Hayatımızdan çok şeyler çalan 2011, son gününde hiç unutulmayacak, unutulamayacak bir olayla çekip gitti. Uludere’de çoğu çocuk yaşta 35 yurttaşımızın Türk jetlerinin bombalaması sonucu feci şekilde ölümü, 2012’ye de damgasını vuran bir büyük trajedi olarak gündemin ilk sırasında tartışılmaya devam ediyor.
Günlerdir “Uludere’de ne oldu?” tartışmaları sürüyor... “Hata mı yoksa komplo mu” sorusu gündemi sarsmaya devam ediyor. Siyasetin zirvesi bu sorunun kavgasını yapıyor. Ancaaak, bütün bu toz dumanın arasında, Uludere’de yaşanan elim olay, görmesini bilenlere çok yaşamsal bir görüntü de sunuyor:
- Tayyip Bey’le cemaat giderek birbirinden uzaklaşıyor!..
***
Önceden de işaretler vardı ama ilk önemli ayrılık “şike yasası”nda görülmüştü..
Başta Fethullah Gülen’in sözcüsü olarak gösterilen Hüseyin Gülerce, Zaman gazetesinin kalemşorları ile cemaata “duygusal” bakımdan bağlanan liberal zevat, Cumhurbaşkanı Gül’ün yasayı geri göndermesini alkışlarken, Tayyip Bey’in hasta yatağından “Tek kelimesine dokunulmadan geri gönderilecek” çıkışıyla morarmış ve “tehdit” kokan yazılar kaleme almışlardı!..
Ancak bu kez “ayrı düşüş” çok sert ve pek hakaretamiz oldu!.. Cemaatçi arkadaşların ve kuyrukçu liberal arkadaşların bileti Milli İstihbarat Teşkilatı’na kesmesi ve inceden inceye kurum içinde operasyon istemesi karşısında Tayyip Bey’den öylesine bir sert karşılık gördüler ki, neye uğradıklarını şaşırdılar. Zaman gazetesinde İhsan Dağı, “Anlaşılan Ak Parti, devleti dönüştürürken kendisi de eskisi gibi kalmamış... Gücünü ve meşruiyetini devletle olan mesafesinden alan parti, bugün devletleşiyor görüntüsü veriyor...” diye keskin bir yazı döktürdü örneğin... Cemaatin her türden desteğiyle ayakta duran “The Taraf”ın başyazarı, Başbakan’a yönelik ağır yazılar kaleme aldı... Aynı “gazete”nin, cemaat dergisinden aparttığı “bavulcu” muhabiri, önce “Kasımpaşalı başbakandan mı korkacağım” diye diklendi, ardından özür diledi!.. Kısacası, cemaat ve kuyrukçuları ile Başbakan’ın arası hiç de iyi görünmüyor...
- Bakalım üçüncü virajda neler olacak?.. Hızla oraya doğru gidiliyor da!..
İzmir Yanıtını Mutlaka Verecek!..
Başından beri hiç hazzetmediler!..
Sürekli kaybetmeyi ise hiç mi hiç yediremediler!.. Genel seçimlerde, yerel seçimlerde akla hayale gelmeyecek yollar denediler; paralar saçtılar olmadı, ilçelerin sınırlarıyla, seçmen profilleriyle oynadılar, ters tepti...
İzmir halkına ters gelmeyecek “vitrin” adaylar bulup öne sürdüler, yine yemedi!.. Öyle ki, AKP büyükşehir adayı zat-ı muhterem hiç sıkılmadan, “Valla billa gençlerin el ele dolaşmasına, sarılmasına karışmicaz!” bile dedi, sonuç yine fiyasko!.. Hırslandılar, o güzelim kentin insanlarına “gâvur” bile dediler, seçimde bütün ilçeleri verdiler!..
Sonra ne oldu? Genel seçimlerin hemen öncesinde Büyükşehir Belediyesi polis tarafından basıldı, insanlar gözaltına alındı, uzun süre hapislerde süründürüldü. Ama İzmir halkı, başta Aziz Kocaoğlu olmak üzere çalışanların arkasında durdu. Önceki gün bu kez Büyükşehir Belediye Başkanı sorguya çağrıldı. Tam 5.5 saat ifade verdi. Çıkışta her zamanki o şahane nezaketi ve kararlılığıyla “Gereken cevabı verdik, çalışmaya devam” dedi!..
Biliyor musunuz, Kocaoğlu’na ve arkadaşlarına neler sorulmuş?.. Örneğin “O sanatçıya neden konser verdirdiniz” diye sorulmuş!.. Ya da Manisa’daki bir köylü kooperatifinden satın alınıp 24 Kasım’da öğretmenlere dağıtılan atkı ve şallar ile ilgili “Niye ihale yapmadınız” sorusu yöneltilmiş!.. Yasada ihale zorunluluğu olmadığını, alınan yerin bir üretici kooperatifi olduğunu bilmiyorlarmış herhalde!.. İhale yasasının AKP döneminde en az 17 kez değiştiği, AKP’li büyükşehir belediyelerinin eş dosta leblebi gibi ihale dağıttığı, en son Elazığ Büyükşehir hakkında dava açıldığı ortadayken, güzel soru gerçekten!..
Son iki tespit: Öncelikle Aziz Kocaoğlu tanıdığım en dürüst insanlardan biridir, çamur atmakla kirletemezsiniz...
- İzmir’in “gâvur” halkı AKP’ye o güzelim kenti teslim etmez!..
Ümit Zileli/Cumhuriyet
Yorum Gönder