Facia ve Sonrası - Cüneyt Arcayürek

Şırnak Uludere sınırında; katırlara yüklü, kimi ilk bilgilere göre kaçak mazot, kimi bilgilere göre ise kaçak sigarayı gece karanlığında yurda sokmak isteyen kalabalık bir gruba F-16’lar bomba yağdırdı: 28’i aynı aileden olmak üzere 35 kişinin ölümüne neden oldu.
Kuşku yok, yıllardır süregelen terörle savaşta insan ve insanlık açısından en büyük trajediyi yaşadık.
Nasıl telafi edileceği bilinmeyen bir şok yaşanıyor.
Son zamanlarda PKK’nin Irak’tan Türkiye’ye silah ve cephane sokma çabalarının artacağını gösteren istihbarat raporları üzerine özellikle o bölgedeki karakollara, gözetleme çabalarında daha yoğun ve dikkatli olmaları bildiriliyor.
Karakoldan alınan ilk bilgiler insansız uçaklarla doğrulanınca, PKK’nin katırlarla silah ve malzemeyi yurda getirdiği bilindiğinden, kaçakçı kalabalığın da PKK grubu olduğu kararına varılıyor ve F-16’lara imhaları emri veriliyor.
Öncelikle şu soru akla geliyor:
İstihbarat kaynakları o bölgede PKK’nin yanı sıra, öteden beri Irak’tan Türkiye’ye aşırı fiyat farkı nedeniyle ticari amaçla mazottan sigaraya kaçak mal getiren gruplar, aileler, insanlar olduğunu bilmiyor muydu?
O bölgenin kaçakçıların da kullandığı bir bölge olduğu hesaba katılması gerekmiyor muydu?
***
Facia, “istihbaratı değerlendirme hatası” diye örtbas edilemez.
İstihbarat değerlendirmeleri yeniden gözden geçirilmeli ve son olayın sorumluları mutlaka saptanmalı ve...
...Hata ise olay; hatayı yapanları saptamak askeri ve sivil yetkililerin öncelikli görevi olmalı!
Bombalama kararı verenlerin insanlığa aykırı bir amaca hizmet ettiği de elbette insafa sığmaz, öne sürülemez.
Ama ne çare, olay duyulur duyulmaz kimi çevrelerden faciayı devletin 35 insanı “katletmek amacıyla” düzenlediğine, asıl amacın Kürt katliamı olduğuna varan açıklamalar yansıdı.
TV’lerde canlı yayını izliyoruz; olayın nasıl gerçekleştiği, nedeni nasılı hakkında henüz resmi makamlardan bir açıklama yapılmamışken Barış ve Demokrasi Partisi Milletvekili Ayla Akat, binlerce kişinin toplandığı meydanda avazı çıktığı kadar Kürt’ü Türk’e, Türk’ü Kürt’e düşman edecek, birbiriyle vuruşup kırdıracak bir konuşma yapıyor.
Bu kadın milletvekili suçluyu keşfetmiş. Devlet!
Suçun asıl amacı: Planlı Kürt katliamı!
Darağaçlarını kuruyor konuşmasında. Devletin bütün kademelerinden, Başbakan’dan Genelkurmay Başkanı’na kadar kim varsa aklına gelen herkesten, hepsinden hesap soracaklarını söylüyor.
Bu akılla, bu akılla bir araya gelenlerle, BDP ile insan haklarına, kökenlerine bakılmaksızın toplumda eşitliğe, barışa hizmet edecek, barışçıl yollardan bir anayasa nasıl yapılabilir?
Leyla Zana, baklayı ağzından çıkardı. Bize özerklik, otonomi de yetmez, dedi. İlla ki bağımsız devlet diye yaptığı açıklamaya BDP’nin “gündemimizde yok” demesine bakmayın. Bugün koşullar olgunlaşmadığı, bağımsızlık ilanına elverişli olmadığı için Leyla’nın açıkladığı asıl amaçlarını gizliyorlar.
***
35 ölüm olayını nasıl istismar edeceklerini de yakında izleyeceğiz.
Bir yere getirecekler, ha Dersim, ha 35 kişinin “katliamı”, fark yok diyecekler.
Nitekim bu olasılığın ilk kıpırdanmalarına tanık olduk.
Bu bakışa arka çıkacaklar olacağı, perşembenin çarşambadan gelişi gibi bilinen bir gerçekti...
Genel başkanının, Dersim olaylarını TBMM’ye taşıması için ısrarla milletvekili olarak parlamentoya taşıdığı Hüseyin Aygün de hemen sahnede göründü.
“33 Kürt’ün bir mağarada öldürülmesi emrini veren Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın olayı ile 35 Kürt’ün bombalanarak öldürülmesini” aynı kefeye koydu...
Kılıçdaroğlu olayın sorumlusunun hükümet olduğunu söyledi ve ardından Hüseyin Aygün’e; “33 Kurşun’un 2011 AKP versiyonudur bu” diyerek arka çıktı.
Ama 35 kişinin ölümünü Muğlalı olayıyla aynı kefeye koymak…
…abesle iştigalin ötesinde başka, bambaşka ufuklara yelken açmanın kanıtı değil mi?

Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget