“AK Partili bir ismin 2004 yılında İsviçre’ye neden gittiğini, gelirken yanında bulunan valizde kaç milyon dolar olduğunu, bu paranın Türkiye’ye neden getirildiğini doğrusu merak ediyorum.”
Baransu merak ededursun, insanın aklına ister istemez, Almanya’daki Deniz Feneri Davasında, Almanya’dan Türkiye’ye gizlice bavullarla gelen paralar geliyor; biz de bunu merak ediyoruz.
Mahkeme tutanaklarına da geçen bir zamanları, “fakir fukaraya yardım edeceğiz” diyerekten gurbetçilerden toplanan 41 Milyon Evro’nun 17 milyonunu bavullarla Türkiye’ye aktarıldığı, yandaş medya ve yandaşlar tarafından cukkalandığını tüm gazeteler yazmıştı o zamanları?
“İsviçre’den bir AKP linin getirdiği bavuldaki paralar” bunlardan bir parti olmasın? Diye İnsanın aklına şeytan bunu getiriyor? (Tövbe tövbe şeytan insanın aklına neler getiriyor… Neyse şimdilik bu konuyu üstü örtülen bu dava sürecine bırakalım. Biz, Baransu’nun kıyısından değindiği bavulla gelen milyonlar olayına dönelim.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da, bizim gibi merak etmiş olmalı ki, Baransu’nun Taraf’taki yazısında anlattığı bavulla gelen paralar konusunda başbakana sorar:
- İmzasız elektronik postalarla gelen soyut ihbarları bile ciddiye alan, kapsamlı soruşturmalar yapan cumhuriyet savcıları böylesine somut ve ciddi bir ihbarı neden göz önüne almıyor?
- Böyle bir tablo cumhuriyet savcılığı makamlarının merkezi bir planlamayla yönlendirildikleri anlamına gelmez mi?
Şu Muharrem İnce ile Atilla Kart da, iktidarın damarına basan sorular soruyorlar, gerçekten. CHP de bu iki acar milletvekili de olmasa, kim muhalefet yapacak ki? Sahi bir de unuttum, pardon, eli fenerli Kamer Genç vardı ya. Bunlar CHP nin üç gülü… Kamer Genç, cahillerin bol olduğu çağında gündüz gözüne, elinde fenerle adam arayan Sinop doğumlu hemşerimiz Diyojen’e (M.Ö. 404 - M.Ö. 323) benziyor meclis içinde. (Ne oldu sahi kürsüden AKP lilerce itilip kakılınca tırsıdı mı ne oldu? Sesi soluğu çıkmıyor).
Neyse benim yazı köy odası sohbetine dönmeden, dağıtmadan “Babamın bavulu”na pardon, Baransu’nun bavuluna dönelim.
Baransu da, giden yılların birinde, içeriğindeki belgelerin birçoklarının düzmece, sahte olduğu sonradan tespit edilen, önceden hazırlanmış binlerce sayfa bir bavul dolusu belgeyi, tısılayı tısılayı savcılara taşımıştı. Bu belgelerin kaynağını soranlara bir türlü söylemiyordu, Baransu.
Peki devam eden yargılama sürecinde, bu belgelerin birçoğundaki sahtelik kanıtlanır, nihai kararda bu belgeler kanıt olarak kabul edilmezse Baransu’nun halini bir düşünün.
Gerçek gazeteciye, bir tarafın militanı, pardon avukatı edası ile başka taraf aleyhine düzenlenmiş belgeleri savcılara taşımak yakışmaz. Böyle doğru yanlış belge taşıyan gazeteci değil, bir görüşün kinli, intikamlı militanı demektir.
Baransu için, Mustafa Mutlu - mmutlu@gazetevatan.com “Taraf Gazetesi’nin bavulcu yazarı Mehmet Baransu” diyordu.
İnternetten aldığımız bir yazıda Baransu için bakınız ne yazıyordu:
“Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu, Balyoz Planı'yla ilgili bir bavul dolusu orijinal belgeyi savcılığa teslim etti. İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı'nın talebi üzerine polis, dün sabah gazetenin Kadıköy'deki merkezine giderek, belgeleri ve Baransu'yu İstanbul Adliyesi'ne götürdü. Baransu'nun belgeleri bavulda taşıdığı görüldü. Adliyede açılan bavuldaki belgelerin foto film ekibince görüntü kaydı da yapıldı. İki yetkili savcı belgeler üzerinde 13.00'de başlattıkları tespit ve teslim alma çalışmalarını 21.30'a kadar sürdürdü. Çalışma bugün de sürecek”.
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2010/01/30/balyoz_belgeleri_bavulla_tasindi
İmzasız ihbar mektuplarını, sahte ihbar ve şikâyetlerini bile dikkate alarak insanlar hakkında davalar açan, aylarca tutuklayan savcılar TC nin savcıları, Baransu’nun Taraf’ta yazdığı “AK Partili bir ismin 2004 yılında İsviçre’ye neden gittiğini, gelirken yanında bulunan valizde kaç milyon dolar olduğunu, bu paranın Türkiye’ye neden getirildiğini doğrusu merak ediyorum.” Yazısı hakkında neden çağırıp da “bu neyin nesidir” diye kaynağını soruşturmuyorlar.
Ahmet Şık’ın avukatı Tora Pekin soruyor?
“Ergenekon soruşturması kapsamında aralarında Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın’ın da olduğu 12’si tutuklu toplamda 14 kişi Gazeteci Ahmet Şık gizli belgeleri temin etmek suçundan terör örgütü üyesi olmak suçuyla yargılanıyor!
Peki, bunlar terörist ise bavulla gizli belge taşıyan Mehmet Baransu ne oluyor?”
Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu’nun İstanbul Adliyesi'ne teslim etmek üzere içi 'gizli belge'lerle dolu bir valizle çekilmiş fotoğrafını açıklarken Avukat Tora Pekin devam ediyor: “Baransu’nun ortaya koyduğu 'gizli belgeler' gazetecilik sayılırken, Şık’ın belgelere başvurmaksızın ortaya koyduğu haberlerin suç sayılması dava kapsamındaki çelişkileri bir kez daha gözler önüne serdi”.
Ahmet Şık’ın avukatı Tora Pekin, tutuklu gazeteci Ahmet Şık, “uzun tutukluluk” ile “özgürlük-güvenlik” hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. 6 aydır tutuklu bulunan Şık’ın avukatları tarafından AİHM’ye gönderilen dilekçede, geçici önlem olarak tutuklama kararının kaldırılması ve başvurunun öncelikli olarak incelenmesi talebinde bulundu.
İster istemez insanın aklına şöyle bir soru geliyor; “yoksa savcılar korkuyor veya yandaş mıdır?”
Bu doğrultuda yine aynı yazıda Milletvekili Atilla Kart şöylece sormakta:
“- Böyle bir tablo cumhuriyet savcılığı makamlarının merkezi bir planlamayla yönlendirildikleri anlamına gelmez mi?”
Kısaca bir ülkede, yasama, yürütme yanında yargı da iktidarın güdümüne girmişse, o ülke çağdaş bir ülke olamaz. Böyle giderse AİHM since çok daha fazla aleyhimizde kararlar verilecektir. Bunların tazminatlarını da millet ödeyecektir…
Cevat Kulaksız
Yorum Gönder