Sınırda 35 Ölü ve Tarihle Yüzleşme... - Hikmet Çetinkaya

Tarihi gerçekleri göz ardı edip yaşananların üzerini örtmek,çağdaş toplumlarda olur mu?
Tarihle yüzleşip hesaplaşmak!
Son otuz yılın insanın içini acıtan geçmişini görmezden gelip,demokrasiyi ve insan haklarını seçim aracı yaparak oy avcılığına soyunmak,yeri geldiğinde "Bu ülkede tutuklu gazeteci sayısı 90 değil,sekiz" demek var olan gerçekleri bir çırpıda silip atmak.
Fransa'ya düşünceyi ifade özgürlüğü üzerine ders verirken kendi ülkende düşünen insanları."terörist yaftası" yapıştırarak 4 yılı aşkın süredir demir parmaklıkların ardında yatırmak.
Tüm bunları yaşarken,basılmamış kitaptan ötürü gazeteciyi tutuklamak,gazetecilere gözdağı vermek,bilim insanlarını,yazarları,çizerleri,şairleri suçlamak.
Türkiye kendi yakın tarihiyle yüzleşmekten hep kaçındı.

***

Dersim'i dile getirdiğiniz zaman "vatan haini"; Çorum'u,Kahramanmaraş'ı,Gazi Mahallesini,Sivas'ı gündeme taşıdığınızda "bölücü.terörist"; doğaya,HES'lere,çokuluslu altın avcılarına karşı eylem yaparsanız "ajan" yaftası asılır boynunuza.
Fransa'nın,ABD'nin tüm emperyal güçlerin yaptığı kıyımları elbet kınayacağız,dik duruş sergileyip ezilenin yanında olacağız,tamam!
Peki biz kendimizle,yakın tarihimizle ne zaman yüzleşeceğiz?
Şırnak'ın Uludere ilçesinin sınır kesimindeki bombardımanda,mazot kaçakçılığı yapan 35 köylü mü öldü,yoksa terörist mi,önceki gün tam açıklığa kavuşmadı...
Bu da üzerinde önemle durulması gereken bir olay.

***

Demokrasi,özgürlük,insan hakları,kültürel kimlik,anadilde eğitim...
Bunlar kulağa hoş geliyor ama nedense yaşama geçmiyor.
1915 olaylarını at gözlüğüyle değil,gerçeklerin ışığında tarihçilerle bir masa çevresine oturup tartışmalı,eşit yurttaşlık hakkında direnç gösteren siyasiler ise bu ortamı hazırlamalı.
1915 yılında yaşanan acıların pek çoğunu,19 Aralık 1978de başlayan ve sekiz gün süren saldırılarda binlerce yurttaşımızı yitirdiğimiz Kahramanmaraş'ı,Sivas'ı unutturdular çoktan.

***

 Eli kanlı katillerin bazıları yurtdışına kaçtı elini kolunu sallayarak...Bazıları asere bile gitti...Bazıları da Sivas'ta kaldı ve yakalanmadı.
Eğer ölmeseydi,dolaşıp duracaktı Sivas çarşısında.
Bu ülkede emekçi olmak,sömürüye karşı çıkmak,demokrasiyi ve insan haklarını savunmak,resim yapmak,yazı yazmak suç.
Hele hele gazeteci olmak en büyük suç!
Bakıyorum,gazeteci maskesiyle dolaşan,kendisini savcı sanan "muhbirler" giderek çoğalıyor.
Kendi kendime soruyorum:
" Nereden çıktı bunlar?Dört yıl önce adı sanı duyulmayan bu çakma gazetecileri kimler yetiştirdi?
Avukatların bile elinde bulunmayan belgeler bunlara nasıl ulaşır."

***

Yalanla gerçeğin iç içe girdiği bir evrende yaşıyorduk.
Sermaye-emek çelişkisini sık sık vurgulamak,sömürüye,baskıya karşı direnmek,insan haklarını savunmak suçtu!
Satılmışlığın egemen olduğu bir topluda,gerçeklerle yüzleşmek istemiyorduk.
Aydınlanmayan ya da aydınlatılmak istenmeyen binlerce faili meçhul cinayet...
1 Mayıs 1977'de İstanbul Taksim'deki katliam...Uğur Mumcu,Mehmet Sincar,Ahmet Taner Kışlalı ve Gaffar Okkan cinayetleri.
Batman yakınlarında Jandarma Alay Komutanlığında eğitilen Hizbullah militanları.
Tüm faili meçhul cinayetler...
Hakkâri'de,Mardin'de,Yüksekova'da şehit düşen askerlerimiz,polisimiz.
Türkiye karanlık yollarda ikiye bölünerek uyuyan ağaçların kapkara örgüsü gibi....

Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget