Komutanlar arasından darbeciler çıkabilir, varsa yargılanmaları gerekir, yargılanabilmeleri demokrasinin güvencesi olabilir; eskisi – yenisi gönlünde darbe yatanı, hele de bu yolda örgütlenmesi, eylemi olanı.. ortada darbenin kendisi olmadan da, gözünün yaşına bakılmadan teşebbüs süreçlerinde de yargılanmalıdırlar… AKP iktidarının, cemaatin yandaşlarının ortak aklı, özel yargı eliyle yaşatılan, demokrasilerde, hukuk devleti düzenlerinde örnekleri görülmeyen boyutlarda insan hakları, hukuk ihlallerini, ceza içeriğinde toptancı, yıllar süren, çok vahim sayılara ulaşmış yargısız infaz tutukluluklarını doğrudan savunamasalar da, böylece kaçınılmaz bir sonuç gibi pazarlıyor, onaylıyorlar…
AKP iktidarında görev yapan emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, aynı yöntemlerle özel yargı eliyle tutuklanması ile zemberek koptu… En sorgulamaz vatandaş, AKP, cemaat fanatik yandaşının bile, sayısız şûra kararlarında terfi ederek Genelkurmay Başkanlığı’na gelmiş, AKP iktidarında görev yapmış bir komutanın terör örgütünün başı olarak tutuklanmasına aklı, mantığı basmıyor… İşte tam da bu noktada, darbeci suçlaması yerine terör örgütü başı olarak tutuklamanın hukuksal gerekçesine ilişkin bir itiraf yapılıyor ki… İşte orada, “Özel yargı eliyle yargılanabilmesi, tutuklanabilmesi için terör örgütü suçu ile yargılanması gerek” diye bir ek, özel bilgilendirme yapılıyor ki, zemberek bu zorlama ile kopmuş oluyor…
Bu iktidarın eseri anayasal, yasal düzenlemede, ancak Yüce Divan’da yargılanabilecek Genelkurmay Başkanı’nın, yıllarca her komutanlık sürecinde savaştığı terör gerçeği ortada dururken, terör örgütü üyesi, başı suçlaması ile tutuklanmasının, yargılanmaya kalkışılmasının TSK, terörle savaş, ülkemizdeki değerler, geleceğe yönelik güvenlik tehditleri.. boyutlarını rafa kaldıralım… Hukukun her anlamda guguk olduğu çok çıplak, “kralın çıplak olduğu” bir tablonun karşısındayız…
***
Emir komuta zincirinin içinde, hepsi de siyasi iktidarlar sorumluluğunda yapılmış askeri şûra kararları zincirinde, Genelkurmay Başkanı, komutanlar halkası nasıl olur da terör örgütünü oluşturabilir, üyeleri olabilirler? Olsa olsa askeri darbe özlemi içinde bir örgütlenmenin üyeleri ya da sempatizanı olabilirler. Hukukun geçerli olduğu bir düzende de, düşünce suçu olamayacağına, ortada bir askeri darbe ya da girişiminin somut kanıtları da olmadığına göre, hukuk diliyle “nakıs teşebbüs” sürecinde kalmış suçların, örgütsel, bireysel kanıtları ile ilişkilendirilmiş, delillendirilmiş olarak hukuka uygun yargılanması ancak söz konusu olabilir.
Çok sayıda muvazzaf, emekli komutanı içine alacak biçimde açılan askerlere yönelik davalarda, kamuoyunda hukuksuz mahkûmiyetle başlayan, sayısız hukuk ihlali ile sürdürülen yargısız infazlar, uzun tutukluluklar, açılmış davalardaki en büyük garabet, sorgulamalar, iddianamelerin içeriklerinde aslında sadece bu sözünü ettiğimiz nakıs teşebbüste kalmış darbecilik suçlamasının, ortada henüz kesinleşmiş bir tek hüküm, kesin kanıtlanmış suç olmadığına göre, çeşit çeşit senaryoları var. İddianameler, sorgulamalar, yargısız infazlar hep bunlar üzerinden… Ama özel yargı eliyle açılan davalar, ön tutukluluklar hep terör örgütü, terörist suçlaması üzerinden… İlişkilendirme gerekçelendirmeleri yıllar önce açılmış, Ergenekon davaları üzerinden bile hâlâ ortalıkta yok.
Uzun tutukluluk sıralamalarına göre Perinçek, Balbay, Tuncay, Şener, Şık.. simge gazetecilerden başlayın, her meslekten insana, sadece bir olayı protesto etmiş ya da hakkını istemiş öğrencilere geçin, sonra emeklisi muvazzafı askerlere bulaşın.. herkes gerekçeleri saklı tutulan, açıklanmayan terör örgütü suçlusu sayılacaklar ki, özel yargıda yargılanabilsinler. Yıllarca sayısız hukuksuzluğun, insan hakkı ihlali, özgürlükler kayıplarının yolu açılsın. Sanıkların kendileri, bizler, birbirlerini tanımayan, bir araya gelmeleri, aynı düşünceleri paylaşmaları söz konusu olamayacak bu insanların nasıl olup da aynı gizli terör örgütü üyesi olduklarına, birlikte suç işlediklerini şaşıp kalalım…
Bizim toplumsal kültür olarak tekmemiz biraz pek olsa da, kafamızın geç basması ile ünlüyüzdür… Biraz da başımıza çok ağır taşlar vurana, canımız çok yanana kadar güce tapmayı sever, boyun eğmeyi kolaycılık biliriz. 12 Eylül sürecinde Evren konuşurken alkışlayan kitleleri şaşkın, kaygılı izleyen Batılı gazeteci dostlar “Birkaç yıl sonra tersini görürsünüz” dediğimde ne demek istediğimi pek anlayamıyorlardı. Şimdi de aynı güç dayatmasına dayalı sivil iktidar desteğini, gerçek demokratik saymak gibi büyük yanlışa, yanılgıya düşenler var… Medya çağında değme demokrasi kültürü olan toplumlar bile, kavram kargaşasında, değerler erozyonunda, gerçekleri göremez ve kendi çıkarlarına ters işler yaparlarken, bizdeki sivil darbe hukukuna, hukukun ayaklar altına alınmasına seyirci kalınması çok da şaşırtıcı bir sonuç değil. Yine de zembereğin kırıldığı ana gelmiş bulunuyoruz…
Şükran Soner/Cumhuriyet
Yorum Gönder