Şimdi bazıları Leyla Zana için iki tepki verebilirler: “Bir... Pişmiş aşa su katıyor!”
“İki... Kafasında yatanı söylüyor, eyyamcılık yapmıyor.”
İkisi de söylenebilir, yanlış olmaz.
Ne demiş Leyla Zana?
“Kürtler kendi geleceklerini kendileri tayin etmeliler referandumun sonucu Türkiye’deki Kürtler için özerklik de olsa, federalizm de olsa, bağımsızlık da olsa biz kabul edeceğiz. Kürtler dünyanın başka bir halkı gibi kendi kaderini tayin edebilmeli, dünya da bunu kabul etmek zorundadır.”
* * *
Leyla Zana’nın bu görüşlerine kızabilirsiniz, karşı çıkabilirsiniz, lakin bazı Kürtlerin, Leyla Zana gibi düşündüklerini de bilmek zorundasınız.
* * *
“Leyla Zana, Meclis’te Kürtçe yemin etmeye teşebbüs ettiği için yaka paça dışarı çıkarılan Kürt milletvekillerinden biridir, sanırız on yıla yakın cezaevinde yatmış, çıkmış tekrar seçilmiş ve Meclis’e gelmiştir. Demek çektikleri, onun düşüncelerini değiştirmemiştir. Kızarsınız, sinirlenirsiniz, nasıl böyle konuşuyor diyebilirsiniz, ama saygı duymak zorundasınız.”
Hele hele “dönekler piyasası”nda damping varsa...
* * *
Leyla Zana’ya “pişmiş aşa su katıyor” diyenler de haklı olabilir. Hele hükümetin önümüzdeki günlerde yeni açılım yapmaya hazırlandığı bugünlerde.
Bilirsiniz, o günlerde de “Kürt açılımı” modası vardı, açılımın provası Habur Kapısı’nda yapıldı, terör örgütü davul zurnalı törenle karşılandı, hatta “seyyar mahkemeler” bile kuruldu, sonuç skandal, açılım maçılım bir kenara...
Şimdi yeniden açılıma giriyoruz.
İnşallah, yalnız biraz şüpheliyiz.
Habur skandalının baş oyuncusu o tarihte İçişleri Bakanı olan Beşir Atalay’dı, bu açılımın başında da yine kendileri, üstelik Başbakan Yardımcısı olarak, inşallah bir kaza olmaz.
* * *
Olmamalı!
Egeli ağzıyla: Yetti gari!
Asker deyimiyle düşük yoğunluklu bu savaş artık bitmeli.
Tek yanlı ödül vermeden.
“Daha verecek ödül mü kaldı?” diyenlere Leyla Zana’nın söylediklerini bir daha, bir daha okumalarını öneririz.
Bunca yılın yanlış siyaseti “Kürt yoktur dağ Türkü vardır” zırvası, “terörle bir yerlere varılmaz!” safsatasının nerelere vardığını düşünsenize...
Kürt yokmuş, dağda karda yürürken ayaklarındaki kızaklar “kart, kurt” diye ses çıkardığı için onlara “Kürt” denirmiş.
Buna zırva denmez de ne denir?
* * *
Hatırlıyor musunuz, Sayın Başbakan Erdoğan ameliyattan sonra Meclis’e gitmiş, Sırrı Sakık’la ayaküstü bir şeyler konuşmuştu, Başbakan’ın da olumsuz karşılık vermediği anlaşılıyordu.
Neydi bu görüşme...
Güvenlik güçleri tarafından öldürülen PKK’lılara mezar aranıyordu, İran kabul etmiyor, biz de gömülmeleri için izin vermiyorduk.
Niye?
İleride bu mezarlık “anıt”a dönüşür, kışkırtmalar başlardı.
Haksız sayılmasa bile, iktidar olmanın elbette sorumluluğu vardır, tedbirinizi ona göre alacaksınız.
* * *
Lakin terörizmi resim tuvallerinde, şiir mısralarında, üniversite kürsülerinde, yazıda, çizgilerde arayan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’lerle demokrasi açılımını becerebilmek mümkün müdür?
Kim bilir?
Hasan Pulur/Milliyet
Yorum Gönder