Milliyet ve Vatan gibi,yaşları Cumhuriyetin ilanı ile neredeyse örtüşen bu iki günlük gazeteyi,yakın zamana kadar Aydın Doğanın oluşturduğu bir medya holdinginin çıkarttığı biliniyor.Aydın Bey'in meslekteki ilk göz ağrısı olan.Milliyet patronluğu ile başlayan ve giderek büyüyen yayıncılığında izlediği yolun iktidarın hoşuna gitmediğini görmemek için sadece okuma değil duyma özürlüsü de olmak gerekir.
O başarıyı,bunca devlet desteğine karşın yakalayamayanların kaynattıkları kazanlardan yılmış olmalı ki,Aydın Doğan da iş hacmini küçültmenin yanı sıra.kendisinin de soyadını taşıyan yayın grubunun onursal başkanlığı ile yola devam kararı vererek,perdenin önünden bir anlamda çekilmiş oldu.
Tüm bu olup bitenleri bir zamanlar,grupta görev yapmış ve o sırada Aydın Doğan'a,adını taşıyan bir vakıf oluşturmuş eski bir gazetecinin gözlemleri olarak yazıyorum.
Doğan Grubu'nun iktidar çevrelerinden gelen serzenişler,dahası o cenahın gazetelerinden birisini yöneten meslektaşımızın kendisini Hürriyet başyazarı olarak vehmeden yazınlarının etkisinde ne kadar kaldığını elbette bilmiyorum.
Ancak Doğan Grubu'nun yayınları arasında bulunan Vatan ve Milliyet gazetelerini elinden çıkartması,bu iki gazetenin Erdoğan Demirören ve Ali Karacan ile yola devam kararı almasından sonra büyükbaba rahmetli Ali Naci Karacan'ın torununun,yükümlülüğünü yerine getirmediği,çalışanlardan gelen şikâyetlerin en yaygınıydı.
Dün,o yaygın dert yanışlar,bu iki gazetemizin yönetim yerlerinden dışarıya taşmakla kalmadı.Vatan'ın da Milliyet'in de logolarının üstünde kamuoyuna duyurmak için köşe yazarlarının aynı konuyu kendi yazılarına aktardıklarına tanık olduk.Tümü de Ali Karacan'a ortağı ile sürdürdüğü kavgayı bırakarak geldiği yere dönme çağrısı yapıyorlardı.
Benzer bir tatsızlığı Cumhuriyet'te yaşamış ve gazetemizin kurucusu Nadi ailesinin vârisi bir hanım bu gazeteyi yayımlayabileceğini hayal ederek masa başına geçmişti.
Sadece soyadının bir işe yaramadığı kısa zamanda görüldü.Cumhuriyet'in çalışanları bir vakıf oluşturarak güçbirliği yapmış olmasalardı,ilkeli gazeteciliğin yerinde yeller esiyordu.
Torun Karacan,dedesinin ve baba Ercüment Karacan'ın sonsuzluk uykularını rahatça sürdürmelerini istiyorsa,çalışanların öğütlerine kulak vermekte gecikmemelidir.
***
Tüm insanlığın ve ulusumuzun özgür,barışçı ve mutlu bir yıl geçirmesini dilerim .Orhan Birgit/Cumhuriyet
Yorum Gönder