Yaşamsal sorunları bir kıyıya itip, günlük olayların akışını seyrediyoruz toplum olarak.
Düşle gerçeği ayırt etmemiz gerekiyor önce…
Uludere’de 35 Kürt gencimizin öldürülmesinin ardından “siyasal rant” peşine düşmemiz, içinde bulunduğumuz acıklı durumu gösteriyor.
Yıllardır bildiğimiz ve görmezden geldiğimiz, mazot-sigara kaçakçılığında yoksul gençlerin yasadışı işi kimlerin adına yaptığını sorgulamaktan bile kaçınıyoruz.
Kuzey Irak sınırında yıllardır mazot ve sigara kaçakçılığı yapılmıyor mu?
Yapılıyor.
Kaçakçılıktan çok büyük para kazananlar kimler?
Bu soruyu yaklaşık beş gündür soruyorum…
Bir Tanrı’nın kulu çıkıp yanıt vermiyor nedense!
Evet sınırda 35 masum genç öldürüldü terörist sanılarak.
Nasıl bir istihbarat bilgisi geldi?
Önemli olan bu!
Ancak bilinen bir gerçek var, o da şu:
PKK’li teröristler, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye en fazla 3-4 katırla geçerler, 30-40 katırla değil.
Bu gerçeği istihbarat birimleri, güvenlik güçleri bilmez mi?
Bilir elbet!
***
Derin bir gecenin boşluğunda gibiyim olup bitenleri izledikçe…
Gerçeğin nereden geldiğini düşünmek, deniz kıyısında kum zambaklarının yapışık köklerini anımsamak gibi bir şey…
Öfke saçıp gözdağı vererek… Medyayı ve muhalefeti suçlayarak bir yere varamayız.
Hele hele gündem değiştirerek…
Danıştay saldırısına ilişkin kamera kayıtlarının silinmesine ilişkin soruşturma ve 12 Eylül darbesini gerçekleştiren Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için 32 yıl sonra dava açılması.
Alın size manşetlik haber ve yeni yazı konusu…
Alparslan Arslan kanlı Danıştay saldırısını ne zaman yapmıştı?
Mayıs 2006…
Önce Cumhuriyet’i bombalamıştı Alparslan Arslan.
Aradan altı yıl geçmiş!
Altı yıl sonra OYAK şubelerine baskın yapılıp sekiz kişi gözaltına alınıyor.
Altı yıl önce kamera kayıtlarının silindiği ortaya çıkmıştı.
Sen altı yıl sonra basıyorsun OYAK’ın şubelerini…
Neden kanlı eylemin hemen ardından değil?
Danıştay 2. Daire Başkanı Kemal Özbilgin’in kemikleri sızlıyordur mezarında…
Gelelim Evren ve Şahinkaya’ya…
90 yaşını çoktan devirmiş iki darbeciyi yargılasan ne olur yargılamasan ne olur aradan 32 yıl geçtikten sonra…
Peki, o işkenceciler ne olacak, örneğin Ankara’daki DAL grubu?
Hükümet gündemi değiştirmekte gerçekten usta mı usta!
***
Var olan gerçekleri görmezden gelip yaşamın o derin sularında neler olup bittiğini neden göremiyoruz?
Ben bildim bileli o bölgenin var olan gerçeği kaçakçılıktır.
Uyuşturucudan mazota, silahtan sigaraya dek…
Devlet özellikle korucuların yoğun olduğu yerleşim birimlerinde uyuşturucu ve silah dışındaki kaçakçılığa göz yumar.
Güneydoğu’da bazı ilçeler kayıt dışı ekonominin merkezi değil midir?
Kaçakçılıktan aşiret reisleri de payını alır, eli kanlı terör örgütü PKK de, kimi asker, sivil yetkililer de…
Kimse kimseyi kandırmasın.
Hükümet Uludere olayını “talihsizlik” olarak nitelerken, MİT kendisine yönelik iddiaları yalanladı… CHP ve BDP, olayın üstünün örtülmemesini istedi… MHP lideri Devlet Bahçeli “asker görevini yaptı” dedi.
Bu arada önemli iki nokta var:
İstihbaratı kim verdi?
Uludere’ye giden CHP milletvekillerinin dün Cumhuriyet’in manşetinde yer alan savları da çok önemli…
“Çocuk yaşta 35 kişinin yaşamını yitirdiği yöreye helikopter gönderilmediği için 13 yaralının, köylülerin sırtında taşınırken yaşamını yitirdiği…”
TBMM’nin bu olayı aydınlatması gerekir.
***
Biliyorum içimizde derin bir yas, öfke çığlığı var…
Toplum olarak yargısız infazlara, katliamlara alıştık.
Evren ve Şahinkaya’dan hesap sorulacakmış, sorulsun.
İşkenceciler ne olacak? Maraş, Sivas kıyımlarını yapanlardan hesap sorulacak mı? 1 Mayıs 1978’deki o keskin nişancılardan?
Türkiye yakın tarihiyle yüzleşebilecek mi?
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder