Aydın Bey’in vefat haberini öğrenince düşünmüştüm, Ankara ve İstanbul’da ayrı ayrı düzenlenecek törenlere herhalde on binlerce kişi katılacak, izdiham olacak, efsane adamın oğlunu öteki aleme büyük kalabalıklar uğurlayacaktı.
Ama öyle olmadı. Ankara’da Hacıbayram Camiinde yapılan ilk törende sadece 300 kişi vardı ve çoğunluğu da camideki namazdan çıkan cemaat oluşturuyordu.
Hükümet üyeleri, iktidar mensupları, bazı eski ve yeni siyasetçiler gelmişti. Ama onların dışında neredeyse hiç kimse yoktu. Halk yoktu!
Ölen bir insanın cenazesi bile yine siyasete alet ediliyordu. Hacıbayram avlusuna sonradan gelen bazı bakanlar ve iktidar mensupları, namazda ön safta yer kapmak için ellerinden geleni yaptılar. O kadar ki, tabutun başında nöbet tutan polislere emir verip tabutu öne doğru ittirdiler ve kendilerine ilk sırada yer açtılar.
Kameralara ön safta görünmek gerekiyordu!
İstanbul’daki tören de aynıydı. Camide ve babasının anıt mezarında sadece iktidar mensupları ile bazı siyasetçiler boy gösteriyordu. Bilemediniz yine 300 kişi gelmişti.
***
Aydın Bey geçirdiği trafik kazası sonrasında sakat kalmış ve çok sıkıntılı bir hayatı olmuştu.
Babasının adının gölgesine sığınmış, başka hiçbir özelliği olmayan bir siyasetçi idi. Siyasette uzun yıllar önce yer almış, hemen her partiye girmiş, milletvekili seçilmiş, ancak hiçbirinde dikiş tutturması mümkün olmamıştı.
O sadece babasının adından yararlanan ve sağ partilerden bu nedenle rağbet gören biriydi.
O sadece babasının adından yararlanan ve sağ partilerden bu nedenle rağbet gören biriydi.
Daha doğrusu, babasının ismini sömürüp Adnan Menderes kavramını oy avcılığında kullanan siyasetçiler, onun ismi gibi oğlunu da tepe tepe kullandılar.
Pazar günü İstanbul’da toprağa verilen sadece Aydın Menderes değil, Adnan Menderes efsanesi oldu!
Hani Tayyipgiller tarafından uzun yıllardır kullanılan ve gaddarca sömürülen Menderes kavramı var ya, işte o!
Hani Tayyipgiller tarafından uzun yıllardır kullanılan ve gaddarca sömürülen Menderes kavramı var ya, işte o!
BRAVO GENELKURMAY, BRAVO!
AKP hükümeti, Türk askerini ortalıktan çekip kışlasına hapsediyor. Bunun son örneği Meclis’teki askerin çekilmesi oldu. Atatürk’ün kurduğu Meclis Muhafız Taburu böylece yok edildi ve yerine polis getirildi.
Bu kararın niçin alındığını hepimiz biliyoruz. Asker korkusu! Günün birinde asker Meclis’i işgal edebilirdi!
Yakında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı da yok edilip yerine polis getirilirse hiç şaşırmayın.
Yakında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı da yok edilip yerine polis getirilirse hiç şaşırmayın.
Oysa dünyanın hemen her önemli yerinde nöbeti asker tutar. Gidin Londra’da Buchingham Sarayına, gidin Atina’da Yunan Meclis binasına, gidin Washington’da devlet büyüklerinin gömülü olduğu Arlington mezarlığına, oralarda hep askeri göreceksiniz.
Hükümetin amacı belli:
Türk askerini halkın gözünün önünden uzaklaştırmak…Ve ne acıdır ki, günümüzün Genelkurmay Başkanlığı bu uygulamalara itiraz etmiyor, tepki vermiyor.
Hani bir hükümet üyesi “Genelkurmay bizim memurumuzdur” demişti ya, vallahi çok doğru söylemiş. Öylesine memur oldular ki, memurluğun bu kadarını kutlamak gerekir!
***
Geçenlerde de yazdım. Bugün Atatürk’ün milli mücadeleyi başlatmak için Ankara’ya ilk adım atışının (27 Aralık 1919) 92. yıldönümü. Her yıl bugün Ankara’da üç ayrı tören düzenlenirdi. İlkiSeymen alayı. Ankara’ya ilk geldiği gün Atatürk’ü bugünkü Genelkurmay önündeki tarlada seymenler karşılamıştı ve her yıldönümünde bir seymen alayı düzenlenirdi. Bu yürüyüş geçen yıl ve bu yıl iptal edildi.
İkincisi, atletlerin koştuğu Atatürk koşusu. Bunu iptal etmediler de, yolunu değiştirdiler, arka yollara verdiler.
Üçüncüsü ve en görkemlisi, geçen yıla kadar her yıl düzenlenen Garnizon koşusu idi. Harpokulu öğrencileri ve komutanları her yıl okullarından üniforma, silah ve bayraklarıyla yola çıkar, Atatürk Bulvarından Valilik binasına kadar marşlar söyleyerek, “Her şey vatan için” gibi sloganlar atarak koşarlardı.
Bu geleneksel koşunun en büyük özelliği, uygun koşar adım olmasıydı.
Ankara halkı bu koşuyu onurla, gururla izler ve askerine alkış tutardı.
Ankara Valiliği bu koşuyu ilk kez geçen yıl yasakladı…
Çünkü hükümet böyle emir vermişti.
Koşu bu yıl Valilik (!) tarafından yine yasaklandı. Gerekçesi muhteşem: Trafik sıkışır!
Tarihte ikinci kez yasaklanıyor.
Peki ama böyle bir yasaklamaya “Hükümetin memuru” bile olsa Genelkurmay tepki göstermez mi?
“Kimin askerini kimden saklıyorsunuz, kimin askerini hangi gerekçeyle yasaklıyorsunuz” diye sormaz mı?
Hükümetin bu korkusunun nedeni nedir? Harpokulu koşunca darbe mi olacak?
Hükümetin bu korkusunun nedeni nedir? Harpokulu koşunca darbe mi olacak?
Ya da Tayyipgilleri devirip yönetime el mi koyacak?
Benim burada asıl kınadığım ve eleştirdiğim, bu gibi konularda boynu eğik duran, sessiz kalan, hükümetin böyle mantıksız ve anlamsız yasaklarını hiçbir tepki veremeden sineye çeken koskoca Genelkurmay Başkanlığıdır…
O hükümet ki, geçtiğimiz 29 Ekim günü yapılacak Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını ve geçit törenlerini bile tarihimizde ilk kez iptal etme cüretini göstermiş, Genelkurmay’dan yine ses çıkmamıştır.
O hükümet ki, geçtiğimiz 29 Ekim günü yapılacak Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını ve geçit törenlerini bile tarihimizde ilk kez iptal etme cüretini göstermiş, Genelkurmay’dan yine ses çıkmamıştır.
Acaba Genelkurmay, Tayyipgiller tarafından asker üzerinde oynanan şu kasıtlı oyunları görmüyor mu?
Haksız mıyım Necdet Paşa, haksız mıyım?
Keşke bir anlatsanız da, hep birlikte öğrensek!
FATURA CHP’YE ÇIKTI
FATURA CHP’YE ÇIKTI
Sayın CHP yönetimi, Allah rızası için söyleyin, siz ne biçim ana muhalefet partisisiniz!Meclis’te hiç ilgisiz bir yasa tasarısı görüşülürken, sabaha karşı AKP tarafından bir önerge hazırlanıyor ve o tasarının kuyruğuna şöyle bir hüküm ekleniyor:
‘Emekli olan milletvekilinin en düşük maaşı 7 bin 500 lira olacaktır.’
Bu maddenin kamuoyunda tepki yaratacağı belli. Milyonlarca emekli ve çalışan 600-900 lira ücret alırken, olacak iş değildir.
Siz CHP olarak bu önergeyi Bolu Milletvekiliniz Tanju Özcan’a partiniz adına imzalatıyorsunuz.Oysa o milletvekiline önergeyi imzalaması direktifini partinizin yetkilileri veriyor. Sonra onu, sanki hiç haberiniz yokmuş gibi disiplin kuruluna sevk ediyorsunuz.
İkincisi ise Afyon Milletvekiliniz Ahmet Toptaş ve o, kendiliğinden imzalıyor. Sonra adam demeçler veriyor:
‘Ben ete hasretim, bir haftadır et yemedim.’
Allah’tan korksun, ayda 11 bin lira net maaş alan adam et yememiş! Ya şaka yapıyor, ya da milletle alay ediyor. Asıl o şahsa ceza vermeniz gerekir.
***
Sayın CHP yönetimi, kamuoyunda büyük tepki yaratacağı belli olan bu gibi zam konuları sizin ne üstünüze vazife! Siz niye bulaşırsınız bu gibi konulara? Size ne emekli milletvekilinin zam almasından?
AKP’nin önergesine siz niçin imza attırırsınız?
Bu nasıl muhalefet anlayışıdır, size ne AKP’nin sabaha karşı kurduğu tezgahtan, size ne?
Bakın, AKP bu konuda piyasadan çekildi ve bu işin faturası şimdi size çıktı. Gelin de kendinizi bu işten sıyırın bakalım!
Emin Çölaşan/SÖZCÜ
Emin Çölaşan/SÖZCÜ
Yorum Gönder