Kaçak elektrik kullanmak büyük üçkâğıtçılık.
Devletin temel bir görevi de her tür üçkâğıdı önlemek.
Ama devlet ne yazık ki, bu görevini yerine getirmediği gibi...
Kendisi de üçkâğıtçılık yapıyor.
Kaçak elektrik kullananların milyonlarca liralık yükünü, her ay faturalarını düzenli ödeyenlerin üstüne yıkıyor.
***
Yeni yıl çok şükür bu işin de sonunu getirdi.
Türkiye’ye dünyanın en pahalı benzinini kullandıran Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, adlı maskeli iktidar kuruluşu sonunda benzindeki kazıktan değil ama...
“Kaçak Elektrik Kullanım Payı”ndan utandı.
Bu arada her ay milletten çarpılan yüzde 2’lik “TRT payı”ndan da utanmış görüyor.
Dua edelim de, sıra bir gün “Sayaç okuma bedeli” ile “Belediye payı” diye alınan yüzde 5’lik “Halkı resmen eşek yerine koyma rüsmu”na da gelsin!
***
Elektrik sözde özelleşti ise şirketler kaçak ve kaybın ceremesini niye vatandaşa yüklüyor. En ağırı ve ayıbı da “sayaç okuma bedeli” (!) Şirket kaç lira harcandığını saptamak için sayaç okuyacak. Bunun için de ayrıca para kesiyor…
Bu milletin alnında, acaba yalnız bizim iktidarın görebildiği bir yazı ile “Kerizleyin bu enayileri” falan mı yazıyor?
***
Yine de sevinmek gerek.
Karar açıklandı.
Yılbaşından itibaren faturalarımızda…
“Kaçak elektrik kullanım payı” ve “yüzde 2, TRT payı” görünmeyecekmiş!
Hayır yanlış anlatmış olmayalım...
Bu iki yağlı kazık girmeye devam edecek...
Ama faturalarda görünmeyecekmiş.
“Görünmez kaza” diyorduk...
Bu devirde daha beteri bir de “görünmez kazıklar” çıktı.
Enerji kurulumuz, kazıkları “vergi ve fonlar” diye kılıflayarak millete sunmaya devam edecekmiş!
***
Bunlar olurken…
Başbakan Erdoğan tarihte kendi çapında bir ilki daha gerçekleştirdi.
Bir bürokratın densizliğine hedef olan değerli bir sanatçıdan özür diledi. (TRT Genel Müdürü, sanatçı Rojin’e “aşüfte!” dediği için!)
Yani iktidar farklı biçimde tarih yazmaya devam ediyor.
Başbakan’ın kendi adına asaleten, bir genel müdür adına vekâleten, hem de ailece özür dilemesi hadisesi gerçek bir ezber bozma hadisesidir!..
Kutlu olsun!
Yani tarihimizle bir yandan yüzleşme yolları ararken...
Bir yandan da…
Millet olarak, iktidarımızın bu yüzüyle de yüzleşme yolundayız...
Tarihle yüzleşmek bir anlamda talih ile de yüzleşmektir…
Ve belki de gelecek ile de yüz göz olmaktır.
Bir bürokratın densizliğine karşı sergilenen bu tavır...
Yüksek seviyeli/seciyeli jest gerçek bir liberal jest devrimidir...
Belli ki, TRT’den sorumlu Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç da bu devrimden çok etkilendi...
O da emrindeki genel müdürü için inceleme başlatmak yerine…
Kendi adına asaleten müdür beyin adına da vekâleten, Rojin’den özür dilemeye yöneldi…
***
Şimdi sevgili bir CUMOK’un aklına haklı olarak şu gelebilir:
- Sanatçı Rojin’e “lisanen” ama “gıyaben” yapılan terbiyesizliği sindiremeyen Başbakan ve Yardımcısı benzer ilgi ve özrü, İzmir’de karakolda hem “vicahen” hem “fiziken” hem de “lisanen” tekme tokat muamele gören Fevziye Gümüş’ten neden esirgiyor?
Evli ve 4 aylık torun sahibi de olan Fevziye Hanım’ı, polisler bir de “konsomatris” diye aşağılamışlardı da...
Herhalde Başbakan ve Yardımcısı bu iki olaya farklı bakıyor.
İki nedenle haklılar:
1- “Konsomatris” sözü “aşüfte” kadar ağır değil.
2- “Dayak olayı nedeniyle konu bağımsız yargıya intikal etti. Fevziye Hanım’a telefon edilmesi özür dilenmesi, yargıya müdahale sayılabilir!”..
***
Yani bir kez daha ortaya çıktı ki, iktidarımız “aşüfte” sözcüğü kadar yargı bağımsızlığı konusunda da çok duyarlı.
Şimdi dua edelim de...
Polislerimiz, öğrenci kızlarımızı, kadınlarımızı döverken ağızlarından “aşüfte” türünden sözler kaçırsınlar.
Ve bu dayak olayları adliyeye intikal etmesin...
Ki, Başbakan düzeyinde cümleten, ilgi, şefkat ve özre mazhar ve müstahak olabilelim!
***
Bir özür noktası daha var.
Keşke, TRT Genel Müdürü de, Sayın Başbakan’ın vekâleten özürlü nezaketinden etkilense...
Ve o da hiç değilse...
“Milletin yarısından” iktidara “vekâleten” özür dilese…
Çünkü…
Milletin tamamının elektrik faturalarından TRT payı kesiliyor.
Ve TRT, milletin tamamı AKP’li imiş gibi iktidar yanlısı yayın yapıyor.
Çok şükür (şimdilik) milletin yarısı iktidar yanlısı değil.
İktidara karşı olanlardan kesilen para ile iktidardan yana yayın yapmak demek...
Her haber bülteninde, her saniye, her dakika kul hakkı yemek demektir...
Başbakanlar özür dilerler, affederler...
Belki millet de affeder ve özür diler...
Ama her Müslüman çok iyi bilir ki...
“Kul hakkı yiyenleri Allah bile affetmiyor!”
Ahmet Tan/Cumhuriyet
Ahmet Tan/Cumhuriyet
Yorum Gönder