Kaynak girişinde azalmanın yanı sıra , Avrupa’da düşmesi beklenen talebin Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkileyeceği açık. Dış kaynak akışının yavaşlaması, döviz kurunun yukarı tırmanması demek. İthalata bağımlı Türkiye sanayisinin ve sanayi ihracatının, yükselmiş kurlarla çarkını döndürmesi hiç kolay değil. İthal girdilerde maliyet artışının Türkiye’nin rekabet gücünü zayıflatacağı çok açık.
Gerileyen sıcak para açığını, Merkez Bankası’nın rezervleriyle kapatmaya çalışması beyhude bir çaba. Azalan rezervler, Türkiye’yi dış yatırımcılar açısından daha sorunlu gösterir. Döviz rezervi toplamının , kısa vadeli borç toplamının altına düştüğünü görüyoruz. Bu şimdiden iç açıcı bir durum değil.
İhracattaki sert düşüşü önlemenin yolu, başka pazarlar bulmak olabilirdi. Bu pazarın daha çok Orta Doğu olabileceği öne sürülürken Türkiye, bu coğrafya ile ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşıyor ve sorunlar büyüyeceğe benziyor. Arap Birliği’nin gözlemcileri Suriye’de. Gözlemleri ve raporları bakalım neye yol açacak... Suriye’de gerilim düşebilir, böylece Esat Rejimi bir süre için de olsa durumunu koruyabilir. Suriye’de inisiyatif daha çok Mısır’a ve Arap Birliği’ne geçti. Türkiye, yaptığıyla kalmış gibi…
2012’de Türkiye’nin daha çok Irak ile sorunu olacak. Türkiye’nin ihracatında yüzde 6’nın üstünde, yıllık 7 milyar dolara yakın payı olan Irak, hızla iç savaşa, bölünmeye doğru gidiyor. ABD emperyalizmi, Irak’tan güya çekildi ve geride güya “istikrarlı bir ülke” bıraktı. Oysa Irak, hızla bir kaosa sürükleniyor. Başbakan Maliki’nin Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık el Haşimi’yi teröristleri desteklemekle suçlaması, Şii- Sünni kavgasını anında su üstüne çıkardı. El Haşimi, Kürt bölgesine kaçtı ve krizi oraya da taşıdı. Bu kargaşanın Irak’ı 3’e bölmesi çok muhtemel. Kuzeyde Kürtler, Ortada Sunniler ve Güneyde Şiiler…
Mezhep ve etnik temelli çatışmalar başladı, ne yazık ki, hızlanacak.
Parçalanmanın eşiğindeki Irak, bu önemli ihracat pazarı endişe ile izleniyor. Türkiye, Maliki-Haşimi didişmesinde tavrını Sünni Haşimi’den yana koydu. Bu, Maliki ile zaten pek iyi olmayan ilişkilerin daha da bozulması demek. Şimdi merak edilen şu; Irak’ta kim hakimiyeti ele geçirecek? Maliki’nin yönetiminde bir Şii hâkimiyeti, bekleneceği gibi İran’ın nüfuzunun artması, İran’ın sadece Irak’ı değil, Suriye’yi de kampına katması demek. Böyle bir durumda Irak Kürdistanı ne olacak? Sunni Haşimi, Sunni Kürtleri yanına çekmek istiyor ama Sunni Kürtlerin elinde Sunni ağırlıklı Türkiye kartı da var. Türkiye’nin Irak’taki Kürt yönetimi ile yakınlaşıp Haşimi’yi bu güçlenmiş elle masaya oturtmak planı var. AKP iktidarı, Irak Kürdistanı’na bu kaosta sahip çıkıyor görünmenin karşılığı olarak PKK ve Kürt siyaseti ile ilgili oyun planlarında yardım istiyor. Kendi derdine düşmüş Irak Kürdistanı, PKK’yı “satar mı?”. PKK, bu durumda, İran-Şii Irak ve Suriye eksenine yaklaşır mı, ya da, yaklaşmış bile denebilir mi?
2012, Türkiye için önemli risklere ve büyük satranç maçlarına gebe. Umalım yanlış hamleler yapılıp ani bir şah-mat ile yüz yüze kalmaz Türkiye...
Tüm olumsuzluklara, yaşanmakta olan onca acılara rağmen , yeni bir yıl, barış, demokrasi, adalet ve özgürlükler uğruna verilen mücadelede yeni umutların, yeni solukların başlangıcı olabilir. Dileyelim olsun ve dileyelim arkadaşım Murathan Mungan’ın, şu dizelerindeki beklentiler, hepimiz için gerçek olsun…
Ne çıkmaz sokaktayım ne de mutsuz/
Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar /
Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken/
Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız /
Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim...
Mustafa Sönmez/Cumhuriyet
Yorum Gönder