorsa..

Milletvekili seçilmiş insanların başka bir işi de birlikte götürmeleri her şeyden önce “ülke yönetmeyi basit bir görev sanmaları” gibi bir duyarsızlığı, bilgisizliği gösterir. Aynı zamanda, özellikle herhangi bir iktidar partisi nin milletvekili iseler “siyasi güçlerinden yararlanmak isteyen” kuruluşlara bu fırsatın verilmesi anlamını da taşır. Aynı zamanda “yıllar boyu TBMM’de milletvekili olarak oturan ve bunca sorunun olduğu ülkede parmak kaldırmaktan başka bir faaliyeti görülmeyen yüzlerce ismin olduğu” Meclis’te hiçbir milletvekilinin başka bir işte çalışması kabul edilemez.

HANGİ PROJELER MESELA?

Bu nedenlerle milletvekili seçilen kişilerin gazetecilik, televizyonculuk dahil hiçbir işi kesinlikle yapmamaları gerekir.

Hakan Şükür’e TV yorumculuğu için parlak bir teklif yapılmış, şüphesiz bol kazançlı ve kendisini daha da çok gündemde tutacak bir tekliftir ki açıklamasında o da “teklifin parlaklığını ve kendisinin gerektiği zamanlarda Genel Kurul’a gittiğini, proje de ürettiklerini, futbolu ise çok sevdiğini” filan anlatıyor. Ama bu iş öyle “gerektiğinde Genel Kurul’a katılmakla, proje ürettik demekle” vs ile olmaz.

Anayasa Komisyonu Başkanı da “Vekillik ile bağdaşmayan işler yapanların vekilliğinin düşeceğini” açıklamış. Türkiye gibi başı dertten kurtulmayan “şiddetten teröre, depremden eğitime, dış politikaya” her alanda sorunu olan bir ülkede vekiller başka iş yapamaz. Hakan Şükür veya onun gibi “başka işleri sevenler” in milletvekilliğini bırakıp sevdikleri işe geçmeleri lazımdır.

Bu onlardan istenmelidir!





*****


Başbuğ için ‘tutuklama’ kararı!

Dün akşam yazılarımızın çoktan bittiği saatlerde Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un Özdel Yetkili Savcılık tarafından “tutuklama istemiyle mahkemeye sevkedildiği” haberi verildi. Böylece yılardır süren tutuklama furyasında sonunda ilk kez “Genelkurmay Başkanlığı yapmış” bir ismin de tutuklanmasının istendiği görülmüş oldu.

Öyledir, böyledir,andıçtır, yazıdır, kitaptır, sivildir, askerdir artık kafalarımız bu komplo teorilerini almaz oldu, ben açıkça anlamıyorum artık..Ama böyle olayı, çekişmesi, sıkıntısı bitmez bir ülkede yaşamaktan üzüntü ve mutsuzluk duyuyorum, daha ne zamana kadar huzur bulamayacağız onu düşünüyorum. Bakalım daha neler görecek, neler duyacağız.

Ruhat Mengi/VATAN

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget