“İyi yaptınız da, neyi kaldırdınız Sayın Bakan” diye sordu, bağımsız gazetecilerimiz;
“Vizeleri kaldırdık. Artık Libya ile Suriye ile karşılıklı gelip gidebileceğiz.. Bu olay Türkiye’nin ve bizim hükümetimizin –komşularla sıfır problem- politikamızın bir zaferidir. Bunu biz düşündük. 79 senede yapılamayanı biz yaptık” dedi…
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, 30.Kasım.2011 Çarşamba günü, yani dün Arap ligi toplantısına giderken basın toplantısı düzenledi ve özetle;
“Koyduk, Araplarla birlikte koyduk” dedi..
Kafaları allak bullak olan gazeteciler yine sordu;
“Neyi, nereye koydunuz, Araplarla ne koydunuz Sayın Bakan…”“Suriye’ye yeni yaptırımlar koyduk, ama Suriye halkına değil, onlara kıyamadık. Yöneticilere koyduk, onlara Türkiye’ye giriş yasağı koyduk. Suriye Merkez Bankası ile ilişkilere yasak koyduk. Araplar da bir sürü şey koydu. Bu, hükümetimizin ve –komşularla sıfır problem- politikamızın bir zaferidir, itibarımız artmıştır, bunu biz yaptık ” diye coşkuyla konuştu…
Tarihçi Dede köşesinden olanları hayretle izliyor ve kendi kendine söyleniyordu;
“Bunları anlamak mümkün değil. Önce vizeleri karşılıklı olarak kaldırdılar. Arap dünyasında ne kadar kaçak- terörist-psikopat-katil- işsiz adam varsa Türkiye’ye girdi. Özellikle Büyükşehirleri işgal ettiler. Bunların çoğu silahlı ve üç kuruş için adam öldürecek-eylem yapacak manyak tipler.
Sonra Türkiye’nin Güneydoğusunda, Arap ülkelerinden genç kızları “kuma” olarak almak modası başladı. Binlerce küçücük kızlar kuma olarak alındı.
Türk Hükümetine güvenen işadamları bu ülkelere yatırım yaptılar, para harcadılar. Şimdi bu adamlar, büyük zarar içindeler. Pes be arkadaş, ben bu saçmalığı tarihe nasıl kaydedeyim…”
30 Kasım 2011 Çarşamba günü, Türkiye’ye elini kolunu sallayarak giren Libyalı bir terörist, Suriye plakalı bir araç ile İstanbul Topkapı Sarayına geldi, bir askerimizi, bir güvenlik görevlisini yaraladı. Türk Turizminin içine de bir bomba attı.
Türkiye’nin yetiştirdiği büyük devlet adamlarından İçişleri Bakanı Şahin yaptığı açıklamada;
“Terörist, yabancı uyrukludur. İsmini henüz ezberleyemedim ama Türk değildir, herkes bunu bilsin” dedi!…
KİBAR GÜL
Çok zarif, çok kibar bir Cumhurbaşkanımız var. Bol bol geziyor, devamlı tivit atıyor, her gittiği yerden çektirdiği fotoğraflarını tivitır da, gençlerle paylaşıyor. Hem güzel vakit geçiriyor, hem de halkla ilişkilerini çoğaltmaya çalışıyor…
Ülkenin meseleleriyle de vakit buldukça ilgileniyor;
Gazeteciler soruyor;
“Sayın Cumhurbaşkanı, tutukluluklar cezaya dönüştü. İnsanlar ne ile suçlandıklarını bilmeden yıllarca hapislerde yatıyorlar!…”
* “Doğrusu ben de çok üzülüyorum, hukuk devletinde uzun tutukluluk Türkiye’nin itibarını zedeliyor, üzgünüm, çok üzgünüm..”
“Sayın Cumhurbaşkanı, parasız eğitim isteyen iki üniversite öğrencisi 18 ay cezaevinde kaldılar. 600 öğrenci tutuklu olarak cezaevinde bulunuyorlar!…”
* “Ben de duydum doğrusu. Çok üzülüyorum. Gençler yasalar çerçevesinde protesto yapabilmeli. Protesto gösterisi yapan gençlerin cezaevine atılmaları doğrusu beni de üzüyor…”
“Sayın Cumhurbaşkanı, sizin de tanıdığınız gazeteci Müyesser Yıldız, kendisinin suçlandığı delillerin, Üniversite Bilirkişi raporlarıyla çürütüldüğünü, bazı polislerin tutuklamadan önce belli dosyaları bilgisayarına yüklediklerini, yine polis zabıtlarıyla ispat ettiğini söylüyor. Buna rağmen 9 aydır tutuklu olarak bulunuyor. Milletvekili seçilenler de tahliye edilmiyor…”
*“Ben de olayı tivitır’dan öğrendim doğrusu. Hayrünnisa Hanım da, Müyesser Hanım için çok üzüldü.
Doğrusu ailece üzüldük, ben Kayseri’ye babamın yanına gideceğim, gelince yine üzülürüm…”
Tarihçi Dede, şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı; “Bu kişi Türkiye’nin Cumhurbaşkanı mı, yoksa Tapu dairesinde memur mu, anlamadım gitti” diyerek, yürüdü gitti…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder