Günlerdir bütün televizyonlarda; CHP'yi kötü gösterebilmek adına Dersim işini kaşıdılar. Sunucular; Ahmet Hakan gibi divan sazıyla yol gösterdi, cumhuriyete hınç duyanlar da bütün kinlerini kustular. Hem de yalanı; gerçek imiş gibi anlatarak. Örneğin; İhsan Sabri Çağlayangil'in anılarında 'halkın zehirli gazla fareler gibi yok edildiği' iddiası yokken bunu bile ileri sürdüler. Bu müfteriler; Çağlayangil'in harekat esnasında Dersim'de olmadığını bile bilmeyecek kadar cahiller. Bunlar, hiç ilgisi bulunmayan Koç Kırı (Koçgiri diye bir terim yok) ile Koç Uşağı'nı bile aynı sanan cahil profesörler; öğretilmiş yalancılar. Bu programlarda suçlu çıkarılmaya uğraşılan Kemal Atatürk; aslında Dersim halkının koruyucu eli gibiydi. 13 yıl boyunca Dersim bölgesini silahlı güç kullanarak değil de barış elçileri ile ikna etmeye çalışıyordu. Bu yüzden daha 1924'te Hozat'ı işgal eden Seyit Rıza'nın üstüne ordu yollamamıştı. Bölge halkının Kızılbaş Türkmenlerden oluştuğunu iyi bilen Atatürk; Dersim'e Alevilik dersi verecek okullar açılmasını bile teklif etmişti. Lakin; eğitimin kendi saltanatlarını yıkacağını bilen derebeyleri bunu da reddettiler.
Bu yalancı cahillere bir belge daha sunalım: Seyit Rıza'nın başında bulunduğu 1937 ayaklamasını dönemin komünistleri de 'gerici derebeylerinin isyanı' olarak görmüş ve mahkum etmiştir. Komüntern belgeleri de Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği adlı kitabımızda bulunuyor.
Ayrıca; 07. 07. 1939 tarihli TBMM oturumunda konuşan İçişleri Bakanı Faik Öztrak Dersim operasyonları sonucunda bölgeden 14 bin 593 tüfenk ele geçirildiğini açıkladı. O zamanlar Türk ordusunda bile bulunmayan 'son sistem' 14 bin 593 tüfengi, oradaki insanlar kuş avlamak için mi kullanmıştı?
SABİHA GÖKÇEN'E İFTİRA
Dersim'deki 1937 ayaklanmasını bastırmak için Atatürk'ün de katıldığı toplantıda karar alınmıştır. Bu harekat 1937 Eylül'ü başında bitirilmiştir. Başbakan İsmet Paşa da, basına yaptığı açıklamada, 'Tunceli tam bir sükuna kavuştu' demiştir.
Atatürk'ü manevi kızı Sabiha Gökçen'in de uçağı ile katıldığı bu operasyonda 262 isyancı öldürülmüştür. Bu rakam da ispat ediyor ki Sabiha Gökçen'in zehirli gaz kullanarak binlerce insanı yok ettiği iddiası, tamamen yalandır. Zaten Sabiha Gökçen; çarpışmaların tam ortasında; haziran ortalarında geri dönmüştür.
Atatürk'ün isyanları bastırırken sivilleri koruduğunu önceki isyanlar da gösteriyor. 1925 yılında patlayan ve 13 vilayeti kaplayan Şeyh Sait isyanı ile 1928-30 arasındaki Ağrı isyanı ordu birlikleri ile bitirilirken siviller hedef alınmadı. 1937 Dersim operasyonu da tam böyledir. Lakin 1938 yazındaki harekatta 13 bin 160 kişi öldürülmüştür. Burada sivil halka kırım uygulandığı görülüyor. Belli ki Kızılbaş'tan öç alma duygusu ağır basmıştır.
Bu kötü işi yaptıranlar 7 yıl sonra Demokrat Parti'ye geçmiştir. Hüseyin Aygün gibiler öğrensin ki 25 Eylül 1937'den itibaren başbakan Celal Bayar'dır. Atatürk ise Haziran başından itibaren Savarona yatında hasta yatmaktadır. Hastalığı sırasında, Atatürk'ü çevresindekilerin nasıl kandırdığını da Sabiha Gökçen'in anıları gösteriyor. Pazar günü de o belgeyi sunacağım.
YENİ DÜNYA KURULUYOR
Atatürk ve çağdaş cumhuriyetin yeminli düşmanları ile cahil televizyoncular bilsin ki o zamanki sorun Dersim Sorunu olmanın çok daha ötesinde; Devrim Sorunu'dur. Dersim olayları; şeyhliğin, seyyitliğin, aşiret reisliğinin, ağalığın egemen olduğu Orta Çağ zihniyeti ile yeni ve çağdaş bir millet yaratan modern zihniyetin çatışmasıdır.
Bugün yakıcı soru şudur: Kimin yanında duracağız? Emperyalistlerin işbirlikçisi gerici feodalların mı yoksa bugünkü Türkiye'yi kurabilmek adına ölümüne mücadele veren devrimcilerin mi?
SOY AĞACI
Dün AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik; CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nu 'Kürt Alevisi' ilan etti.
Kürt olmak da Türk olmak kadar şerefli bir durumdur amma Kılıçdaroğlu, 'Horasan Erenleri' dediğimiz, Anadolu'yu Türkleştiren 'baba'ların torunlarından birisidir. Zaten Tunceli'nin merkezi; 'Kızılbaş Türkmenler'in yaşam alanı olmuştur. Kürtler buraya ancak 1515'te Bıyıklı Mehmet Paşa'nın emrine girip Osmanlı'nın paralı askeri olarak Kızılbaşlara kılıç sallamak için gelmişlerdir. Belgeleri de bizim kitabımızda bulunmaktadır.
Hem bilmemek hem de siyasal çarpıtma yapmak ayıp olmuyor mu?
Rıza Zelyut/GÜNEŞ
Yorum Gönder