Ohhh, Ne Güzel Türkiye - Emin Çölaşan

SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye birileri için cennet! Burada bir elleri yağda, bir elleri balda, krallar gibi yaşıyorlar. Ekmek elden su gölden! Ceplerinden beş kuruş çıkmıyor.
Bundan bir süre Önce Filistin yönetimi, elinde esir olarak tuttuğu İsrailli esir bir asker karşılığında çok iyi bir pazarlık sergiledi. Bu askeri İsrail’e iade etmesi koşuluyla, İsrail hapishanelerinde yatmakta olan yüzlerce Filistinli teröristin serbest bırakılmasını sağladı.
Bizim hükümet de İsrail düşmanı ya!..
Hemen devreye girip bazı Filistinlilerin Türkiye’ye getirilmesini istedi… Ve 11 adet Filistinli Ankara’ya getirildi. İçlerinde bir de kadın var.
Aradan haftalar geçti, biz bunları devlet kesesinden ağırlamayı sürdürüyoruz.
Hepsinin keyfi gıcır, hepsi rahat…
Bunlara çok büyük olasılıkla devlet parasından ödemeler yapılıyor, belki altlarına makam aracı bile verilmiş olabilir! Böyle bir avantayı dünyada kimse kimseye sağlamaz.
Şimdi bunlardan biri dün gece Ankara’da evlendi. Düğün Ankara’nın beş yıldızlı lüks otellerinden birinde yapıldı.
Evlenen Abu Halil, düğüne bizim Tayyip’i de çağırmış. “inşallah gelir” diyor. Bence de mutlaka gitmiş olması gerekir! Gitmese bile iyi bir düğün hediyesi göndermiştir. Bu yazıyı dün geceki düğünden önce yazdığım için olanları bilemiyorum.
 Halil şöyle diyor:
“Bundan sora hep Türkiye’de yaşacağım. Burası çok rahat…”
Valla bu koşulları devlet kesesinden bana da sağlasalar, ben de aynı şeyi söylerim. Ülkemizde milyonlarca insan aç ve açıkta gezerken, iş arayıp bulamazken, sırf Filistinli olduğu için biz bunları besliyoruz, üstelik beş yıldızlı otelde düğün yaptırıyoruz.
200 kişilik düğünün parasını acaba Türkiye’de krallar gibi ağırlanan ekipten olan Filistinli mi ödedi, yoksa bizim hükümet mi?

***

Benzer bir olay İstanbul da yaşanıyor ve yine devlet parasıyla… Libya da Kaddafi’yi devirenlerden 158 kişilik bir grup bu kez İstanbul da yine bir beş yıldızlı otelde ağırlanıyor.
Ağırlama ve eğlendirme 40 gün 40 gece sürecek.
Anımsayın, bu hükümet daha önce Kaddafi’nin ABD ve bazı AB ülkeleri tarafından devrilmek istenmesine karşı çıkmıştı. NATO Libya‘yı bombalamaya başlamadan hemen önce Tayyip o mübarek ağzını açmış ve aynen şöyle demişti:
“Ne işi var NATO’nun Libya’da!”
Bunun ürerine ABD ve şimdi posta koyduğumuz Fransa devreye girip Tayyip’i uyarmak zorunda kaldılar:
“Dikkatli konuş, yoksa başına gelecekleri tahmin edersin.”
Tayyip bu uyarı üzerine 180 derece döndü, ağız değiştirdi ve Kaddafi’nin bir numaralı düşmanı kesildi.
Günün birinde Kaddafi gaddarca linç edildiğinde dünyanın en mutlu adamı Tayyip’ti!
Kesenin ağzı derhal açıldı, bizim fakir fukara hastalarımız sürünürken, Libya’da olaylar sırasında yaralanan yüzlerce kişi Türkiye’nin çeşitli hastanelerine getirilip tedavileri devlete fatura edildi.
Güya tedavi gören bu herifler İstanbul da çeşitli olaylara karıştı. Libya Başkonsolosluğu”nu bastılar, çok sayıda polisiye olaylara karıştılar. Polis bu olayları örtbas etmek zorunda kaldı.
Evet, şimdi 158 kişilik bir Libya kafilesi İstanbul’un beş yıldızlı otellerinden birinde ağırlanıyor. Onlara ödül olarak verilen bu ağırlama süreci 40 gün 40 gece sürecek.
Herifler bir yandan alışveriş yaparken. Öbür yandan da otelde ve çevrede sürekli sorun çıkarıyor. Otel personeli “Bunların psikolojisi bozuk” demekle yetiniyor.
Peki, ama akla yine şu soru geliyor.
Bu değirmenin suyu nereden?.. Bu paraları yine bizim hükümet mi ödüyor, yoksa başkaları mı?

***
Üçüncü Örnek bizim Suriye sınırından!.. Suriye’den Esad muhalifi olan binlerce kişi Türkiye’ye sığındı ve Hatay yakınlarında sınırda bekliyorlar.
Onları da bizim devlet besliyor… Çünkü Tayyipgiller Esad’ın devrilmesini istiyor!
Aslında en şanssız olanlar bunlar…
Çünkü çadırlarda yasamak zorundalar. Keşke o yörede çok sayıda beş yıldızlı oteller olsaydı, onları da oralarda ağırlasaydık ne güzel olurdu!
Bu kamplarda muhaliflerin liderleri var.
Dünya basınında haberler çıkıyor:
“Türkiye’nin Suriye sınırında üslenen muhalifler zaman zaman Suriye’ye girip silahlı eylem yapıyorlar, sonra yeniden kamplarına dönüyorlar.”
Doğru olup olmadığını bilemiyoruz.
Bildiğimiz tek şey. ÂKP hükümeti Suriyeli muhalif kesimler için İstanbul’un beş yıldızlı otellerinde çeşitli toplantılar düzenledi, bunların yüzlercesini ağırladı
Aynı şey Kaddafi yi devirenler için defalarca yapıldı.

***

Türk Devleti’nin herhalde bitmez tükenmez parası var! Bu para başkaları için harcanırken. Örneğin Van’da depremin mahvettiği insanlarımız artık unutuldu. Onlar çadırlarında sefillik yaşarken, günde sadece iki öğün nohut pilav çıkarılıyor.
Çadırlarda yangın çıkıyor, insanlar yanarak ölüyor, kimin umurunda!
Van’da çaresiz kalan iktidar, oradaki insanlara sürekli çağrıda bulunuyor:  ”Gel vatandaş, seni başka yerlere gönderelim!”
Gönderildikleri yer ise misafirhaneler.
Aileler evlerini, işyerlerini yitirmiş, perişan olmuş, böyle vaatlerle uyutuluyor.
Ama iş Ankara’da, İstanbul’da, Hatay’da ağırlanan Arap uyruklulara Filistinli, Libyalı ve Suriyeli tiplere gelince kesenin ağzı sonuna kadar açılıyor.
Beş yıldızlı otellerde düğünler, kafile halinde ağırlamalar, yabancı ajansların geçtiği haberler doğruysa, belki Suriye’nin içlerine sevk edip yaptırılan silahlı saldırılar!..
Son noktayı İran’dan koyalım. iran yetkilileri Dün resmen açıkladı, önümüzdeki mart ayı sonuna kadar Türkiye’ye 2.000 İranlı hemşire gönderilecek. Hani hükümet yabancı doktor ve hemşire ithaline izin vermişti ya!.. Bir bu eksikti. İranlı hemşireler gelince işler düzelir!
Ne güzel Türkiye bu!


YILIN SON KİTAPLARI

BUGÜN, size Uç güzel kitabı tanıtmak istiyorum. Üçünün de okunması gerek.
1-            Din bilgini Prof… Dr. Zekeriya Beyaz’ın kitabı “Türkiye’de Örtülü Savaş.” (Destek Yayınevi.)
Kitapta Nurculuğun kurucusu olan ve Said-i Nursi olarak bilinen Said-i Kürdi ve yalanlan, onun günümüzdeki temsile iliğine soyunan Fethullah Gülen orijinal belgelerle anlatılıyor Din tüccarları için şu cümleler kitaptan “Bu örtülü savaşı yapanlar Türkiye Cumhuriyetini kafir, yani gavur devleti olarak görüyorlar. Bunlar düşman gördükleri devletin ve milletin mallarını hile ve yolsuzlukla çalmayı helal, hatta sevap olarak görüyorlar. Cumhuriyete karşı gayrimüslimlerle, Hıristiyan milletlerle işbirliği yapıp her türlü imkânı sağlıyorlar…”

2-            Gazeteci Ömer Serim’in kitabı “Son Kale Fenerbahçe. Bir Linç Belgeseli.” (Nokta Kitap.)
Fenerbahçe olayı üzerinde kurulan tezgâh belgelerle anlatılıyor.  Cumhuriyet kaleleri birer birer düşürülüyor. Atatürk’ün Cumhuriyeti hasta Fenerbahçe Cumhuriyetin zapt edilmek istenen son kalesi. Medya masumiyet karinesini hiçe sayarak kulübü ve başkanını her gün linç etmekten çekinmedi. Bu kitap Fenerbahçe’ye atılmak istenen kir ve çamurun, vurulmak istenen kara lekenin belgeselidir.”
3- Yılların öğretmeni, solcu, devrimci, Atatürkçü bir aydının. Mustafa Gazalcı’nın kitabı “Öğretmenin Günlüğünden. Anılar, Anlatılar.” (Bilgi Yayınevi.)
Devrimci bir öğretmen hapishanelerde sürünüyor, çıkınca işsiz kalıp havlu çarşaf satmaya başlıyor, milletvekili seçiliyor ama çile ve kavgası hiç bitmiyor.
Eğitim savaşçısı Gazalcı bu ilginç kitabında çocukluğundan başlayıp yaşadıklarını, nasıl öğretmen olduğunu, öğretmenlik ve siyasette başına gelenleri anlatıyor.

Emin Çölaşan/SÖZCÜ

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget