2011 gibi 2012’ye de hukuksuzluğun gölgesinde giriyoruz. Bu saptama salt mağdurların değil, iktidar çekirdeğinin
dışındaki hemen tüm kesimlerin paylaştığı bir kaygı.
Son sözümüzü başta söyleyelim: 2012’de bu kaygının bir sorumluluğa dönüşmesini dileyelim.
Türkiye’de olaylar çok yoğun ve karmaşık gibi görünse de, çoğu birbirinin tekrarı olduğu için, örneğin bir haftayı özetlemek, bir yılın fotoğrafını verebilir.
Çok uzağa gitmeden, sadece yılın son haftası bile, içinde bulunduğumuz durumu anlatmaya yetiyor.
***
Yıl boyu devam eden operasyon, iddianame, yargılama dalgaları son hafta adeta “yılın finalini” yapar gibiydi.
Artık tutuklamalar paketler halinde; 20’şer 20’şer, 50’şer 50’şer gidiyor. Aynı zamanda meslekler halinde; bir parti avukatlar, bir parti gazeteciler, her partinin arasına üniversite öğrencileri...
Göreve geldiği günden bu yana yaptığı her açıklamanın haber olmasını başaran İçişleri Bakanı terörün tarifini “şiir gibi” yaptı:
“...Bir kişi şiir yazar faaliyetini öyle sürdürür, öteki tuvale döker... Teröre destek verenler neyiyle veriyor; belki resim yaparak tuvale yanısıtıyor, şiir yazarak şiirine yansıtıyor...”
Hükümetin terör tarifi, bundan daha iyi yapılamazdı.
“Şiir okuduğu için hapse giren adam” dönemi bitti, “şiirle de terör faaliyeti olur” dönemi başladı.
İçişleri Bakanı’nın bunu söylediği gün Başbakan Yardımcısı şunu söylüyordu:
“Yeni bir demokratikleşme paketi hazırlıyoruz. Şiddet içermeyen faaliyetlerin suç unsuru olarak görülmemesi gerekiyor. Her türlü düşüncenin özgürce tartışılabilmesinin önünü açacağız. Çok şikâyet edilen uzun tutukluluk sürelerini de kapsayacak bir çalışmamız var...”
Başbakan Yardımcısı’nın bunu söylediği gün, Adalet Bakanı da şunu söylüyordu:
“Türkiye’de tutuklulukla ilgili yanlış bir algı yerleştirilmeye çalışılıyor. Bu doğru değil. Biz Hollanda’dan, Danimarka’dan daha iyiyiz...”
Üstelik Bakan bunu dünya başkentlerinde görevli büyükelçilerimize söylüyor. Bir büyükelçi de çıkıp, “Sayın Bakan siz böyle söylüyorsunuz ama, bizim görev yaptığımız ülkelerde Türkiye algısı öyle değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde şikâyet şampiyonuyuz” dedi mi, bilmiyoruz!
***
Bir bütün olarak Meclis’in görünümü nasıl?
Sosyal devlet kavramının en önemli göstergelerinden biri emekli maaşlarıdır. Bu ilkeyi benimsemiş ülkelerde emekli maaşı makası dört kattır. Yani en düşük maaş 1 ise en yüksek maaş 4’tür. Ben hapse düşmeden önce Türkiye’de bu makasın 7 kat olduğunu araştırmalarda görmüş, eleştiren yazılar yazmıştım.
Yüce Meclis bu dengesizliği en azından daraltacağına, tuttu, toplum vicdanını kanatan, salt kendine dönük bir düzenleme yaptı.
Keşke 4 partinin uzlaşacağı ilk konu, tüm emeklilerle ilgili bir düzenleme olsaydı.
Keşke 4 parti öncelikle özgürlüklerde uzlaşsaydı.
Türkiye bugün koca bir hapishaneye dönüşmekte.
Türkiye’de bugün en kolay suçlama teröristlik.
Öğrenciler, öğretmenler, köylüler, belediye başkanları, gazeteciler, avukatlar, milletvekilleri bir kalemde terörist ilan ediliyor.
Şu anda Türkiye’de toplumun her kesimini, her düşünceyi, her meslek grubunu içine alma potansiyeline sahip operasyon dalgaları var.
Böylesine talan bir ortamda Meclis Başkanı halkın yeni anayasa çalışmasına katkı vermemesinden yakınıyor.
Halkımız, anayasada olmasını istediklerini yazıp, anayasal düzeni bozmaya girişmekten hapse mi girsin?
Yeni yıl dileğimizi özetleyelim: 2012’ye böyle girdik, böyle çıkmayalım.
Mustafa Balbay/Cumhuriyet
Yorum Gönder