Yaşlı dünyamızın takviminden bir yıl daha düşerken, Türkiye ekonomisi 2011’i nasıl yaşadı ve 2012’de neler yaşayacak ? 2011, dünya kapitalizmi için pek parlak geçmedi. 2010’daki toparlanma yerini 2011’de durgunluğa bıraktı. Dünya ekonomisi için 2012 küçülme yılı olacak. Türkiye de dünya ekonomisinde beklenen büzülme-küçülmeden nasibini alacak. 2009 yılını yaklaşık yüzde 5 dolayında küçülme ile kapatan Türkiye ekonomisi, geri dönüş yapan sıcak paranın rüzgarı ile 2010’da yüzde 9 dolayında büyüdü ve 2011’de sıcak para girişi , en azından ilk 7 ayda sürdü ve 2011’in büyümesinin de yüzde 7,5-8 dolayında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu büyüme, bekleneceği gibi , özellikle inşaat ve hizmetler sektöründe istihdam artışına yol açtı ve işsizlik de yüzde 9’a kadar düştü. Özel sektör yatırımları ve iç tüketime dayanan bu büyüme madalyonunun öteki yüzü ise pek parlak değil. İhracatı, ithalatının ancak yüzde 55’ine karşılayan Türkiye’nin , hızlanan ithalatı ile birlikte cari açığı, yani döviz gereksinimi hızla arttı ve bu yılı 78 milyar dolar ile kapatması çok muhtemel. Bu, beklenen milli gelirin yüzde 10,5’u oranında bir cari açık demek ve böyle bir açık oranı dünyada yok!…Büyümeyi böyle bir açık ile sürdürebileceğini uman AKP iktidarı, 2012’de büyüme oranını yüzde 4 olarak hedeflerken gerekli kaynağı yine dışarıdan bulabileceğini ve milli gelirin yüzde 8’i dolayında bir cari açık ile yaşanabileceğini öne sürmekte. Türkiye’nin yüzde 4 büyüme hedefine karşılık IMF, Türkiye için gelecek yıl ancak yüzde 2 dolayında bir büyüme öngörmekte, Türkiye’ye de daha ihtiraslı bir büyüme hedefi peşinde olmamasını tavsiye etmektedir.
Yüksek büyüme ve yüksek cari açığa eşlik eden bir gösterge de yüksek enflasyon oldu. 2011 başında Merkez Bankası’nın yüzde 5 olarak hedeflediği enflasyon yeniden iki haneye tırmanarak yüzde 10 artış gösterdi. Merkez Bankası, 2012 için yine yüzde 5 enflasyon hedefliyor. Bakalım bu kez sapma ne kadar olacak?
***
Türkiye ekonomisi, 2011 Ağustos’undan itibaren, sıcak para çıkışına tanık oldu ve yükselen cari açığı nedeniyle, derecelendirme kuruluşları, ülkenin notunu artırmadığı gibi, yatırımcıları kırılganlık konusunda uyardı. Hızlanan dış yatırımcı terki ile kur tırmanışı sürdü ve 1.50 TL’de seyreden dolar kuru kısa sürede 1.80 TL’lere gelince Merkez Bankası’nın faizi artırması ve rezervden döviz satışı ile kur, kontrol altında tutulmaya çalışıldı. Buna rağmen yıl biterken dolar kuru zaman zaman 1.90 TL’nin üstüne çıktı ve 2012’de 2 TL’ye çıkabileceğinin sinyallerini vermeye başladı. Beraberinde faizlerde de artış hızlandı.
Hükümetin, 2012 için sıcak paranın yeniden dönüşünü beklemek ve onunla büyüme çarkını çevirmek dışında bir oyun planı yok. Bu konuda güvendiği tek cazibe unsuru ise kamu maliyesi göstergeleri ve finans sisteminin fazla sorunlu olmaması. Avrupa ülkelerinin ciddi kamu maliyesi defolarına karşılık Türkiye’nin bütçe açığının yüzde 1’lerde seyretmesi ve kamu borç stokunun da milli gelirin yüzde 40’ı dolayında olması, dış yatırımcılar açısından bir çekim öğesi olarak kabul ediliyor. Bu parlak göstergenin altında yatan ise, üçte ikisi dolaylı vergiye dayanan adaletsiz bir vergi sistemi , doludizgin özelleştirme ve zaman zaman İşsizlik Fonu kaynaklarını kullanma; harcama ayağında ise sosyal devletten uzaklaşma gerçeği var. Yine de mali disiplin, tek başına dış yatırımcıyı cezbetmeye yetmeyebilir ve 2012, akmayan sıcak paranın hızlandıracağı döviz kuru artışı ile Türkiye’yi önemli bir küçülme, artan işsizlik, piyasalarda durgunluk ve inşaatta, sanayide, hizmet sektörlerinde yaprak dökümleriyle yüz yüze bırakabilir.
Yarın, Orta Doğu’da olan bitenlerle birlikte, analize devam ederiz.
Mustafa Sönmez/Cumhuriyet
Mustafa Sönmez/Cumhuriyet
Yorum Gönder