Evvelsi hafta size Hindistan’da katıldığım Jaipur konuşmasından izlenimler aktarmıştım. Araya davetsiz misafir olarak Fransız Parlamentosu’nun münasebetsiz kararını aldık. Şimdi o seyahatin 15 güne yayılan Hindistan-Nepal izlenimleriyle devam ediyorum.
Delhi Havaalanı çok modern. Ama dikkat edin: Bir yere uçacaksanız, 10 -12 polis ve kimlik kontrolünden geçmeye hazır olun! Şaka değil; çoğu 15 metre mesafeyle gerçekleşen bu kontroller, mantık hücrelerinize meydan okuyacak düzeyde bir terör paranoyasına işaret ediyor. Bu güvenlik hastalığı sizi otelde de takip ediyor. İçeri giren yolcular, valizleri dahil aletten geçirilerek kontrol ediliyorlar. Ardından sigara içmek için otel dışına çıkarsanız, üç dakika sonra tekrar içeri girerken tarama aletinden geçiyorsunuz. Bitmedi: ardından otelde kat güvenliği, oda kapınızdan girerken sizi sorgulayan bakışlarla izlemeye devam ediyor. “Bahşiş” olayı, bu ülkede başka düzeylerde. Sürekli elinizde bozuk para bulundurarak yaşamalısınız: Odayı gösteren, valizi getiren, kahvaltıyı veren, kapıyı açan, arabaya bindiren, vs vs… Hatta Nepal’de bu bir seviye daha ileri gidiyor, bahşiş alacak olan, yanı başınıza gelip sizi denetimde tutarak az verme hatasına düşmemenizi sağlamaya çalışıyor!
Hintliler fotoğraflarının çekilmesine kızmıyorlar. Burası bu açıdan Kenya veya Çin’den çok farklı. Kentler arası yollarda giderken, kimi otobüsün içinde 80, üzerinde (!) 40 yolcu görüyorsunuz. Ama zaten bu da bir şey değil! Hindistan’da HER sahne, mükemmel film karesi! Bir Hollywood yönetmeninin 5-10 günde hazırlatacağı dekorlar burada her nokta da mevcut… Ama tabii Hindistan’ın bu konuda da kimseye ihtiyacı yok. Bolywood’da yılda 800 civarı film üretiliyor..
Hindistan’da müthiş turistik ziyaret odakları var. Bunların tartışmasız bir numarası dünya şaheseri: Taj Mahal. Bu muhteşem tapınağı, Şah Cihan, deli gibi aşık olduğu eşi Mümtaz Mahal için yaptırmış. Yanlış anlamadınız ama “o” karısı dışında 3 eşi ve 3000 cariyelik haremi bulunan bir şah yapıyor bunu! (yorumlarınızı beklerim beyefendiler!) Oraya ilk giriş yaparken duyduğunuz büyü tarif edilemez. Kendinizi etrafta görüntü alma yarışında olan turistlere rağmen 1001 gece masalında rüyada hissediyorsunuz.
Hindistan’da siyaset her yerde olduğu gibi sorunlu gidiyor. İktidardaki Kongre Partisi’nin İletişim Bakanı Kapil Sibal, internete ciddi bir sansür getirme uğraşı verirken, medya bunun tepkilerini sayfalarına iletiyordu. Hatta benle röportaj yapan Rajasthan Patrika gazetesini ziyaretimde verdiğim demeçle ertesi gün baktım orada da birinci sayfadan muhalif haber olmuşum! Çok güldük eşimle. “Gördün mü, buralara ruhumuzu temizlemeye geldik, bak yine aynı girdabın ortasına düştük!”. Gazeteyi gezerken sanki eski Karacanların Milliyet’inde hissettim kendimi. Duvarda Ali Naci Karacan büstü. Davet eden Ali Karacan. Röportajı yöneten ise yayıncı babası Genel Yönetmen (rahmetli) Ercüment Karacan! Onun adı da Mr. Gulab Kothari. Böyle gerçek gazeteleri özlemişim!
Biz oradayken Hint siyasetinde yaşanan en ilginç gelişme, eski bir askeri şöför emeklisi olan Anna Hazare’nin, bütçeyle ve ihalelerle ilgili her maddi gelişmeyi, vatandaşın “Bilme Hakkı” kapsamında öğrenmek ve rüşveti engellemek adına yaptığı hukuki girişimler ve bunun Hint siyaset ve hatta iktidar ortamına getirdiği zelzele etkisiydi. Bu bilgiye eriştikten sonra, demokrasi kelimesinin Hindistan’da bizdekinden daha yüklü anlamlar içerdiğini zaten hemen anlamıştım. Çünkü bizde askeri bir şöför emeklisi buna benzer bir hamleyle yargıya gitmeye kalksa, önce tımarhanede kontrole alınır, ardından Ergenekon dosyasının neresine eklenebileceği araştırılır! Gerçekten her yerde Anna Hazari’nin açlık grevi gibi Gandivari hamleleri ve sonuçları vardı ve arkasında hatırı sayılır bir halk tabakası birikmeye başlamıştı. Gandi’ye de imaj olarak da benzeyen bu ilginç karakteri, rehberimizin anlattığına göre muhalefet partisi BCP kazanmaya çalışıyormuş. Şaşırdığımı gören rehber Sunil’e döndüm, “bizde öyle şeyler yaşanmaz, muhalefet partisi, kendine oy kazandırabilecek güçlü isimlerden uzak durur, Parti içi rekabet olmasın diye” dedim. Ama Hazare zaten siyasete girmek istemiyormuş (CHP korkmasın).
Hindistan’da kitlelerin büyük çoğunluğu Gandi’nin fikirlerine yakın duruyormuş. Yani onu yaşamlarından silme operasyonlarına girmeyi demokrasi sayacak “ileri demokrasi” hamleleri henüz bu ülkeye ulaşmamış. Bu bilgiyi de “Atatürk Bulvarı’nda bir evde büyüdüğünü” gururla anlatan bir başka rehberim Dilip anlattı. Benden naçizane aktarması…
Bedri Baykam/Cumhuriyet
Yorum Gönder