Sosyal demokrasi nedir?
Sosyal demokratik bir rejim nelere evet, nelere hayır der?
Bugün yapılan siyasi tartışmaların sosyal demokrasi ile ilintisi nedir?
Sade vatandaş siyasete hangi açıdan nasıl yaklaşmalı?
Bir vatandaş neden sosyal demokrat olmalı?
Düşünelim bakalım…
***
Gerçi ikincisi son zamanlarda kitlelerin gözünden oldukça düştü ama literatürde esas itibariyle iki temel ekonomik model vardır: “kapitalizm” ve “komünizm”.
Bu günlerde bu ikisine biraz yumuşatarak “liberal ekonomi” ve “ devletçi ekonomi” deniyor.
Liberal ekonomi, piyasa koşullarına göre gücü yetenin istediğini yapması, altta kalanın canının çıkması, klasik deyimiyle “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışıdır. Burada devlet piyasada kimin kazanıp kimin kaybettiğine müdahale etmez.
Saf şekline “vahşi kapitalizm” denir.
Buna karşılık, ekonomide kimsenin kişisel olarak ekonomik güçlenmesine, diğerleri aleyhine zenginleşmesine imkan vermeyen, üretim araçlarını kamu elinde tutan model komünist düzendir. Adına “kolektivizm” de denen bu düzende ekonomide hemen her şey devlet eliyle düzenlenir. Ne güzel bizim çok sayıda dolar milyarderimiz oluyor denmez, toplumun genel refahı gözetilir.
Liberal ekonominin tam zıddıdır.
Liberal ekonomi ile devletçi ekonomi bu alanda birbirlerine tamamen ters düzenleri savunurken zaman içinde ortaya bu ikisi arasında yer alan, “ortada”, ama bu iki sistemden hangisine daha yakın olduğu da ülkeden ülkeye farklılıklar gösteren bir çözüm çıkmıştır.
Bu “orta yol”un adı “sosyal demokrasi”dir.
Sosyal demokrasi, iki ayrı ekonomik sistemin arasında yer alan, ikisinin “karma”sı olan, ama sonuçta liberal ve devletçi ekonomik modeller gibi bir “ekonomik model”dir.
Bu modelde yerine göre, “ piyasacılık” ya da “liberallik” ağır basarsa sağa yakın; devletçilik ağır basarsa sola yakın bir sosyal demokrasi söz konusu demektir. Dolayısıyla içindeki tercihlere göre de sayısız denebilecek kadar çok birbirinden farklı sosyal demokrat modellerden söz edilebilir.
***
Acaba liberal, devletçi ya da sosyal demokrat rejimlerden hangisi daha iyidir diye sorulabilir.
Tabii ki bu soruya cevap vermeden önce, soruyu soranın bu ekonomik düzende “hangi konumda” olduğuna bakmak lazımdır.
Çünkü insanlar genellikle kendi çıkarına olanın “daha iyi” olduğunu söylerler.
Mantık olarak, mevcut ekonomik düzende sürekli kaybedenlerin, bu koşullarda kaybetmeye mahkum olanların devletçilikten, her zaman kazananların ise liberal düzenden yana olmaları beklenir.
Gelir dağılımında en alt dilimde yer alanların,
Fabrikalar kapanırken işsiz kalanların,
Maaşıyla geçinemeyen emekçilerin ve emeklilerin,
Ürünü para etmeyen köylünün,
“Bu ekonomik düzende ben kaybediyorum”, buna devlet müdahale etsin, bizi piyasanın acımasız dengelerine terk etmesin demesi ve tercihlerini bu yönde kullanması gerekir.
Buna karşılık, ekonomi rüzgarını arkadan alıp pupa yelken zenginliğe yelken açanların “tabii ki liberal düzen” tabii ki piyasa ekonomisi, devlet bu işlere karışmasın” demesi kadar olağan bir durum da yoktur.
***
Ancak uygulamada ne yazık ki durum böyle değildir. Seçmenler ya da vatandaşlarımız siyaseti bu kadar açıklıkla “ekonomi tabanlı” olay olarak algılamadığı zaman tercihleri farklı yönlere sapabilir. Örneğin tüm tercihlerini başlarını nasıl bağlayacakları konusuna göre belirleyebilirler.
Tercihler saptığında ne olur?
Kendi çıkarına olacak tercihler bir kenara bırakılır, karşı cephenin peşine takılınır.
Seçmenine bu temel ayrımı anlatamadıkça sosyal demokratların sonuç alması zordur.
Tartışmalar bu gerçekçi mindere çekilmeyip temelinden ayrıldıkça başarı şansı azalır.
Peki ne ile yapmalı?
Tabii ki bu konu iyi anlatılmalıdır ama bunu yapacak olanlar da, iyi kötü bu kültüre sahip olanlardır. Onlar ortaya çıkmadıkça hatta çıkarılmadıkça işin özü gözden kaçar, tartışmalar karşı tarafın istediği şekilde konu dışına çıkar. Temel tezlerle ilgisi olmayan konularda yapılan çalışmalar da ancak laf yarıştırmaya döner.
Laf yarıştırma ve bunun propagandası her zaman için karşı tarafın güçlü olduğu alandır.
Bülent Soylan
Yorum Gönder